Başbakan Erdoğan’ın 31 Mayıs’taki Hopa mitingi öncesinde ve sonrasında çıkan olaylara karıştıkları iddiasıyla başlatılan gözaltı ve tutuklama furyası aradan geçen 2 aya rağmen devam etmektedir.
Olaylara karıştıkları iddiasıyla bugüne kadar 15 kişi tutuklanmasına, yüzlerce kişi gözaltına alınmasına ve onlarca ev baskını yapılmasına rağmen gözaltı ve tutuklamalar son hızla sürmektedir. Sürdürülen gözaltı furyasında son olarak polisin kullandığı gaz bombası sonucu hayatını kaybeden emekli Öğretmen Metin Lokumcu’ nun kuzeni, sendikamız Eğitim-Sen’ in Hopa Temsilcisi Osman Lokumcu ve Mete Cihan gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan Lokumcu dün gece serbest bırakılırken, Mete Cihan tutuklanmıştır. Hemen ardından Borçka Halkevi üyesi Yasin Öztürk de gözaltına alınmıştır.
Halkın suyuna, toprağına sahip çıkarak verdiği mücadelenin artarak devam ettiği ve bu mücadele sonrasında HES projelerinin iptal edilmeye başlandığı bir dönemde, aradan iki aylık süre geçmesine rağmen Hopa olayları gerekçe gösterilerek gözaltı ve tutuklamaların sürdürülmesinin amacı bellidir. Suyun ticarileştirmesine ve HES’ lere karşı mücadele eden Derelerin Kardeşliği Platformu üye ve destekçilerine yönelik baskıların tüm demokrat ve muhalif kesimlere gözdağı verme amaçlı olduğu açıktır.
Öte yandan, Diyarbakır Silvan’da 13 askerin yaşamını yitirmesinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Bizden iyi niyet beklemesinler" ve "Bundan sonraki süreç çok daha farklı uygulamalarla kendini gösterecektir" sözlerinden ve polisin cesaret veren tutumundan güç alan ırkçı gruplar ülkenin her yerinde Kürtlere yönelik linç kampanyaları başlatmış bulunmaktadır. Polis, ırkçı grupları, özellikle İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde estirilen terörü organize edenler belli olmasına rağmen uzun süre sadece izlemekle yetinmiştir. Artan tepkiler üzerine, önceki gün gözaltına alınan ırkçı gruplar tüm yaşananlara rağmen serbest bırakılırken, saldırıların hedefindeki Kürtlere yönelik baskı ve gözaltılar ise devam etmektedir.
İstanbul’un çeşitli mahallelerinde demokrat ve muhalif kimlikleri ile bilinen insanlara yönelik polis şiddeti de sokak ortasında insan kaçırmalarla sürmektedir. Kar maskeli ve ağır silahlı özel harekât polislerince işkence eşliğinde, hukuksuz ve keyfi gözaltına almalar yaşanmaktadır. Sadece İstanbul’da değil tüm ülkede sürdürülen keyfi gözaltı ve tutuklamalar rutin hale gelmiş bulunmaktadır. Son olarak sendikamız Eğitim Sen üyesi Muhsin Beydoğan, 15 Temmuzda Siirt’te yaşanan çatışma gerekçe gösterilerek, arıcılık yapmak için gittiği Bitlis/Hizan tarafında bulunduğu yaylada gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştır.
Son günlerde yoğunlaşan linç kampanyaları, baskı ve gözaltılar AKP’nin otoriter rejimini artıracağının göstergesidir. Yaşananlar, halkları birbirine düşman edecek söylemlerinin dozajını artıran AKP ‘nin, muhalif olmayı gözaltına alınmak ve tutuklanmak için yeterli neden saydığının açık kanıtıdır. Kürtlere yönelik linç kampanyalarının sorumluları hakkında gereken işlemler yapılmalı, keyfi ve hukuksuz gözaltı ve tutuklamalara derhal son verilmelidir.
KESK olarak, halkların ve derelerin kardeşliğinin yanında yer almaya devam edeceğiz, kardeşliğe yönelecek her türden saldırıya karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Otoriter politikaları ile korku imparatorluğu yaratma amacında olan AKP iktidarının baskıları karşısında boyun eğmeyeceğiz. Tüm emek ve demokrasi güçlerini bu karanlığı yırtacak birlikteliği örmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.
KESK YÜRÜTME KURULU