Anayasa değişikliğinin gündeme gelmesi üzerine konfederasyonumuzun görüşlerini kamuoyu ile paylaşmış ve hükümetin taslağına ilişkin eleştiri ve önerilerimizi de açıklamıştık.Taslağın özellikle kamu emekçileri yönünden kabul edilemez olduğunu belirterek yıllardır yürüttüğümüz fiili ve hukuksal mücadele ile, Anayasanın 90. maddesi bağlamında bağlayıcı olan uluslar arası sözleşmeler ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin karalarıyla varlığı tanınan “toplu sözleşme ve grev hakkı”nın güvenceye kavuşturulmadığını, taslakta kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görünse de bunun gerçekliği yansıtmadığını belirterek somut önerilerimizi de hükümete iletmiştik.Ne yazık ki eleştirilerimiz ve önerilerimiz dikkate alınmadan taslak mevcut haliyle TBMM genel kurulunda görüşülerek aynen kabul edilmiştir. AKP, katılımcı demokrasiden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha göstermiştir. Anayasanın 53. Maddesinde değişiklik yapan paketin 6. Maddesi ile Anayasanın 53. maddesinin kenar başlığı ”Toplu İş Sözleşmesi ve Toplu Sözleşme” şeklinde değiştiriliyor. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip olduğu belirtilmekle birlikte, toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde tarafların Uzlaştırma Kuruluna başvurabileceği, Uzlaşma Kurulu kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacağı kuralı getirilmektedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Uzlaştırma Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu değişiklik kamu emekçilerine toplu pazarlık hakkını tanımamaktadır. Yeni düzenlemenin anlamı, hükümetin kendi iradesinin, yine kendisi tarafından belirlenen Uzlaştırma Kurulu aracılığıyla kamu emekçilerine dayatılmasıdır. Zira pazarlık, arabuluculuk niteliğinde barışçı çözüm yolları yanı sıra, emekçilerin tek pazarlık gücü olan üretimden gelen gücünü yavaşlatması veya kullanmaması bağlamında grev hakkını da içeren bütünlüklü bir süreçtir. Bilindiği üzere grev hakkı, toplu sözleşme hakkının ayrılmaz bir unsurudur. Bu gerçeklik gerek AİHM kararları gerek Avrupa Sosyal Haklar Komitesi ve ILO komite kararlarında da sıkça dile getirilmektedir. Bu durumda grev hakkımız anayasal güvenceye kavuşturulmadığı gibi; barışçıl bir çözüm yolu olan Uzlaştırma Kurulu kararlarına kesinlik atfedilerek grev hakkımız fiilen engellenmektedir. Böylece toplu sözleşme hakkı da fiilen kullanılamaz hale getirilmiştir.
Bu durumda yapılan düzenleme mevcut sistemi değiştirmemekte sadece kurul kararlarına kesinlik kazandırarak haklarını ve taleplerini, hükümetçe seçilen birkaç kişinin iradesine terk etmektedir.
Bu nedenle, toplu pazarlık hakkının özünü ortadan kaldıran, grev hakkımızı açıkça tanımak yerine fiilen kullanılamaz hale getiren söz konusu değişiklikler konfederasyonumuzca kabul edilemez.