(19 Aralık 2008) Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, bazı sol parti ve çevrelerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama talebi, son 2 yıldır sert güvenlik önlemleriyle karşılanırken, İstanbul 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesi bu konuda çarpıcı bir karar verdi.
Aralarında eski genel başkanımız İsmail Hakkı Tombul’un da bulunduğu, KESK’e bağlı Eğitim-Sen’in yöneticileri “halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne özendirmek veya kışkırtmak suçlamasıyla yargılanıyorlardı. Eğitim-Sen’in 25 Nisan 2007’de Sultanahmet Meydanı’ndaki kitlesel basın açıklamasında sendikacıların yaptıkları Taksim çağrısı üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Kurtoğlu tarafından iddianame hazırlanmıştı. İddianamede, 9 sanık hakkında “Sultan Ahmet Meydanı’nda düzenledikleri toplantıda megafonla yapılan çağrıda, 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını bildirerek, halkın orada toplanmasını istemişlerdir. Keza dağıtılan broşürlerde de 1 Mayıs’ta Taksim alanında halkın toplanması istenmiştir. 2911 sayılı yasanın 6’ncı maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşü olan güzergahları mülki idare amirlerince kararlaştırılarak halka duyurulacağı kuralı getirilmiştir. Bu alanlar ve güzergahlar dışında yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleridir.
Taksim Meydanı İstanbul Valiliğince yasaklanmış alanlardandır ve Valilik bu alanda gösteri yapılmasının kanuna aykırı olacağını duyurmuş ve ilan etmiştir. Bu yasaklamaya rağmen şüpheliler bu alanda toplantı ve gösteri yapılmasını kışkırtarak ve özendirerek 2911 sayılı yasanın 27’nci maddesini ihlal etmişlerdir” suçlaması yapılıyordu.
İstanbul 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sendika yöneticileri savunmalarında yaptıkları çağrının demokratik bir hakkın kullanımı olduğunu, bu haklarını kullandıklarını ve bundan sonra da kullanmaya devam edeceklerini belirttiler.
Mahkeme Hakimi Selma Korkmaz “Sanık savunmaları, dosya kapsamı, izlenen CD görüntülerine göre sanıkların üzerlerine suçun kanuni unsurları oluşmadığını” belirterek sanıkların hepsinin beraatlerine karar verdi.
Öte yandan, 1 Mayıs 1999’deki işçi bayramı kutlamalarında Adıyaman’da gözaltına alınan ve polisten kötü muamele gördüklerini belirterek, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyan 11 kişi Türkiye’yi 21 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti.
Adıyaman’da 1 Mayıs 1999 tarihinde izinsiz ‘İşçi bayramı’ kutlamalarına gitmek isteyen 70 kişilik gruba müdahale eden polis 70 kişiyi gözaltına alarak 24 saat sonra serbest bıraktı. Gözaltına alınan aralarında iki avukatın da bulunduğu 11 kişi polisten kötü muamele gördükleri iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.
Adıyaman Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’nın polisler hakkında soruşturma izni vermemesi üzerine Danıştay’a yapılan itiraz da sonuç vermeyince dava 2002’de AİHM’ye taşındı. AİHM, 7 Ekim 2008 tarihinde Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3 ve 11’inci maddelerini ihlal ettiğine karar vererek, 11 kişiye 21 bin avro tazminat vermesini kararlaştırdı.
AİHM’de açtıkları ve kazandıkları davayı değerlendiren avukat Murat Bilgiç, polisin, AİHM kararlarına göre tutumunu değiştirmekte direndiğini öne sürdü. Bilgiç, “Günümüzde polisin orantısız güç, gereksiz yere silah kullanması ve kötü muamelede bulunması gibi sorunlarla boğuşup tartışıyoruz. Gönül isterdi ki ülkemizde de polisin bu tür tutumları mahkeme kararları sonucu değişsin. Mahkeme kararları sadece birilerinin tazminat aldığı kararlar olmaktan çıksın. Umarız bu karar bir daha ülkemizi tazminat ödemeyecek hale getirsin” dedi.
Avukat Bilgiç şöyle devam etti: “AİHM uyum yasalarından sonra başvuruları reddetmesine rağmen bu olayda tazminata hükmetti. Onlar da Türkiye’de bazı şeylerin olumsuz gittiğini görüyor. Biz avukatız ama o gün dayak yedik. Polis o kadar açık bir şekilde bu işi yaptı ki, AİHM Türkiye’yi mahkûm edebildi.”