Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan "Trendler 2030" raporunun ekonomik saptamaları, ekonomik gücün "kesin biçimde Doğu ve Güney‘e kayacağının" altını çiziyor. Böylelikle şu anda küresel gelirden yüzde 56’lık pay alan ABD, Avrupa ve Japonya belirgin ölçüde irtifa yitirecekler.
Dünya 2013’e, 2008’de patlak veren küresel krizin "büyük durgunluğa" dönüştüğü, henüz inandırıcı bir krizden çıkış reçetesinin bulunamadığı koşullarda girdi. Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı AB ülkelerinde ciddi bir politik, toplumsal, insani yıkım yaşanıyor. Sıkı bütçe politikaları, acıtıcı kemer sıkma önlemleriyle ekonomilerin düze çıkabileceği yolundaki ham hayaller sırasıyla Yunanistan, Portekiz, İspanya ülke örneklerindeki gibi tek tek yalanlanıyor. 14 Kasım 2012’de Avrupa Sendikalar Konfederasyonumun (ETUC) düzenlediği eylem günü tüm kıta çapında yankı buldu. Buna karşın protesto eylemlerinin ortak bir programdan, koordineli bir stratejiden yoksun bulunması, krizin kanıksanmasına, saman alevi gibi parlayan tepkilerin sonuçsuz kalmasına yol açıyor. Dolayısıyla emekçiler açısından 2013 için fazla iyimser olmayı imkansız kılıyor.
EKONOMİDE BÜYÜME HIZ KESTİ
Türkiye ekonomisindeki keskin yavaşlama 2012’nin üçüncü çeyreğinde de sürdü. Üçüncü çeyrek büyüme rakamı yüzde 1.6 gelince, yılın ilk dokuz ayında bir yıl öncesinin aynı dönemine göre büyüme oranı yüzde 2.6 olarak gerçekleşti. Diğer bir ifadeyle 2011 ‘ in dördüncü çeyreğinde yüzde 8.5 olan büyüme rakamının;2013’ün ilk ve ikinci çeyreğinde yüzde 3.4’e ve yüzde 3.0’a gerilemesi, üç çeyrek ardı ardına irtifa yitirmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin yeniden bir büyüme ivmesi yakalayabilmesi, iç talebin canlanmasına bağlı görünüyor. Gelir dağılımının bunca bozuk olduğu, TÜİK’in rakamlarına göre en alt dilimin pastadan ancak yüzde 6.5 pay aldığı bir ülkede yaşıyoruz. AKP hükümetinin hem ekonomiyi canlandırmak, hem de altta kalanların yaşam şartlarını İyileştirmek açısından emekçilerin maaşlarını, kamu çalışanlarının ücretlerini artırması, sosyal nitelikli harcamalara hız vermesi gerekiyor.
2013 BÜTÇESİ ESKİ TAS ESKİ HAMAM
2013 yılı merkezi yönetim bütçesinin 2012 yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde 15 daha büyük olduğu görülüyor. Bütçe gelirlerinde ise yüzde 12.2 artış bekleniyor. Bu gelirler büyük ölçüde yüzde 14.5 artması beklenen vergi tahsilatına dayanıyor. Öncelikle ekonominin bu denli yavaşladığı bir konjonktürde vergi gelirlerinde öngörülen artış sağlanamayabilir. Vergi sistemi büyük ölçüde dolaylı vergilere dayandığı için, öngörülen tahsilatın gerçekleşmemesi durumunda, hükümet ek vergiler salmakta, bu da gelir dağılımını daha da bozmanın yanında, iç talebi aşağı çekerek kısır döngü yaratmaktadır.
NEDEN CARİ AÇIK VERİLİYOR
2012 yılı Ekim ayında cari işlemler açığı bir önceki yılın aynı ayına göre azalarak 1.96 milyar dolara geriledi. Fakat ülkedeki ekonomik büyüme de ciddi oranda düştü. Türkiye ekonomisinde ithal girdi oranları çok yüksek seyrettiği, ithalatın yüzde 70’ini ara mallarının oluşturduğu bozuk bir üretim yapısı bulunduğu için, cari açık yaratmadan büyüme sağlanamamaktadır. Peki Türkiye neden büyürken bu boyutta cari açıklar veriyor? Büyüme son tahlilde yatırımlarla, diğer bir deyişle sabit sermaye stokunun artırılmasıyla sağlanır. Yatırımlar İçin ise tasarrufa gerek duyulur.
Gelgelelim, Türkiye’nin tasarrufları GSMH’ye oranla ancak yüzdenler düzeyindedir. Cari açığın, zirveye ulaştığı 2011’de GSYH’nin yüzde 24.1’ine yaklaşan, 2012’de ise yüzde 21.4 tahmin edilen yatırımların gerçekleşmesi için yabancıların tasarruflarına muhtaç bir yapı söz konusudur. Kaldı ki bu yatırım oranları bile Çin, Hindistan gibi ülkelerin oldukça altındadır.
İŞSİZLİK RAKAMI KORKUTUYOR
Betam’ın "Aralık 2012 İşgücü Piyasası Görünümü" raporu işsizlikte artışın belirginleştiği uyarısında bulunuyor. Mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlar tarım dışı işsizliğin Eylül 2012 döneminde yüzde 11.8 seviyesine yükseldiğini gösteriyor. Mustafa Sönmez 19 Aralık’ta Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde TÜİK’in bu işsizlik oranlarının da güven vermediğini öne sürüyordu . TÜİK’in Eylül 2012 işsizlik rakamları 2 milyon 539 bin. Buna karşın bir diğer kamu kuruluşu İŞKUR ise 2 milyon 121 bin kişinin kendisine kayıt yaptırarak iş aradığını ifade ediyor. Mustafa Sönmez’e göre, gerçek işsizlik daha yüksek düzeylerde. Çünkü her 100 işsizin 83’ünün İŞKUR aracılığıyla iş aradığı yolundaki istatistik inandırıcı değil. DİSK-AR’ın değerlendirme raporu ise; yüzde 51’le Türkiye’de çok düşük seyreden işgücüne katılım oranının, işsiz sayılmayan umudu kesik işsizlerden ve ev içi emeğin görünmez olmasından kaynaklandığının altını çiziyor. İşgücüne katılım oranı AB ülkeleri için ortalama yüzde 71.2 düzeyinde. Aynı oran Türkiye için geçerli olsaydı, ülkemizde işsizlik oranı yüzde 34.9 çıkacaktı.
TARİHİN ÖĞRETTİĞİ
Türkiye ve dünyada gelir ve servet yoksullardan, ezilenlerden yana daha adil bir şekilde paylaşamadıkça, gelecek yıldan umutlu olmak mümkün değil. Emekçilerin ve ezilenlerin tarihi bunun da yolunun ancak sınıf mücadelesi ile geçtiğini gösteriyor.
Kaynak: Birgün Gazetesi