“Ta ki özgür bir ülkeyi ve onun özgür medyasını inşa edene dek…”
Gezi direnişinin ruhu her geçen gün yayılıyor, AKP iktidarı ise baskı ve şiddeti arttırarak giderek daha saldırganlaşıyor.
Bir yandan özgürlük diye haykıran halka karşı kullanmaya devam ettiği polis şiddeti, bir yandan ev baskınları eşliğinde sürdürdüğü operasyonlarla Gezi’nin ruhunu teslim almaya çalışıyor. Diğer bir yandan da kaybettiklerimizin acısı henüz en taze haliyle yüreklerimizi dağlarken, acılı anne babaların ve hesap soran on binlerce yurttaşın üzerine tomalarla, mermilerle yürümeye devam ediyor.
İktidarın bu saldırganlığına giderek daha fazla karalama ve itibarsızlaştırma oyunları eşlik ederken, hedef tahtasına ise her geçen gün daha fazla isim ekleniyor. Gezi direnişinin parçası olan herkes AKP iktidarının hedefi haline gelirken; iktidar ve iktidarın gölgesinde kalan yandaş medyası, direnişi destekleyen sanatçı, aydın, yazarlara dönük linç kampanyası yürütmektedir.
Mehmet Ali Alabora ve ardından Levent Üzümcü gibi birçok sanatçı bu saldırılardan nasibini alırken, sırf kalemleri “özgürlüğü” yazdı diye işten atılan gazetecilere dün bir yenisi daha eklendi.
Aynı gazete köşesinde yıllardır okuyucularıyla buluşan, dün itibariyle işine son verildiği açıklanan Can Dündar’ın da dediği gibi yaşanan bu saldırılar “ne ilk ne de son…”
Kuşkusuz bir ülkede, basın ve ifade özgürlüğü teminat altına alınmadan toplumun özgürleşmesi de mümkün değildir. En son Can Dündar’ın köşesini karartan AKP’nin ileri demokrasisinin de asıl hedefinde “özgür bir toplum” vardır.
AKP iktidarını ve iktidar elinde kuklaya dönüşen medya patronlarını uyarıyoruz!
Hiçbir baskı, hiçbir güç iktidar için kalemini satmayanların ellerinden kalemlerini alamayacak. O kalemler, yine “özgürlüğü” yazacak.
Can Dündar’ın da söylediği gibi “Ta ki özgür bir ülkeyi ve onun özgür medyasını inşa edene dek…” İfade ve basın özgürlüğüne karşı;
Halkın demokrasi ve özgürlük taleplerini yazan kalemlere karşı yapılan bu saldırıları kınıyoruz.
KESK Yürütme Kurulu