Hukuksuzca ihraç edilen KESK’lilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle, ihraç üyelerimiz ve Sendikalarımızın MYK Üyelerinin katılımıyla Adalet Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdik. Açıklama metnini Eş Genel Başkanımız Ahmet Karagöz okudu.
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 yılı aşkın bir süre geçti. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresinin bitiminin üzerinden yaklaşık üç yıl, 7 kez uzatılan OHAL’in kaldırılmasının üzerinden ise 7 yıl geçti. Ancak fiili OHAL uygulamaları ve KHK rejimi hâlâ devam etmektedir.
Askeri darbe dönemlerinde dahi görülmemiş yoğunlukta ve hukuksuzlukta hazırlanan KHK’lar, “ağaç kabuğuna muhtaç etme”, “ekmekle terbiye etme” anlayışıyla hayata geçirilmiş, emekçileri açlığa, yoksulluğa ve dışlanmaya mahkûm etmiştir. Bugün de farklı formlarda süren cemaat–iktidar ilişkilenmesi, kimi bakanların “STK” olarak tanımladığı yapılarla sürmektedir. Bizler, yıllardır bu ilişkilerin karşısında durduk, bugün de durmaya devam ediyoruz.
Uzun yıllar iktidarın merkezinde yer alan Gülen cemaati ile AKP arasındaki ilişki 17/25 Aralık 2013’te gün yüzüne çıkmış, 2016’ya kadar devam eden bu çatışma 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanmıştır. Bu süreçte cemaatin nasıl devletin ortağı haline getirildiği, “Ne istediler de vermedik” sözleriyle bizzat itiraf edilmiştir. 300’e yakın yurttaşın hayatını kaybettiği darbe girişimi, iktidar tarafından “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirilmiş ve OHAL döneminde çıkarılan KHK’lerle muhalif tüm kesimlere yönelik saldırılara zemin yapılmıştır.
OHAL boyunca Bakanlar Kurulu, 36 KHK yayımlamıştır. Bu kararnamelerle on binlerce kişi işten çıkarılmış, kadın ve çocuk dernekleri kapatılmış, kültür ve dil kurumları tasfiye edilmiştir. KHK’lerin kapsamı o kadar genişletilmiştir ki, evlilik programlarının yasaklanmasından kış lastiği düzenlemelerine kadar her şey bu kararnamelerle yapılmıştır. 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği referandumunun ardından ise uyum yasalarıyla bu düzenlemelere yenileri eklenmiştir.
Darbe girişimi ve OHAL, çalışma yaşamında da fırsata çevrilmiştir. Grevler yasaklanmış, kamu çalışanları gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan listelerle işlerinden edilmiştir. Oysa bu arkadaşlarımızın büyük bir kısmı hakkında daha önce hiçbir soruşturma dahi açılmamıştır.
Toplamda 125.612 kişinin ihraç edildiği bu süreçte, 4259’u KESK’e bağlı sendikaların üyesidir. KESK’liler, Gülen cemaatinin devletin her kademesinde etkin olduğu dönemde dahi cemaat baskılarıyla, tutuklamalarla ve sürgünlerle karşılaşmıştır. Sorunuzda belirtildiği üzere, KESK’li KHK’lılar, barış istedikleri için, parasız, bilimsel, anadilinde eğitim istedikleri için, hak, hukuk, adalet istedikleri için, sendikal hak ve özgürlükler için mücadele ettikleri için, ekolojik yıkıma dikkat çektikleri için, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesine hayır dedikleri için, kadın cinayetlerine son vermek için ve savaşa karşı mücadelenin unsurları oldukları için KHK ile ihraç edilmişlerdir. Kamu çalışanlarının büyük bir kısmı hakkında daha önce hiçbir soruşturma dahi açılmadan, gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan listelerle işlerinden edilmiştir.
Değerli Arkadaşlar;
Tüm bu ihraçlar sonrası yaşanan can kayıplarına rağmen, tek bir yetkilinin dahi yargılanmamış ya da istifa etmemiş olması, AKP iktidarının hukuku ayaklar altına almasının yanı sıra vicdan ve ahlaki değerlerden yoksunluğunu da göstermektedir.
Bakınız; BES Diyarbakır önceki dönem Şube Başkanı Ahmet Çoban, BES üyesi Necdet Kalkan, SES Malatya önceki dönem Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, Mücahit Karataş, YAPI YOL-SEN üyesi A. Vahap Alptekin, Ömer Faruk Arsoy, Gökhan Açıkkollu ve daha birçok arkadaşımız, OHAL Komisyonu’nun geç gelen kararlarıyla ölümünden sonra görevlerine iade edilmiştir.
Yine;
EĞİTİM SEN Adana Şubesi üyesi, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi, Barış Akademisyeni Dr. Mehmet Fatih Tıraş, SES Diyarbakır Şubesi üyesi Abdulhafiz Filiz
- BES Şırnak üyesi Haşem Kara
- BES Diyarbakır üyesi Zekeriya Ekmen
- EĞİTİM SEN Dersim, Bartın ve Tekirdağ’da görev yapmış sendikacı Kazım Ünlü
- SES Diyarbakır Şube üyesi Zeynep Binen
- Eğitim Sen üyesi Aslan Duman ve daha niceleri ihraçların yarattığı ağır koşullar nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Buradan soruyoruz: Bu durumun taammüden insan öldürmeden ne farkı vardır? Katil kim ya da kimlerdir?
Değerli Arkadaşlar;
En çarpıcı örneklerden biri de Barış Akademisyenleridir. Bugün Kürt sorununda yeniden barışa dair umutların filizlendiği bu dönemde, büyük bedeller ödemelerine rağmen duruşlarından taviz vermeyen Barış Akademisyenleri şahsında tüm ihraç arkadaşlarımızı selamlıyoruz.
Hatırlanacağı üzere, bölgede yaşanan hak ihlallerinin son bulması ve çözüm sürecine geri dönülmesi talebiyle 11 Ocak 2016’da 1128 akademisyenin imzasıyla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri yayımlanmıştı. Ardından akademisyenler hakkında soruşturmalar açıldı, davalar yürütüldü, cezalar verildi. Ancak Anayasa Mahkemesi, bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu açıkladı. Buna rağmen OHAL Komisyonu, 2021 yılında verdiği kararlarda bu içtihadı dikkate almayarak başvuruları reddetti. Göreve iadeler ise üniversitelerin itirazlarıyla hâlâ sürüncemede bırakılmaktadır.
Yargının siyasallaşmasının en somut örneği, ihraçlarla ilgili çelişkili kararlarında görülmektedir. Aynı içerikteki dosyalar bir mahkemede reddedilirken, diğerinde kabul edilmiştir. 1800’e yakın dosya ise hâlâ beklemektedir. Bu durum açıkça “düşman hukuku” uygulandığını göstermektedir.
Değerli Arkadaşlar;
Çok yönlü bir iktidar kuşatması altında sendikal örgütlenme ve hak mücadelesi yürütüyoruz. Ancak hedefledikleri gibi ne “ağaç kabuğu yedik” ne de “ekmekle terbiye edildik”. Dayanışma ve mücadeleyle emeğin onurlu tarihinde yerimizi aldık. İhraççılar ve iftiracılar ise alçaklıklarıyla tarihe geçmekten kurtulamayacaktır.
Biz, bu faşizan uygulamalar son buluncaya; emek, barış ve demokrasi mücadelemiz sonuç alıncaya kadar kesintisiz olarak mücadele edeceğiz.
Buradan iktidara bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Yargıyı araçsallaştırmaktan vazgeçin, hukuksuz ihraç edilen tüm arkadaşlarımızı geriye dönük tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edin. İlk ihraçları 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yaptınız, gelin 9 yıl sonra iadeleri yine bu Eylül ayında yapın!
Adalet Bakanlığına sesleniyoruz: KESK’li KHK’lı ihraçlar bir an önce görevlerine iade edilmelidir.
TBMM’de kurulan komisyon üyesi 51 milletvekiline sesleniyoruz: “Bu ülkede gerçekten barış sağlanacaksa KESK’li KHK’lıların bir an önce görevlerine dönmesi için yasal düzenlemelerin yapılmasının zeminini hazırlayınız, TBMM’ye sununuz.
İktidara bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Yargıyı araçsallaştırmaktan vazgeçin ve hukuksuz ihraç edilen tüm KESK’li KHK’lıların geriye dönük tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesini sağlayın.
Bir kez daha söylüyoruz:
Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, tekçiliğe karşı çoğulculuğu, karanlığa karşı aydınlığı savunmaya devam edeceğiz.
KESK’li ihraçlar onurumuzdur.
Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam!
İhraççılar, iftiracılar gidecek, biz kalacağız!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın KESK!
Yürütme Kurulu