Bundan 19 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta, aydın ve sanatçıların kalmakta olduğu Madımak Oteli’nin kuşatılarak ateşe verilmesi sonucu yaşanan katliamın üzerinden 19 yıl geçti.
Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Hasret Gültekin, Asaf Koçak, Dr. Behçet Aysan’ın da aralarında bulunduğu 35 kişi, güvenlik güçlerinin gözleri önünde katledildi.
Sivas katliamı, “tek dil, tek din, tek millet” diyen, farklı dillere, inançlara ve farklı kültürlere tahammül göstermeyen, ırkçılık ve gericilikten beslenen sistemin, gerici güçleri kışkırtarak yarattığı bir “insanlık suçu” olarak tarihteki yerini almıştır. Anadolu’nun halklar ve kültürler mozaiği olduğunu kabul etmeyen ırkçı, şoven ve faşist güçlerin gerçekleştirdiği katliamın gerçek sorumluları hala açığa çıkarılmamış, bu yöndeki talepler, bizzat iktidar partisi tarafından engellenerek, katliama adeta sahip çıkılmıştır.
Bu ülkede ellerinde bırakın silahı, ancak kalem ve kitapları olan yüzlerce öğrenci, gazeteci uzun tutukluluk süreleri ile cezalandırılırken Sivas’ta 35 canı diri diri yakanlar, verilen “zamanaşımı” kararıyla adeta ödüllendirilmiş, yeni katliamlar tertiplemeleri için resmen teşvik edilmişlerdir.
Nefret ve insanlık suçlarını özendirici nitelikteki zamanaşımı kararı, bugün sistemin reddettiği bütün kimlik, inanç grupları ve mezhepleri yeni katliamların hedefi haline getirmişken, Başbakan’ın ”Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” sözleri hafızlardaki tazeliğini korumaktadır.
Sivas katliamı, Malatya, Maraş, Çorum, Gazi Mahallesi, 1 Mayıs 77, Beyazıt katliamları gibi karanlıkta bırakılmak istenmiş, arkasındaki güçler bilinçli olarak açığa çıkarılmamıştır. Baskının, ayrımcılığın ve sömürünün devam etmesinden yana olan güçler, işlenen katliamların üzerindeki karanlık perdeyi kaldırmamayı, halkları birbirine karşı kışkırtmayı ve onları düşmanlaştırmayı iktidarlarının garantisi olarak görmeye devam etmektedir.
2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nin kuşatılıp ateşe verilmesinde seyirci kalan devletin “güvenlik güçleri” ve bu güçlerin sorumlusu olarak makamlarında oturanlar hakkında bugüne kadar hiç bir soruşturma açılmamıştır. Baskının, ayrımcılığın ve sömürünün devam etmesinden yana olan güçler, işlenen katliamların üzerindeki karanlık perdeyi kaldırmadıkları gibi, o günden bugüne defalarca halkları birbirine karşı kışkırtıp, bu durumdan faydalanmayı kendilerine görev edinmişlerdir. Bugün özellikle Başbakan tarafından kullanılan ırkçı ve ayrımcı dil, toplumu iktidarın siyasal amaçları doğrultusunda bölerek, AKP’nin hedeflerine daha kolay ulaşmasını hedeflemektedir.
19 yıl önce kendisini Sivas’ta Madımak Oteli’ni ateşe vererek gösteren ırkçı-faşist zihniyet, 28 Aralık 2011’de kendisini Roboski’de göstermiştir. Roboski katliamının altıncı ayında çocuklarının katillerinin bulunması için anma yapılmasına izin vermeyenler, bugün katliamın yaşandığı Sivas Madımak Oteli önünde yapılacak olan anmayı yasaklayarak, hem katliamı sahiplenmekte, hem de ailelerin ve toplumun acılarını arttırmaktadır.
Anadolu’nun bir halklar ve kültürler mozaiği olduğunu kabul etmeyen ırkçı, şoven ve faşist güçlerin gerçekleştirdiği katliamın gerçek sorumlularının açığa çıkarılmaması, hatta katliam sanıkları için zamanaşımının gündeme getirilmesi, Sivas katliamının arkasındaki gerçek güçlerin kimler olduğunu göstermektedir.
İnsanlık, kendisine karşı işlenmiş suçları asla unutmamıştır ve unutmayacaktır. 2 Temmuz’da Sivas’ta yaşananları hatırlamak, insanlığın en temel idealleri uğruna yürütülen mücadelenin güçlendirilmesi ile mümkündür.
KESK olarak, Sivas katliamında yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, katliamı gerçekleştirenleri ve destekçilerini bir kez daha lanetliyoruz! Üzerimizdeki bütün baskılara rağmen, ülkemizi gericiliğe ve ırkçı-şoven odaklara asla teslim etmeyeceğiz.