Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu`nun `Çocuk İşçiler Karne Sevincini Yaşayamıyor!` başlıklı açıklama metnidir.
Bugün kimi çocuklar güne karne almanın sevinci ile başlarken kimi çocuklar da sokaklarda, atölyelerde ya da tarlalarda güne işlerine yetişme telaşıyla başladı. Küçük bedenlerine uygun olmayan işlerde çalıştırılan çocuklar için yaz tatili değil yoğun çalışma dönemi başladı. Her çocuğun doğuştan gelen hakları aynı olsa bile ekonomik ve sosyal eşitsizlikler sonucunda binlerce çocuk işçileşmektedir. Türkiye gibi neoliberal politikaların etkin şekilde yürütüldüğü ülkelerde ise eğitim modelleri ve yasal denetimlerin yapılmaması insanlık ayıbını büyütmektedir.
Çocukların Çalışacağı En Uygun Yer Okullardır
18 yaşını bitirmemiş herkesin çocuk olarak kabul edildiği dünya ülkelerinde temel insan haklarına aykırı şekilde çocuklar çalıştırılmaktadır. Devletler çözemedikleri toplumsal sorunları çocukların sırtına yüklemekte; ekonomik adaletsizliğin ve güvencesizliğin bedelini minik bedenler ödemektedir. Fiziksel ve ruhsal gelişimlerine aykırı işlerde çalıştırılan çocukların sağlıklı şekilde gelişmeleri engellenmekte; doğuştan sahip oldukları temel hakları ihlâl edilmektedir. Bu sorunu görmezden gelen ve sembolik açıklamalar dışında somut adım atmayan hükümetler çocuk işçiliğinin giderek artmasından birincil derecede sorumludur. Türkiye ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi` ve ILO`nun (Dünya Emek Örgütü) 182 No`lu ‘Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması Ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi` imzacısı olsa bile çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu ülkelerden biridir. Türkiye devleti çocuklara çalışmak için okulları değil sokakları göstermektedir.
Yoksulluk ve Ayrımcılık Çocuk İşçiliğini Arttırıyor
Dünya üzerinde 18 yaşının altında 168 milyon çocuk işçi olarak çalışmaktadır. Bu çocukların %71`i 5 ila 14 yaşları arasındadır. Çocuk işçiliğinin en yaygın nedeni yoksulluktur. Gelir adaletsizliğinin artması beraberinde güvencesiz çalışma biçimlerini getirmekte; geniş kesimlerin insan onuruna yakışır şekilde yaşamalarını engellemektedir. Türkiye gibi asgari ücretin açlık sınırının bile altında olduğu ülkelerde çocuk işçiliği yaygın şekilde ortaya çıkmaktadır. 2013 yılında en üst gelir düzeyine sahip olan nüfusun %20`si toplam gelirin %46,6`sını paylaşırken en alt gelir seviyesindeki %20`lik kesim gelirin sadece %6,1`ini paylaşmıştır. Gelir adaletsizliği yoksul ailelerin çalışsalar bile temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı borç döngüsü içerisinde kalmalarına neden olmaktadır.
Çocuk işçiliğinin bir diğer önemli nedeni ise sosyal ayrımcılıktır. Bu ayrımcılık ‘tek ırk` dayatması ile simgeleşmektedir. Dil, din, coğrafya gibi nedenlerle yükseltilen ayrımcılık aynı topraklarda yaşasalar bile herkesin aynı işlerde çalışamadığı bir kast sistemi yaratmaktadır. Mevsimlik işlerde çalışanların çoğunluğunun Kürt olması bu yüzdendir. Ancak bu sorun ikiye katlanmaktadır. Türkiye tarihinde ilk defa binlerce göçmenin sığındığı bir durak haline gelmiştir. Suriye ve Irak`ta DAİŞ çetelerinin zulmünden ve iç savaştan kaçan Kürt, Türkmen, Süryani ve Araplar en yakın sınır komşusu olan Türkiye`ye yerleşmiştir. Ancak AKP hükümetinin BM başta olmak üzere uluslararası aktörleri dışarıda bıraktığı süreçte binlerce Suriyeli ve Iraklı korkunç şekillerde yaşam savaşı vermektedir. Suriyeli çocuklar eğitim hakkından yararlanamadığı gibi sokaklarda, atölyelerde ve tarlalarda Kürt çocukları gibi çalıştırılmaktadır.
Eğitim Modeli Değiştirilmeli; Çocuk İşçiliğiyle Etkin Şekilde Mücadele Edilmelidir
Tüm bunların yanında çocukların işçileşmesini kolaylaştıran düzenlemeler geçtiğimiz dönemde bizzat AKP hükümeti eliyle yapılmıştır. Piyasanın insafına bırakılan okullarda yaşanan özelleştirme ve ticarileşme politikaları binlerce yoksul ailenin okul masraflarını karşılayamaz duruma düşürülmesine neden olmuştur. 4+4+4 eğitim modeli ile ortaokuldan sonra ‘açık liselere` gitme imkânı tanınarak erken evliliklerin ve çocuk işçiliğinin yasal zemini yaratılmıştır. Çocukların çalışması yasak olmasına rağmen var olan yasaların denetimi yapılmamaktadır. Eğitim sisteminin sakatlığı dolayısıyla çocuk işçiliği sadece eğitim kurumlarının dışında değil içinde de sürdürülmeye başlanmıştır. Geçen senelerde ‘Meslek Lisesi Memleket Meselesi` şiarıyla meslek liselerinde yapılan düzenlemeler staj adı altında çocuk emeği sömürüsünü tarihte eşine az rastlanır biçimde arttırmıştır.
Eğitim sisteminin ırkçı yapılanması anadilinde eğitim alamayan tüm çocukların temel haklarını ihlâl etmeye devam etmektedir. Okul hayatına farklı bir dille başlayan çocuklar anadilinde eğitim alan çocuklar gibi başarılı olamamaktadır. Dolayısıyla nesilden nesile geçen yoksulluk çocuk işçiliğinin önünü açmaktadır.
Eğitim Sen çocuk işçiliğine karşı mücadelesini kurulduğu ilk günden bu yana sürdürmektedir. Daha önce uluslararası konferanslar ve farkındalık arttırma çalışmaları yaptığımız bu konuda şimdi de bir alan araştırmasına başlamış bulunmaktayız. Uluslararası sendikal örgütlerle birlikte yaptığımız alan araştırması sonucunda mücadele yöntemlerini yeniden tartışmaya açmayı amaçlıyoruz. Sendikamıza göre çocuk işçiliği sistemli şekilde arttırılan yoksulluk ve ayrımcılığın bir sonucudur. Çocuk işçiliği ile mücadele edilebilmesi için demokratik şekilde sendikaların ve demokratik kitle örgütlerin içinde bulunduğu bir ortamda çözüm aranmalıdır.
Bugün karne sevincini yaşayamayan tüm çocuk işçiler için herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz. Çocukların çalışabilecekleri en uygun yer okullardır. Çocuklar okullarında ders çalışmalı; ama sokaklarda, tarlalarda ve atölyelerde emeğini satmaya mecbur bırakılmamalıdır.