AKP hükümeti yetkililerinin, bakanlarının halkla dalga geçen açıklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Son olarak, dün Batman’da bir radyo kanalının "Mehmet’in Gezegeni" adlı programına konuk olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, tam da programın adına denk düşen içerikte sözler sarf etmiştir.
Katıldığı radyo programına telefonla bağlanan, asgari ücretle çalışan bir işçinin "Milletvekillerinin bir gecede aldığı maaş zammı işçileri rahatsız ediyor" değerlendirmesi üzerine Maliye Bakanının yaptığı açıklamalar tek kelimeyle ibret vericidir. Milletvekili emeklilik maaşlarında yapılan %45’lik artışın istismar edildiğini iddia ederek söze başlayan bakanın, 2002 ile 2011 arası ülkemizde maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece iki kesim bulunduğunu, bunların da müsteşarlar ve milletvekilleri olduğu yönündeki açıklamaları tüm kamuoyu gibi bizleri de hayretler içerisinde bırakmıştır.
Türkiye’de 550 milletvekili olduğunu, emekli milletvekilleri de katıldığı zaman bu rakamın 2 bin 300 olduğunu söyleyen Şimşek “10 milyon emeklimiz var şu anda. Birer lira verdiğiniz zaman 10 milyon lira yapıyor. 550 kişiye birer lira verdiğiniz zaman 550 yapıyor” sözleri ile derin matematiksel iktisat bilgisini konuşturmaktan da geri durmamıştır. Paçalarından pragmatizm akan bu anlayışa göre; çoğunluğun refahını birer lira vererek çözmek mümkün değilken sınırlı bir azılığa onar lira vermek sorunu çözmeye yetmektedir. Bunun içinde sayın bakana göre, 10 milyon kişiye %4+4 maaş artışı yapılırken emekli olanlarla birlikte toplam 2 bin 300 milletvekilinin emeklilik maaşlarına %45 yapılması kamu vicdanını yaralayacak bir durum değildir.
Enflasyon Mağduru Milletvekilleri ve Müsteşarlar!
Oysa Türkiye’nin milletvekillerine ödenen maaşlar konusunda dünyanın en ayrıcalıklı ülkeleri arasında olduğu sır değildir. Örneğin 2011 rakamları ile kişi başına milli geliri 98.000 dolar olan Norveç’te ancak 65 yaşında emekli olabilen, yan ödemenin söz konusu olmadığı milletvekilleri aylık 7.500 dolar maaş almaktadır. Pek çok batı ülkesinde de durum farklı değildir. Örneğin kişi başına mili gelirin 46.500 dolar olduğu İngiltere’de yan ödeme olarak Londra’ya 9 gidiş geliş bileti verilen milletvekilleri emeklilik yaşı ve hakları konusunda memurlarla eşit pozisyondadır ve aylık 6.200 dolar maaş almaktadır.
Kişi başına milli gelirin çok daha düşük olduğu ülkelerdeki tablo ise daha çarpıcıdır. Örneğin kişi başına mili gelirin 15.000 dolar olduğu Litvanya’da yan ödeme almayan, emeklilik hakları bulunmayan milletvekillerine 820 dolar maaş ödenmektedir. Yine kişi başına milli gelirin 14.000 dolar olduğu Polanya’da da yan ödemesi ve emeklilik hakkı olmayan milletvekilleri aylık 1.893 dolar maaş almaktadır.
2011 rakamları ile kişi başı mili gelirin 10.000 dolar olduğu ülkemizde ise milletvekilleri 2012 zamlarından önce 5.600 dolar maaş alırken 2012 artışları ile aylık yaklaşık 12.000 TL (6.741 dolar) maaş almaktadır. Yan ödeme olarak harcırahtan yararlanan milletvekillerinin bu yılın rakamları ile 6 bin 270 TL emekli maaşı almak için ise sadece iki yıl milletvekilliği yapmaları yeterli sayılmaktadır.
Sayın Şimşeğe göre “Enflasyon karşısında maaşları eriyen!” ikinci kesim olan müsteşarlarınsa 6970 TL maaş aldığı bilinmektedir. Ayrıca, “eşit işe eşit ücret” iddiası ile başta öğretmenler olmak üzere hekim dışı sağlık çalışanları, Maliye Bakanlığında, Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan kamu emekçileri, akademisyenler, din görevlileri, KİT personeli gibi yaklaşık 1,5 milyon kamu çalışanını kapsam dışı bırakan 666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile müsteşarların ek ödemeleri 770 TL artırılmıştır.
Asıl Erime Kimlerde?
Elbette ki eşitsizlik, adaletsizlik sadece ek ödemelerle de sınırlı değildir. Dikkat edilirse, sürekli olarak ekonomik büyümeden, milli gelir artışından dem vuran AKP hükümeti bu gelirin dağılımı konusunu hep es geçmektedir. Çünkü 10 yıllık iktidarında gerçekleştirdiği rekor düzeydeki özelleştirmeler sonucunda işsiz kalanlar, kriz bahanesi ile maaşları dondurulanlar, 4/c gibi çağımızın kölelik koşullarında çalışması dayatılanların yaşadığı sorunlar, gittikçe derinleşen adaletsiz gelir dağlımı AKP hükümetinin umurunda değildir. Bunun için de, yıllarca süren hizmeti sonucunda emekli olduğunda ortalama ancak 1.000 TL maaşı alabilen kamu emekçisini görmezden gelen Maliye Bakanı 2 yıllık görev sonrası 6.270 TL emeklilik maaşı alan milletvekillerini enflasyon mağduru ilan edebilmektedir.
Eğer sayın bakan gerçekten enflasyon karşısında maaşları eriyenleri arıyorsa, kendisine aylık 12.000 TL maaş alan milletvekillerinin, 6970 TL maaş alan müsteşarların değil kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin maaşlarını incelemesini tavsiye ediyoruz. Asıl erime buradadır ve bu erime AKP hükümetinin emek düşmanı politikaları ile hızla devam etmektedir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablonun, kamu vicdanını yaralamadığını, hatta konunun istismar edildiğini iddia eden sayın bakanın sözlerinden bu gezegende, bu ülkede değil “Mehmet’in Gezegeninde” yaşadığı anlaşılmaktadır.
Bu İlk Değil…
Şüphesiz ki diğer bakanlar gibi Maliye Bakanın da halkla açıkça alay eden açıklamalarına ilk defa şahit olmuyoruz. Kamu emekçileri ile yapılan toplu sözleşme döneminde Sayın Şimşek’in döktürdüğü inciler hafızlardaki tazeliğini korumaktadır. Hatırlanacağı üzere, vekil olmadan önce çalıştığı finans kuruluşundaki maaşının 770 bin dolar olduğunu açıklayan Şimşek, kamu emekçilerine dayatılan %4+4’lük maaş artışını, “Finans sektöründe maaşlar cömerttir orada bile yüzde 6.6 artış oldu. Biz memura yüzde 7.6 artış yaptık" sözleri ile savunmaya çalışmıştır.
AKP ve Halkın Dünyaları Farklı..
Sayın bakan kendi küçük gezegeninden kafasını uzatıp dışarıya bir göz attığında gerçek hayatın, halkın gezegeninde yaşananların çok daha farklı olduğunu görecektir. Sayın Şimşek’in, emekçilerin, halkın dünyası ile sermaye sınıfının dünyası arasındaki farkı en iyi bilenlerin başında yer aldığı su götürmez bir gerçekliktir. Dünyalar arasındaki bu farkı bilmesine rağmen tecahül-ü arif sanatındaki sergilediği “ustalık” elbette ki tek başına sayın bakana has bir özellik değildir. Yoksullaştırılmış ve pek çok haktan yoksunlaştırılmış halkın gün geçtikçe derinleşen sorunlarını bilip de bilmezden gelmek, görüp de görmemezlikten gelmek hayata sermayenin gözlüklerinden bakan tüm iktidarlar gibi AKP’nin de temel politikasıdır.
Bu politikada; bugün 739 TL net maaşa mahkûm edilen milyonlarca asgari ücretlinin, %4+4 sadaka maaş artışı dayatılan kamu emekçilerinin, grev hakkı yasaklanan havacılık hizmetleri çalışanlarının, her yıl on binlercesi iş cinayetlerine kurban verilen işçilerin yerinin olmaması aslında şaşırtıcı değildir. Çünkü onların gezegeni sermayenin-patronların gezegeni, dünyasıdır. AKP hükümeti bakanlarının, halkla açıkça dalga geçen, ayakları yere basmayan açıklamalarını ısrarla sürdürme cesareti işte bu dünya farklılığından kaynaklanmaktadır.
Bakanı Özür Dilemeye Davet Ediyoruz
Sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. İktidarda oldukları dönemde hızla yoksullaşan işçilerin, kamu emekçilerinin ve emeklilerin yaşam koşullarıyla dalga geçercesine yapılan bu alaycı açıklama aslında AKP’nin kimlerin sözcüsü olduğunu zaten tartışmasız bir biçimde ortaya koymaktadır.
En yüksek maaş alan iki kesimin maaşlarının enflasyon karşısında eridiğinden dem vururken ay sonunu zor getiren, büyük bölümü ciddi borç sorunu yaşayan halkla alay eden Maliye Bakanı’nı kınıyoruz.
Sayın bakan Türkiye’yi müsteşarlardan ya da milletvekillerinden ibaret görmekten vazgeçmeli, uyguladıkları politikalar nedeniyle geçtiğimiz on yılda hızla yoksullaşan ve borç batağına itilen halktan derhal özür dilemelidir.
YÜRÜTME KURULU