Baskı, gözaltı, tutuklama ve sürgünleri protesto etmek amacı ile Konfederasyonumuzun Urfa’da düzenlediği "KESK’e Dokunma" mitingi büyük bir coşku ve binlerin katılımıyla bugün (17 Aralık 2011) gerçekleşti.
Genel Başkanımız Lami Özgen, Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, SES Genel Başkanı Çetin Erdolu ile çok sayıda sendika ve siyasi parti yöneticisinin de katıldığı eylemde Urfa ve çevre illerden gelen binlerce KESK üyesi Urfa Halepli Bahçe Meydanı’nda bir araya geldi.
Buradan yürüyüşe geçen emekçiler üstünde tutuklu bulunan üyelerimizin resimlerinin olduğu pankartı taşıyarak "Baskılar bizi yıldıramaz", "KESK’li tutsaklar onurumuzdur", "Tutuklu emekçilere siyasetçilere, seçilmişlere özgürlük", "İrademe dokunma, tecrit hemen kaldırılsın" sloganları eşliğinde Topçular Meydanı’na kadar yürüdü.
Burada bir açıklama yapan Genel Başkanımız Lami Özgen’in konuşma metni aşağıdadır.
Ateşi Suya Çeviren,
Her Tür Putu Paramparça Eden,
Nemrut’un Yaptıklarını Burnundan Fitil Fitil Getiren,
Peygamberlerin ve Bilgeliğin Şehri Edessa’nın
Sevgili Emekçileri,
Kadınları,
Gençleri,
İşsizleri,
Hepinize Merhaba,
Yine bir zulüm döneminden geçiyoruz. Çağdaş Nemrutlar yine imha ve inkar fetvaları veriyor. Okyanus ötesinden ve berisinden ölüm emirleri yağdırılıyor. Baskılar, sürgünler, gözaltı ve tutuklamalar rutinleştiriliyor. Toplumsal muhalefetin üzerine ölü toprağı serpiştirilerek kanıksatılmaya çalışılıyor. Cezaevleri adeta toplama kamplarına dönüştürüldü. 130 bin tutuklu ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek doluluk oranlarına ulaşılmış durumda. Nemrutların omuzlarındaki yılanlar doymamış olacak ki, her gün yeni gözaltı ve tutuklanma furyası ile karşılaşıyoruz.
İçinden geçtiğimiz sürecin tek bir adı var, o da: faşizmdir. Dinleniyoruz, gözetleniyoruz, takip ediliyoruz, her an gözaltına alınma korkusu ile hareket edemez hale getirilmek isteniyoruz.
AKP, demokratik siyasetin her bir tuğlasını tek tek yerinden oynatıyor. Bu dönemde Deniz Feneri yolsuzluğu yapanlar, şikeciler, hizbi-kontra sorumluları, işkenceci polisler, fail-i meçhul tetikçileri, tecavüzcüler serbest bırakıldı.
Ama HES’lere karşı toprağını ve suyunu savunanlar,
Hopa olaylarını protesto edenler,
puşi takan, parasız ve anadilinde eğitim isteyen gençler,
Kürtçe şarkı söyleyenler, alkış çalan öğrenciler, dengbejler, zılgıt çeken analar,
Prof. Dr. Büşra Ersanlı – Ragıp ve Deniz Zarakolu-Mustafa Avcı’lar tutuklandı!
İşte sözün bittiği asıl yer burasıdır. Yaşananlar vicdanların ve adaletin köreldiğinin, akıl tutulması yaşandığının somut ifadesidir.
Oluk oluk kan akıyor. Gökyüzünde ölüm makineleri eksik olmuyor. Belediye başkanlarının kapıları kırılıyor, yaka paça gözaltına alınıyorlar. Milletvekilleri hakkında yüzlerce yıllık hapis istemiyle dava üstüne dava açılıyor. Bunca şey yaşanırken, barış çağrısı için Meclis toplanmıyor ama tezkere için, sınır ötesi için, savaşa daha fazla kaynak aktarılması için toplanıyor.
2012 bütçesinde en büyük pay savunmaya, yani savaşa ayrılıyor. Ama aynı bütçede emekçiler yine sefalete mahkum ediliyor. Yatırıma, eğitime, sağlığa ayrılan paylar ile bırakalım ilerlemeyi yerinde saymak bile mümkün değilken "% 8,2 ile dünyanın ikinci en çok büyüyen ülkesiyiz" diyorlar. Madem öyle, bu bizlere niye yansımıyor. Madem öyle bizler niçin her gün biraz daha fakirleşiyoruz. İşsizlik niçin düşmüyor, cari açık niçin büyüyor? Varsa bir büyüme, AKP ve sözcülüğünü yaptığı sermayenin büyümesidir. Varsa bir büyüme finans kapitalizmin büyümesidir.
Biliyorsunuz, Başbakan Dersim Katliamı için gayri ciddi şekilde de olsa devlet adına özür diledi. Ancak bugün yapılanlar için kim ne zaman özür dileyecek onu da biz merak ediyoruz. Dersim Katliamı sırasında bu topraklar umumi müfettişler aracılığıyla yönetildi. Şimdi de nerdeyse her ilin valisi bir umumi müfettiş gibi hareket ediyor. Urfa da bu illerden birisidir.
Urfa’da KESK’li arkadaşlarımız sırf Barış Çadırı’nı ziyaret ettikleri için tutuklandılar. Daha iddianame bile belli değilken görevden alındılar. 25 Kasım etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Kadın Yürüyüşü’nün Hakkari Kolu Urfa’da polisler tarafından durduruldu ve arkadaşlarımıza şiddet uygulandı. Bu yetmezmiş gibi bir de haklarında dava açıldı. Bakanlıklarda daha rahat randevu almamıza rağmen Konfederasyon başkanı olarak Urfa Valisi’nden randevu alamıyoruz. Bir sorun olduğunda bizden köşe bucak kaçıyorlar. Halklarımız eskiden tek parti Valilerinden çok çekti, şimdi de AKP valilerinden çekiyor
Şu anda 33 KESK’li yönetici ve üyemiz tutukludur. İçinde Genel Başkan olarak benim de bulunduğum 25 KESK’li ise 6’şar yıl 3’er ay ile cezalandırıldılar. Sendikal faaliyetlerimiz, barış talebimiz, 1 Mayıs, Newroz gibi etkinliklere katılmamız ve hatta şube toplantılarımız örgüt faaliyeti ve üyeliği ile değerlendirilip cezalar veriliyor. Sürgün ediliyoruz, hakkımızda idari soruşturmalar açılıyor. Açığa almalar ve işten atmalar yaygınlaşıyor. Yandaş sendikalar sendikal ilkelerin asgari gereği olarak buna tepki göstereceklerine baskı politikalarına alkış tutuyorlar, işyerlerinde anti propaganda yapıyorlar. Utanmasalar gizli tanıklık bile yapacaklar!
Bu ülkede hiçbir şey tesadüf değil.. Ne bölge illerine, ne toplumsal muhalefete, ne de KESK’e yönelik baskılar tesadüf değil. Çünkü Kürtler direniyor, demokratik güçler direniyor, çünkü KESK direniyor.
Bu vesileyle bir çağrıda bulunmak istiyoruz; 21 Aralık’ta yapacağımız greve sadece emekçilerin değil halkımızın da destek vermesini bekliyoruz. Çünkü taleplerimiz bir avuç mutlu azınlığın dışında herkesin talepleridir. KESK’li olsun olmasın tüm kamu emekçilerini, işçileri, işsizleri, emeklileri, öğrencileri, her yıl yollarda yaşamlarını yitiren tarım işçilerini, kadınları, gençleri, dükkanlarını kapatmak zorunda kalan esnafları kendi talepleri için 21 Aralık’ta yapacağımız grevi desteklemeye çağırıyoruz.
Bir çağrımız da Hükümetedir; elinizi emekçilerin ve direnenlerin yakasından çekin. Baskılara son verin. Tutuklu arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Özel Yetkili Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Yasası’nı kaldırın. Ek Ödemeleri Emekliliğe yansıtın. Sözleşmeli köleliğe son vererek tüm sözleşmelileri kadroya alın. yüzdelik zamlar değil insanca yaşayacak temel ücret sistemini hayata geçirin. Grevli toplu sözleşme hakkımız önünde engel olmaktan vazgeçin. Ya siz vazgeçersiniz ya da bizler haklarımızı direne direne alırız.
Bu topraklar kendini ebedi sanan nice zalim, nice Nemrut’lar gördü. Ama tarih defalarca ezeli ve ebedi olanın halkların ve emekçilerin özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğunu kanıtladı. Urfa ve Mezopotamya toprakları Nemrut’lara teslim olmadı, olmayacak. Gerektiğinde balyoz, gerektiğinde grev dalgası olup zulmün kalelerini bir bir yıkacağız. Ne darbelere, ne statükoya ne de AKP faşizmine teslim olmadık, olmayacağız.