Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Dünyada İstihdam ve Sosyal Bakış – Eğilimler 2015” (WESO) raporu 20 Ocak 2015 tarihinde yayınlandı.
Rapor, son dönemdeki küresel durgunluğun istihdamla ilgili sonuçlarını ve sosyal etkilerini değerlendiriyor ve ayrıca 2008 yılında başlayan ve uzunca süredir devam eden ekonomik sarsıntıdan kaynaklanan daha uzun dönemli sosyoekonomik sonuçları ele alıyor.
Dünyada İstihdam ve Sosyal Bakış – Eğilimler 2015 raporuna göre; küresel ekonomi daha yavaş büyüme, artan eşitsizlikler ve çalkantılar gibi öğeleri de barındıran yeni bir döneme girdiği için önümüzdeki beş yıl içinde işsizlik artmaya devam edecek.
Rapora göre, küresel krizin başladığı 2008 yılından bu yana 61 milyon iş kaybı yaşanmıştır ve 2019 yılına kadar bugünkü 201 milyon sayısıyla karşılaştırıldığında 212 milyonu aşkın sayıda kişi daha işsiz kalacaktır.
İstihdam, ABD ve Japonya’da iyileşme sergilemiştir; ne var ki, başta Avrupa olmak üzere gelişmiş ekonomilerin kimilerinde bu alandaki güçlükler ve sorunlar sürmektedir.
Türkiye için İşsizlik Oranı Tahminleri
Rapor aynı zamanda seçilmiş G20 ülkeleri dâhil olmak üzere küresel ve bölgesel düzeylerde işsizlik oranı tahminlerine ve projeksiyonlarına yer vermekte, bu arada sürüp giden eşitsizlikler ve düşmekte olan ücret paylarını da kapsayacak şekilde bu eğilimin ardındaki etmenleri açıklamaktadır.
Bu işsizlik oranı tahminlerine göre Türkiye için işsizlik oranları 2015, 2016 ve 2017 yılları için sırasıyla % 9.2, % 8.9 ve % 9 olarak öngörülmektedir.
Rapora göre, 2000’lerin ilk yarısında gelir eşitsizliğinde yaygın olarak görülen azalmanın ardından bu alandaki ilerleme yavaşlamıştır ve krizin başlamasından bu yana gelir eşitsizliği dokuz ülkeden altısında artmıştır.
Bu durumun Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Türkiye gibi halihazırda ileri derecedeki gelir eşsizlikleri olan ülkeler için doğru olduğunu belirten rapor ne var ki şaşırtıcı şekilde bu ülkelerin aynı zamanda yoksulluğun azaltılmasında daha başarılı olan ülkeler olduğunu belirtmektedir. Örneğin, ulusal yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfusun payı Türkiye’de hemen hemen 6 puan azalmıştır (2007’de yüzde 8,4’ten 2012’de yüzde 2,3’e).
Raporda ayrıca Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilerin sayısının 2014 yılı ortalarında 3 milyona yaklaştığını belirtilmektedir. Raporda yer alan ve UNHCR’den aktarılan bilgiye göre bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük sığınmacı hareketidir.
Rapor, Türkiye’nin, Suriye’deki krizden kaynaklı olarak 1.6 milyona yakın mülteciyi kabul ederek insani yardım, ev ve iş verme konusunda büyük katkıda bulunduğunu vurgulamaktadır.
Raporda yer alan bilgilere göre gelişmekte olan ülkelerde orta sınıflar yükseliştedir ve bugün orta sınıf toplam istihdamda yüzde 34’ün üzerinde paya sahiptir. Bu açıdan bakıldığında en fazla gelişme yeni güçlenen ve düşük gelir düzeyindeki ülkelerde görülmektedir.
Küresel Gelir Eşitsizliği Artacak
Diğer taraftan rapor gelir eşitsizliğinin artmaya devam edeceği uyarısında bulunmaktadır. Buna göre nüfusun en varlıklı yüzde 10’luk kesimi toplam gelirde yüzde 30-40 paya sahipken en yoksul yüzde 10’luk kesimin toplam gelir payı yüzde 2 ile yüzde 7 arasında kalacaktır.
Genç işsizliğinin yüksek düzeyde ya da hızla artmakta olduğu ülkelerde ve bölgelerde toplumsal huzursuzlukların özellikle keskin olduğuna dikkat çeken rapor, küresel işsizlik oranına koşut olarak toplumsal huzursuzlukların krizin 2008 yılındaki başlangıcından bu yana yükseldiğini ve kriz öncesi dönemle karşılaştırıldığında bugün yüzde 10 daha yüksek olduğunu belirtmektedir.
Rapor son olarak, yaşlanan nüfus ve işverenlerin aradıkları becerilerdeki kaymalar dâhil olmak üzere çalışma yaşamını şekillendiren yapısal etmenleri ele almaktadır.
Rapora göre, çalışma yaşamını şekillendiren, örneğin azalan işgücü arzı gibi– kısmen dünyanın pek çok bölgesinde nüfusun yaşlanmasının bir sonucu olarak – yapısal etmenler ekonomik büyümenin seyrini zorlamaktadır.
Diğer etmenler arasında becerilere yönelik talepteki önemli kaymalar yer almaktadır. Küresel ölçekte alındığında, örneğin güvenlik personeli ve kişisel bakım hizmetlileri gibi düşük vasıflı ve rutin olmayan işlerle birlikte, örneğin avukatlık ve yazılım mühendisliği gibi yüksek vasıf gerektiren ve rutin dışı işlerin payı artmıştır. Buna karşılık, muhasebecilik ve masa başı işleri gibi orta düzeyde vasıf gerektiren rutin işler gerilemektedir.