Selim Ay, 90’lı yıllarda bilfiil gerçekleştirdiği işkence suçlarından daha önce aldığı komik cezalar ile resmen affedilmiş, daha sonra başında bulunduğu ekip işkence yöntemleri arasına tecavüzü de ekleyerek, 12 Eylül darbeciliği zihniyetinin kendisine açtığı yolda yürümeye devam etmiştir. Bugün ise kendisine açılan yolun AKP hükümeti ile, Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığına kadar ulaşmış olduğunu görüyoruz.
İnsanlık suçlarını zaman aşımına uğratan, sözde yargılama süreçleri ile darbeye alkış tutanları ve onların emirleriyle işkenceler yapanları görmezden gelen, Bahçelievler Katliamı tutuklusu katillerin salıverilmesine göz yuman AKP hükümeti, bugün tescilli bir işkenceciyi de devlet teşkilatının baş kadrolarına “güvenlikten sorumlu” görevi ile oturtmaktadır.
Dahası, karakollarda Filistin askısına varan yöntemleri "Emir versek kötü muameleyi önleriz ama o zaman da suç patlaması yaşanır" diyerek savunan ve son valiler kararnamesinde Iğdır’a vali olarak atanan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Pek’in de atamalar arasında yer alması, AKP’nin ileri demokrasi anlayışının somut bir diğer örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerçi, “bin operasyon” yapmakla övünen, derin devletin eski emniyet şefine ödül gibi cezası için hapishane ayarlayan, görev yaptığı dönemde en demokratik haklarını dile getirmek isteyenleri İstanbul sokaklarında gaz bombaları ile duman altında bırakarak engelleyenlere milletvekilliği kapılarını açanların bu son adımları şaşırtıcı değildir.
Buradan soruyoruz, AKP hükümeti toplumda huzuru ve düzeni sağlamayı, insanların can ve mal güvenliğini korumayı ve insanların hak ve özgürlüklerini güven altına almayı işkenceciler ve tecavüzcüler ile mi sağlayacaktır?
Bu utanç tablosuna bir an önce son verilmeli, gerçek yeri sanık sandalyesi olan ve insanlığa karşı en ağır suçlardan birinin gerçek faili olan işkencecilerin bir an önce görevlerine son verilmelidir.
İşkenceleri meşru gören, işkencecilerin yargılanması talebine “arkadaşlarımızı yedirmeyiz” ifadeleri ile karşılık vermekten kaçınmayan bir iktidar şunu iyi bilmelidir ki, 12 Eylül darbesinin kucağında büyüyüp gelişirken, kendisi sistemin bütün özünü bu zihniyetin izinde sürdüren bir yapının daha fazla öznesi ve uygulayıcısı konumuna gelmektedir. Karşısına aldığı kesim ise sadece işkence mağdurları ile sınırlı değil, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen Türkiye halkları ve insanlık onurudur.
YÜRÜTME KURULU