Erişilebilir kentler, kamu hizmetleri ve sağlamcılıkla mücadele eden somut politikalar yapılsın, taahhütler kâğıt üzerinde kalmasın!
Temel bir insan hakkı olan erişilebilirliğin sağlanmasına yönelik girişimlerin bulunmayışı ve tüm ayrımcılıklar, Türkiye’de nüfusun yaklaşık %7’sini oluşturan engelli bireylerin karşılaştığı en önemli sorunlar olmayı sürdürüyor. AKP-MHP iktidarı sorunları ertelemeye, ötelemeye; farklılıkları tanımayan tekçi anlayışıyla, sorunlara çözüm olmayan piyasacı ve geleneksel politikalarla sorunları derinleştirmeye devam ediyor. Engelliler daha da yoksullaşıyor, işsiz kalıyor ve eve mahkûm ediliyor. İktidarın sorunları çözmeye yönelik politikaları olmamasının yanında, antidemokratik uygulama ve söylemleri yapısal sorunların, yoksulluğun ve işsizliğin sürekliliğini sağlıyor.
Türkiye’de genel durum göz önünde bulundurulduğunda engelli yurttaşların temel hak ve özgürlüklerine dair kapsamlı kamusal bir yaklaşımla yeni bir politikanın hayata geçirilmesi gerektiği çok açık. Erişebilirliğin sağlanması için, hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkesin, istediği her yere ve her hizmete bağımsız ve güvenli, anadilinde ulaşabilmesi ve bunları kullanabilmesinin sağlanması gerekiyor.
Kentler, binalar, iş ve yaşam alanları engelli yurttaşların ihtiyaçları esas alınarak inşa edilmediğinden milyonlarca engelli sosyal yaşama dahil olamıyor, sağlık, eğitim ve ulaşım hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor. Kamu kurumlarında da memur, sözleşmeli, işçi vb. hiçbir istihdam farkı gözetmeksizin ayrımcılık, mobbing ve hak ihlalleri olduğu rapor ediliyor.
Konfederasyonumuzun 2022 yılında yaptığı araştırmaya göre işyerlerinin yüzde 59’unda engelli otoparkı, yüzde 41’de engellilerin kullanımına uygun WC, yüzde 55’inde engelli erişimine uygun asansör, yüzde 58’inde engelli erişimine uygun geçit-yol- sarı çizgi ve benzeri zemin işaretleri, yüzde 38’inde giriş ve çıkışlarda uygun rampa, yüzde 76’sında engellilere uyumlu servis aracı, yüzde 69’unda Engelli yurttaşlar geldiğinde veya ihtiyaç halinde yedek tekerlekli sandalye, yüzde 73’ünde engel gruplarına uyumlu çalışma alanları bulunmuyor. Yine engellilerin kamu kurumlarındaki haklarının tanınması ve uygulanması için önemli bir gösterge olan “idareci engellilerin” işyerlerinin sadece yüzde 5’inde bulunduğu görülüyor.
10-16 Mayıs haftası vesilesiyle, KESK olarak, iktidara kamu kurum ve kuruluşlarının yerel yönetimlerle iş birliği içinde eğitim ve farkındalık çalışmalarına ağırlık vermesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Erişilebilirliği sağlamanın yanında normalliğin tahakkümünün aracısı olan sağlamcılık anlayışıyla mücadele edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.
Erişebilirlik ancak sürekli gündemde tutulduğunda ve her türlü ayrımcılığın yanında sağlamcı anlayışla mücadele edildiğinde anaakımlaştırılabilir. AKP-MHP iktidarının, tüm ayrımcı söylem ve uygulamalarının, tekçi, cinsiyetçi ve ötekileştirici tüm söylemlerinin, erişebilirliğin önünde engel oluşturduğu ve sağlamcılığı da içine alan ayrımcılıkları pekiştirdiği açık.
Türkiye’de engellerin kaldırılması, erişilebilirliğin sağlanması ve sağlamcı anlayışla mücadele için;
AKP-MHP iktidarının ivedilikle
- Türkiye’nin de tarafı olduğu Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin (EHİS) gereği yerine getirmesi,
- “Engelli bireylerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması”nı ulusal politika olarak benimseme taahhüdünü yerine getirmesi,
- Politika oluşturma ve hizmet sunumu konusunda yerel yönetimlerle işbirliği içinde somut, kapsayıcı politika ve programlar oluşturması,
- Kamu hizmeti anlayışında piyasacı anlayıştan vazgeçerek erişilebilirliği esas alması,
- Karar yapıcı ve alıcı mekanizmalarda engelli bireylerin bulunmasını sağlamaya yönelik politikalar yapması,
- Tüm politikalarında engellilerin çocukluğunda özerk, 18 yaşını geçtikten sonra bağımsız olabilmesini hedeflemesi,
- Engellilere yönelik ayrımcılığın önlenmesi, işyerleri ve kentlerin engelli haklarına uyumlu halde dönüşümünün sağlanması ve ilgili kamu hizmetlerinin geliştirilmesi çabası içinde olması,
- Engelli hakları ve erişim hakkına farkındalığın artmasını sağlayacak kapsamlı programlar uygulamaya koyması,
- Eğitim kurumlarının, sağlık ve acil hizmetlerin, sosyal tesislerin, kültür ve spor merkezlerinin, istihdamın, iletişim sistemleri ve teknolojilerinin, konutların, bilgi sistemleri ve teknolojilerinin, oy kullanma olanaklarının, yolların, alt ve üst geçitlerin, toplu taşımanın, kaldırımların, parkların, ibadethanelerin ve web sitelerinin yanı sıra erişebilmenin istendiği tüm ortamların erişebilirliğini sağlaması
- Engellilere dair istihdam, eğitim, sosyal yardım gibi konularda kapsamlı, düzenli ve sürdürülebilir verilerle toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyerek bu esasta engelli bireylerin yaşamlarını iyileştirmeye yönelik çözüm odaklı politikalar yapması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Ve taleplerimizi yineliyoruz:
- Türkiye’de engelli nüfus hakkında yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, eğitim, medeni durum, il ve engel gruplarına göre verilere dayanarak ihtiyaç belirlenmeli ve bu analizler doğrultusunda uygun kamusal hizmet programları ve sosyal programlar hayata geçirilmelidir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarında, belediye ve üniversitelerde “erişilebilirlik” sorunları çözülmelidir. Binalar, yollar, kaldırımlar, geçitler, otopark ve parklar, asansörler, yemekhaneler, kurum internet siteleri, e-devlet uygulamaları ve tüm çalışma ortamları engellilerin erişimine uyumlu hale getirilmelidir.
- Hastaneler, Okullar ve Belediye Binaları başta olmak üzere tüm kamu binalarının erişilebilir olması amacıyla yasal engelli istihdam kotalarının doldurulması, personele engelli hakları farkındalığı eğitimi verilmesi, her kurumda en az bir işaret dili tercümanı istihdam edilmesi, tüm engel gruplarının ihtiyaç duyabileceği tıbbi medikal ve diğer araçları hazırda tutulmalıdır.
- Sayısı 70 bini bulan engelli kamu emekçilerinin ve özel işletmelerdeki engelli emekçilerin işyerinde ayrımcılık ve mobinge maruz kalmasının önüne geçecek düzenlemeler yapılmalıdır. İşyerlerinin asansör, yemekhane, otopark, ulaşım servisi, çalışma ortamları erişilebilir şekle dönüştürülmelidir.
- Engelli kamu emekçilerinin “Yardımcı Hizmetler Sınıfı” sorunu çözülmeli, kurum içi unvan ve kadro değişikliği ile her emekçinin eğitim ve mesleğine uygun kadro ve sınıfa geçişine imkân sunulmalı, engelli kamu emekçilerin liyakatine uygun kariyer imkanları sunulmalıdır.
- Engellilere yapılan ödemelerde hane bazlı değil engelliyi esas alan bir değerlendirme yapılmalı, asgari ücretin altında geliri olan herkesin geliri en az asgari ücrete tamamlanmalıdır.
- Engellilere yönelik günlük dilde, basında, siyasette ve genel söylem içerisinde ayrımcı olan, nefret içeren söylemlerin azaltılması amacıyla kamu spotları, eğitim ve farkındalık çalışmalarının yapılması sağlanmalıdır.
- Engelli kadınlara yönelik istismar, taciz, şiddet vb. saldırıların önlenmesi amacıyla kamusal ve kapsamlı bir politika uygulanmalıdır. Bu kapsamda İstanbul Sözleşmesine geciktirilmeden geri dönülmelidir. Çalışma hayatında taciz, şiddet ve mobbingle mücadele amacıyla ILO 190 Sayılı sözleşmesinin imzalanıp onaylanması için gerekli süreç başlatılmalıdır.
- Tüm engel gruplarının talepleri o engel grubunun temsilcileri olan dernek, vakıf ve STK’lerle birlikte tespit edilip gerekli planlama yapılmalıdır. Engellilerin medyada, siyasette ve ekonomik yaşamda temsili için teşvik edici mekanizmalar kurulmalıdır.
- Döviz kuru ve ekonomik kriz etkisiyle erişimi daha güç olan tıbbi medikal, ilaç, cihaz vb. ihtiyaçların erişilebilir olması için kamusal bir politika yürütülmelidir. Çoğunlukla ithal olan bu ürünlerin yerli, ucuz ve kaliteli üretimi için Ar-Ge faaliyetleri desteklenmelidir.
- İşaret dili farkındalığı ve eğitimleri yaygınlaştırılmalı, her kurumda en az bir işaret dili tercümanı istihdam edilmeli, ülkemizdeki ana diller için işaret dili çalışmaları yürütülmelidir.
- Görme engellilerin göz tedavi, Braille alfabesi ve sesli materyallere erişimi, beyaz baston ile uyumlu mekanların yokluğu ve diğer sorunları çözülmelidir.
- Engellilerin eğitimi hakkında müfredat, eğitimci, bina, veli yaklaşımı, vb. başlıklarda sorunlar için kapsamlı bir eylem planı açıklanmalı ve hak odaklı bir dönüşüm hedeflenmelidir. Eğitimin ayrıştırıcı değil bütünleştirici niteliği açığa çıkarılmalı ve kaynaştırma eğitimi için gerekli koşullar, kadro ve bütçe sağlanmalıdır.
- Rehabilitasyon ve özel bakım merkezlerinin fiziksel altyapı yetersizlikleri giderilmeli ve belli bir takvim içerisinde bu hizmetlerin kamu kurumları eliyle verilmesi için bir planlama yapılmalıdır. Piyasa koşullarında bu hizmetlerin verilmesi birçok engelli yurttaşın bu hizmetlere erişimini kısıtlamaktadır. Ayrıca bu işletmelerde çalışan emekçilerin güvencesiz, kadrosuz ve düşük ücretli olması hem sunulan hizmetin niteliğini etkilemekte hem de emek sömürüsüne alan açmaktadır.
- SMA, Serepral Palsi, SSPE, Otizmli ve Down Sendromu olan kişilerin, nadir hastalığı olanların ve ailelerinin sorunları gerekli sosyo-psikolojik ve ekonomik destekten yoksun olmaması için “erdemli bir kamu hizmeti” sunulmalıdır.
- “Ağır engellilerin” bakım yükünün sosyal güvenceye alınması ve çoklu engeli olan kişilere ve ailelerine kapsamlı bir destek sunulması gereklidir.
- Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının internet siteleri ve e-devlet erişilebilir hale dönüştürülmeli temel metinler, mevzuat, müfredat ve diğer önemli belgeler işaret dili ve sesli görsel betimleme formatları ile erişilebilir hale getirilmelidir.
- Tüm bakanlıkların vatandaş erişim hizmet merkezlerinde (ALO 112, 110, 155, 170, 182, 183 vb. ) işaret dili desteğiyle erişim sağlanabilmelidir.
- KHK’lerle ihraç edilen 152 bin kişiden en az 2 bin kişi olan engelli KHK’liler derhal işlerine iade edilmeli, bu hukuksuz süreçte yaşatılanlar tazmin edilmelidir.
- Parlamentoda, yerel yönetimlerde ve siyasi partilerde engellilere daha fazla yer verilmelidir.
- Engellilerin aileye bağımlı değil, bağımsız bir şekilde yaşayabilecekleri ekonomik ve sosyal olanaklar yaratılmalıdır.
- Engelli hakları, kamu kurumları ve siyasiler tarafından “ama, ancak, lakin” gibi geçiştirici ifadelerle değil, somut adımlarla desteklenmelidir.