18 Temmuz 2010 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın kadın örgütlerinden temsilcilerle yaptığı toplantıya ilişkin KESK Kadın Sekreteri Songül MORSUNBUL’un basın açıklaması: AKP bir yandan şiddet politikalarında ısrarını sürdürürken, diğer yandan “demokratik açılım” adı altında anti-demokratik yüzünü perdelemeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım AKP’nin bir özelliği, temel yönelimi olarak Türkiye siyasi tarihindeki yerini alacaktır ve gerçekliği ile yansıttığı arasındaki fark incelenmeye değer bir konudur. Öyle ki, Sayın Başbakan bir gün önce Dolmabahçe-Bomonti tünelinin açılışında oldukça kışkırtıcı, çatışmacı bir dil kullanırken, bir gün sonra kadınlara “çocuklarımıza sahip çıkalım, onlar bizim geleceğimizdir” gibi hümanist bir dil kullanacak kadar adeta çift kişilik taşımaktadır. Ancak AKP’nin ve Başbakanın 8 yıllık pratiğine baktığımızda hakim olanın milliyetçi, muhafazakar, tekçi, erkek egemen bir zihniyet olduğunu görmekteyiz.
AKP, temel konuların hemen hepsinde, ideolojik hegemonya kurabilmek için kendi dünya görüşüne yakın kurumların ağırlığı oluşturduğu, ancak muhalif kesimlerden de bazı kurumların çağrıldığı yada kendilerinin ziyaretleriyle gerçekleşen toplantılar düzenlemektedir. Alevi Çalıştayı, Kürt Çalıştayı, Romen Çalıştayı bunlardan öne çıkanlardır. Bu toplantılarda kendi yaklaşımları uzun uzun anlatılmakta, adeta dikte edilmektedir. Muhalif kurumların ve kişilerin görüşleri, önerileri su üzerine ya da havaya yazılırcasına not edilmekte, dikkatle dinlenildiği izlenimi verilmektedir. Ancak sonuç olarak başta söyledikleri ve sonrasında ortaya serdikleri, pratikte uyguladıkları yine kendilerinin politikaları olmaktadır. Tüm bunlar göstermektedir ki, ortada demokratik bir süreç değil, kamuoyunun yönlendirilmesi, hazırlanması ve belirlenen politikalarda tüm kurumların arkalarında olduğu izleniminin yaratıldığı bir süreç işletilmektedir.
18.07.2010 tarihinde ağırlıkta AKP’nin dünya görüşüne yakın kadın kurumlarından temsilcilerin katıldığı toplantıda da aynı yaklaşımı gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Nitekim bu toplantıda muhalif görüş belirten bazı kadınların sözlerinin ısrarla kesildiği, yönlendirilmek istendiği, önerilerinin dikkate alınmadığı basına yansımıştır. Kurumların hangi kriterlere göre çağrıldığı, Kürt sorununum demokratik, barışçıl yollarla çözümü konusunda tutum alan örgütlerin neden çağrılmadığı cevap bekleyen sorulardır.
Sayın Başbakan konuşmasında Sakine Ana ve bir asker anası örneğini vererek, erkeklerin pek de yapamadığı empatinin kadınlar tarafından yapılmasının önemine dikkat çekti. Ancak Sayın Başbakanın Sakine Ana’nın toplantının hemen sonrasında yaptığı değerlendirme ve 8 aydır randevu talebine cevap verilmediğine ilişkin sözlerine ne diyeceğini merak ediyoruz. Başbakan açılış konuşmasında darbeci, faşist Arjantin iktidarında çocukları kaybedilen, katledilen Plaza De Mayo annelerinin mücadele deneyimine de dikkat çekti. Ülkemizde de Cumartesi Anneleri olarak bilinen, çocukları kaybedilen anaların mücadelesinin niçin unutulduğu ya da hala her cumartesi günü Galatasaray Lisesi önünde toplanan bu kadınlara çocuklarıyla ilgili niçin bir cevap verilmediğini de sormak istiyoruz.
Savaş çığırtkanlığı yapanların militarist politikalarının kadınlara yüklenmeye çalıştığı rollerini reddeden biz KESK’li Kadınlar, sorunların yine erkek egemen, ata erkil ve çatışma politikalarının farklı yol ve yöntemlerle devam ettirilmesine karşı çıkıyoruz. Bu yaklaşımlara karşı hep mücadele ettik, edeceğiz. Kadınlar çatışma dili ve ortamına karşı barış mücadelesini kendi örgütlülükleri ve kadın bakış açısıyla yürütmeye devam edecekler.