AKP iktidarının tescillenmiş emek ve demokrasi düşmanı kimliği gün geçtikçe açığa çıkıyor. Demokrasi ve özgürlükler alanını tamamıyla kuşatmaya yönelik adımlarına hız veren AKP’nin son olarak havacılık iş koluna grev yasağı getirmesi sermaye iş birlikçisi özünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Havacılık işkolunda grev yasağı getiren düzenlemeye karşı mevcut yasal kısıtlamalar altında mücadele etmeye çalışan Hava İş üyesi 305 işçinin iş sözleşmesi THY yönetimi tarafından SMS ve e-postalar yoluyla bildirimlerde bulunarak tamamen hukuk dışı bir şekilde feshedilmiştir. 18 aydır havacılık iş kolunda toplu iş sözleşmesini engelleyen THY yönetimi, işten atılan işçilerin işe geri alınması talebini de elinin tersiyle itmiştir.
Kuşkusuz ki THY yönetimini, Hava İş sendikası ve üyeleri karşısında bu derece pervasız kılan asıl dayanak AKP iktidarının sermaye yandaşlığıdır. “Türkiye’nin turizmine, havacılık iş sektörüne, Türkiye ekonomisine darbe vuracak hiçbir girişime biz izin vermeyiz. Bunun için ne gerekiyorsa yaparız” diyerek havacılık iş koluna grev yasağı getirilmesini savunan Maliye Bakanının bu sözleri AKP’nin emek düşmanı zihniyetini ortaya koymaktadır.
Varsın, bugün yere göğe konulamayan o “ticari markanın” yaratılmasında en büyük pay sahibi olanlar THY çalışanları olsun!
Varsın, çalışanlara uçuş güvenliğini bile tehlikeye düşürecek ağır çalışma koşulları dayatılsın!
Varsın, çalışanların insanca bir yaşam sürmek için istedikleri ücret artışlarını yapmamak için ayak direyen o “ticari marka” tarafından dünyanın en ünlü futbol kulüplerine, film yıldızlarına sponsorluk için milyonlarca dolar ödensin!
Emek düşmanı bu zihniyete göre söz konusu olan sermayenin çıkarları ise grev hakkını ortadan kaldıran yasa teklifi hazırlamak da demokratik hakkını kullanarak eylem yapan işçiyi işten atmak da mubahtır.
Amaç grev hakkı yasaklanarak işveren karşısında eli kolu bağlanmış işçinin, emekçinin kendisine bahşedilenle yetinmesini sağlamak olunca 14 bin THY çalışanın hakkının, hukukunun “ülkemizin yüz akı, büyük performans gösteren şirketinin” çıkarlarının yanında zerre kadar kıymeti olmadığı görülmüştür. Bunun için anayasanın da, başta ILO sözleşmeleri olmak üzere ülkemizin altında imzasının olduğu uluslar arası sözleşme ve anlaşmaların da ayaklar altına alınmasında hiçbir sakınca görülmemektedir.
Oysa bugün “ülke ekonomisi menfaati” kılıfı ile örtülmeye çalışılan her emek karşıtı düzenlemenin gerçek adı “sermayenin, patronların menfaatinden” başka bir şey değildir. Astronomik oranda artırılan milletvekili emekli maaşlarından kamu emekçilerine sefalet zammı dayatılan toplu sözleşmelere, şehirlerin en değerli yerlerinin yağmalanmasının önünü açan afet yasasından havacılık iş kolunda grevi yasaklayan onlarca düzenlemenin tek amacı bu menfaate hizmettir.
Grev; Karada, Havada, Her Yerde Vazgeçilemez Temel Bir Haktır!
Ancak her şeye rağmen emeğin değerlerini bağrında taşıyan mücadeleci işçi ve emekçi sendikaları bu karanlık tabloyu tersine çevirecek güce sahiptir. İşçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarına ve onların mücadele örgütlerine karşı artan bu saldırıları durdurabilmenin tek yolu birleşik emek mücadelesi hattını örmekten geçmektedir.
Grev; karada, havada, her yerde işçilerin, emekçilerin vazgeçilmez temel hakkıdır. Kimsenin bahşetmediği, emekçilerin yüzlerce yıllık mücadelesinin sonucunda tırnakları ile kazıyarak elde ettikleri bu hakka göz dikenler, sonu kesinlikle “yumuşak iniş” olmayan türbülansa girmekten kaçamayacaklarını bilmelidir.
KESK olarak, tüm emek ve demokrasi güçlerini birleşik emek mücadelesinin örülmesinin bir adımı olarak Hava İş’le dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz. Yıllardır grevli toplu sözleşme mücadelesi veren KESK, emeğin hak alma mücadelesindeki tüm dostlarıyla olduğu gibi Hava İş’le de dayanışmasını sürdürmeye kararlıdır.
YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI!
YAŞASIN İŞÇİLERİN EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ!