"Sendika Yöneticileri Gözaltına Alındılar" Sayın Başbakan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 151 ülkeden 305 üye örgüt içerisinden 175 milyon işçiyi temsil eden ITUC ( Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), ülkenizde sendikacılara yönelik yeni gelişen yargısal baskıyı protesto etmektedir.
ITUC, hem üyemiz olan KESK’e, hem de Eğitim Enternasyonali’ne (EI) bağlı olan Eğitim-Sen’in Van Şube binasının hiç kimsenin olmadığı bir zamanda 21 Haziran 2011 tarihinde polisler tarafından basıldığı yönünde bilgilendirilmiştir. Polis kapı kilidini kırarak içeriye girmiş, bina içini aramış ve sendikaya ait olan bilgisayarın hard diskine el koymuştur.
Aynı anda, bazı sendika liderlerinin evleri basılarak gözaltına alındı. Aldığımız bilgilere göre aşağıda adı geçen sendika liderleri gözaltına alındı:
• Selami Özyaşar, Eğitim-Sen Şube Başkanı
• Lezgin Botan, eski Şube Başkanı
• Müzahit Karakuş, eski Şube Başkanı
• Garip Yaviç, Sendika Yöneticisi
• Hakan Yaman, sendika üyesi
Bununla birlikte, eş zamanlı olarak Eğitim-Sen Van Şubesi eski sekreteri Sinan Gündüz Diyarbakır’da gözaltına alındı. 25 Haziranda Selami Özyaşar, Lezgin Botan ve Garip Yaviç tutuklandı. Ayrıca, KESK’e bağlı BES Yürütme Kurulu üyesi Gülsüm Yıldız da Mayıs ayında tutuklandı. Avukatları, ITUC’ un defalarca kınamış olduğu bir yargısal uygulama olan “gizlilik kararı” nedeniyle Gülsüm Yıldız’ın dava dosyasına şimdiye kadar ulaşamadılar.
Sayın Başbakan, yukarıda belirttiğimiz bütün sendikacıların anti-terör yasası adı altında tutuklandıklarına dair bilgilendirildik. Bu uygulama son birkaç senedir, ülkenizdeki sendikaları bastırmaya ve susturmaya yönelik standart bir pratik haline geldi. Öyle görünüyor ki son seçim sonuçlarını, bu kötü niyetli davranışları daha fazla arttırmak için koruyucu bir kalkan gibi görmektesiniz.
Bu durumun Türkiye’nin de imza attığı birçok Avrupa ve uluslararası yasa ve sözleşmeleri (Örgütlenme Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkı’na dair 87 Sayılı ILO yasası, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi gibi) ihlal ettiğini söylemek boşuna olacaktır. Hükümetiniz, Avrupa Sendikaları Konfederasyonu (ETUC), Uluslararası Kamu Hizmetİ Çalışanları Federasyonu ( PSI), Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu ( ITF), Eğitim Enternasyonali ve bizlerin giderek artan protestolarımıza karşın, yargı sistemini Türkiye emekçilerini susturmak için suiistimal etmeye devam ettiği ve yoğunlaştırdığı müddetçe, ITUC’un bu sendikal hak ihlallerini mümkün olan en güçlü biçimde kınamaktan başka bir seçeneği olmaz.
Bu yıl Haziran’da yapılan ILO 100. Konferansında Standartların Uygulanması Komitesi (CAS) Türkiye’yi bir kez daha 25 ülkeden oluşan kara listeye aldı. Bu başlı başına meselenin ciddiyetini göstermeye yetmiyormuş gibi CAS bir de sonuç bölümünde, birçok şeyin yanı sıra “ örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne yönelik iletilen iddialara dair kaygılarını” belirtti. Türkiye Hükümeti’nden, bu yıl Kasım ayında gerçekleştirilecek olan ILO Yönetim Kurulu toplantısı öncesinde sendikal haklara saygıyı içeren bir rapor sunmasını ve ILO’nun teknik yardımından bir kez daha istifade etmesini talep etti. Bunların hepsi Türkiye’nin sendikal hak ihlalleri sicilini temizlemesi yönünde acilen harekete geçmesi gerektiğini gösteren açık ve önemli işaretlerdir.
Bu meseleler Avrupa Komisyonu’nun, Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde değerlendireceği başat meselelerdir. Bu nedenle, durumu hafife almamanızı umuyoruz ve sizi yukarıda değindiğimiz sendika yöneticilerinin serbest bırakılmalarını ve haklarında açılan davaların geri çekilmesini sağlamaya çağırıyoruz. Sendika Hakları İnsan Haklarıdır ve bu hak ancak şiddetin, sendika yöneticilerine ve üyelerine yönelik herhangi bir tehdidin veya baskının olmadığı bir ortamda kullanılabilir. Bu ilkeye saygı duyulmasını sağlamak ta hükümetlerin görevidir.
Saygılarımla,
ITUC Genel Sekreteri