SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun, 26-27-28 Nisan tarihlerinde yapacakları genel kurulda, tüzük değişikliğine giderek "Anadilde sağlık hakkı"na yer vermeyi hedeflediklerini ifade ederek, "Hipokrat bağlamında insanlığa verdiğimiz ortak bir sözümüz var. Artık, bu hakkın elde edilmesi için mücadele kanallarını çoğaltmak kaçınılmazdır" dedi.
Anadilde sağlık hakkı konusunda kamusal alanlarda ve yaşamın tüm alanlarında insanların kendilerini daha rahat ifade etmeleri ve sağlık hakkına erişimleri için çeşitli çalışmalar yürüten Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) 26-27-28 Nisan tarihlerinde yapacağı genel kurulunda "Anadilde sağlık hakkı"nı tüzüğüne almaya hazırlanıyor.
SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun, sağlık hakkı, sağlığa erişim ve sağlığın belirleyicilerinin herkes için gerçekleştirilebilir olmasının önemli olduğuna vurgu yaparak, sağlığa erişimde en temel belirleyenlerinden birinin dil olduğuna dikkat çekti. Yorgun, işsizliğin ve kayıtdışılığın alabildiğine arttığı bu dönemde geçmişe oranla eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel ihtiyaçların "katkı katılım payları" ve "ek ödemeler" adı altında paralı hale geldiğini ve asgari ücretin eridiğini belirtti. Yorgun, temel kamusal haklardan olan sağlık hizmetinin anadilde verilmemesinin hizmetten dışlanmaya ve önemli hak ihlallerine neden olduğunu belirtti.
27 Mart 2010 tarihinde yaptıkları "Anadilde Sağlık Sempozyumu"nun en önemli çalışmalardan biri olduğuna işaret eden Yorgun, İspanya başta olmak üzere çeşitli ülkelerde uygulanan anadilde sağlık hakkının koşullarının Türkiye’de de var olduğunu ve bunun rahatlıkla uygulanabileceğini ifade etti. Yorgun, "Hipokrat bağlamında insanlığa verdiğimiz ortak bir sözümüz var. Artık, bu hakkın elde edilmesi için mücadele kanallarını çoğaltmak kaçınılmazdır" dedi.
‘Sağlıkta eşitsizlik had safhada’
Türkiye’de sağlıktaki eşitsizliklerin had safhada olduğunu ve batıda ölen bir bebeğe karşılık doğuda 2,7 bebeğin öldüğüne dikkat çeken Yorgun, "Eğitimli olmayan kişiler tarafından yapılan doğum oranı Türkiye genelinde yüzde 4.3’tür. Anne ölümlerinin bölgede yüksek olması örneğin Van’da yüz binde 65,7 olması birçok nedenin yanı sıra doğumun eğitimli sağlık personeli olmadan uygunsuz koşullarda gerçekleşmesi, doğum sonrası biyo-psiko-sosyal desteğin yeterli düzeyde ve anadilde verilmemesinden dolayıdır" dedi. Bölgede doğan her 100 bebekten 16,7’sinin 2 buçuk kilodan az doğduğuna dikkat çeken Yorgun, TÜİK verilerine göre bölgedeki depresyon yaygınlık oranının Türkiye ortalamasından 3,2 kat daha fazla olduğunu belirtti. Yorgun, halk ve sağlık emekçileri açısından anadilde sağlık hizmetinin yaşam hakkı ve sağlığa erişim hakkıyla doğrudan ilgili olması nedeniyle bu alandaki çalışmalarını farklı ülke deneyimleriyle karşılaştırdıklarını belirtti.
‘AKP daha ince bir asimilasyon politikası yürütüyor’
Sağlık Ocaklarına, hastanelere 1980’li yıllarda asılan "Vatandaş Türkçe konuş" emir cümlesinin yaşamda karşılığını bulmadığına dikkat çeken Yorgun, Türkiye’nin 85 yıldır süren asimilasyon politikalarının yanı sıra son iktidarın özellikle Başbakan’ın daha ince asimilasyon politikaları sürdürdüğüne bunlarında yaşamda karşılık bulmasının mümkün olmadığına işaret etti. Almanya’da anadilde eğitim ile ilgili konuşan Başbakan’ın oradaki söylemlerini duyduklarında kendisine ‘günaydın’ dediklerini hatırlatan Yorgun, sadece sağlık değil, eğitim alanında, dini alanda insanların kendini rahat ifade edebileceği her alanda anadilin konuşmasının önemine işaret etti. Dilini konuşmasına izin verilmeyen bir hastayı muayene etmenin o hastanın tedavisinin doğru yapılmasında ve hastalığının doğru teşhis edilmesinde sakıncalar yaratacağına işaret eden Yorgun, hastanın konuşmasına anlamayan hekim ve sağlık personelininde hastasına zarar verebileceğinin altını çizdi.
Sağlık örgütleri olarak resmi dili bilmeyen hastalar için yeni bir düzenlemenin yapılması konusunda hemfikir olduklarını hatırlatan Yorgun, anadilin tüm kamusal alanlarda kullanılmasının önemli olduğunu belirtti. Anadilde sağlık hakkının yaşam hakkıyla bütünleşmiş olduğuna değinen Yorgun, anadilde sağlık hizmeti talebinin bir sağlık hakkı, tedavi hakkı, hasta hakkı ve yaşam hakkının ayrılmaz parçası olduğunu söyledi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bedensel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir bütünlük hali olarak tanımlanan sağlık olgusunun hayati olduğunu ifade eden Yorgun, bu kalıpların anadilde şekillendiğine, acıların, ağrıların, mutluluk yada mutsuzlukların anadilin içerdiği figürlerle zenginleştirilerek anlatılabileceğini söyledi.
‘Tüzüğümüzde anadilde sağlık hakkını almayı hedefliyoruz’
Farklı dillerde hizmet sunmak isteyen Diyarbakır Sur Belediyesi’nin başına gelenleri herkesin bildiğini hatırlatan Yorgun, anadilin evde ve tarlada konuşulmasını demokratlık sayan bir hükümet ile karşı karşıya olduklarını belirtti. Yorgun, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde anadilde konuşulmamasının bir sorun olarak tespit edildiğini ifade ederek, bu konuda yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu vurguladı. 27 Mart 2010 tarihinde TTB ile birlikte yaptıkları Anadilde Sağlık Sempozyumunun bu anlamda önemli bir altyapı oluşturduğuna işaret eden Yorgun, 26-27-28 Nisan tarihlerinde yapacakları Genel Kurul’da tüzüklerine ‘Anadilde sağlık hakkı’ nı koymayı hedeflediklerini belirtti. SES olarak yaptıkları çalışmalarda anadilde sağlık başta olmak üzere eğitim ve dini vecibelerini anadilde yerine getirme koşullarının var olduğuna dikkat çeken Yorgun, Türkiye’de böyle bir şey olmaz demenin gerçekle bağlantısının olmadığını vurguladı.
‘Savaş koşulları nitelikli sağlık almayı engelliyor’
Yorgun, Kürt sorununun çözülmemesi nedeniyle Türkiye’nin son 30 yılına damgasını vuran çatışmalı sürecin yarattığı tahribatların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine değinerek, "Bu tahribatlardan biri olan zorunlu göçler ile kendi yerinden olan ailelerin işsizliği, yoksulluğu, alt yapı sorunlarının olması, barınma ve hijyen koşullarının sağlıklı yaşamaya elverişli olmaması, yetersiz beslenme vb. nedenler sağlık sorunları yaşamalarına yol açmış, herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmamaları sağlık hizmetlerine erişimini engellemiş, gerek göç ettikleri yerde, gerekse bölgede halkın anadili dışında bilmediği bir dilde sağlık hizmeti alması sağlık ve sosyal hizmetlere erişimi zorlaştırmakla birlikte nitelikli sağlık almalarını da engellemiştir" dedi.
(DİHA)