Gezi parkı direnişi ekseninde AKP’nin Türkiye genelinde uyguladığı polis şiddetini protesto etmek amacıyla Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) bütün yurtta bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.
KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TDB Türkiye genelinde bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde işyerleri önünde toplanılarak merkezi meydanlara yürüyen emekçiler Ankara’da Hacettepe Hastanesi Heykeli önünde bir araya gelirken burada konuşma yapan Ankara Tabip Odası Başkanı Özden Şener, son günlerde kullanılan gazın öldürücü bir gaz olduğunu ve binlerce insanın bu gazdan dolayı yaralandığını kaydetti. Polis şiddetine tepki göstererek polislerin kapsülleri kurşun gibi kullandığını ifade edene Şener, sağlıkçıların gözaltına alınmasını ahlaksızlık olarak değerlendirerek, bunun sorumlusunun hükümet ve yetkili kişiler olduğunu belirtti. Her tarafın gaz koktuğuna işaret eden Şener, "Fakat mücadele sürüyor. Ve bu koku özgürlüğün kokusudur" dedi. Konuşmanın ardından "Faşizme karşı omuz omuza" ve "Hükümet istifa" pankartları eşliğinde Kolej Meydanı’na doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüşte, "Her yer Taksim her yer direniş", "Diktatör istifa", "Direne direne kazanacağız" şeklinde sloganlar atıldı.
‘AKP faşizmini protesto ediyoruz’
KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TDB genel başkanları, bağlı sendika ve odaların yöneticileri ile binlerce emekçi Kolej meydanında bir araya geldi. "AKP faşizmine teslim olmayacağız" anapankartının açıldığı yürüyüşte "Faşizme karşı omuz omuza", "Direne direne kazanacağız" sloganları atıldı.Ziya Gökalp Caddesinde gerçekleştirilen eylemde katılımcı örgütler adına ortak açıklamayı yapan KESK Şubeler Platformu Sözcüsü Mevlüd Çakmak, Gezi Parkı’nda yaşanan polis şiddetine değinerek, "Abdullah, Mehmet ve Ethem’i saygıyla anıyoruz. Onların cenazelerini istediğimiz şekilde defnedemedik. AKP faşizmini protesto ediyoruz" dedi. (Ortak açıklama ve fotoğraflar haberin devamındadır.)
TTB Genel Sekreteri Beyazıt İlhan da halkın meşru hak ve taleplerine karşı geliştirilen polis şiddetini kınadıklarını ifade etti. İlhan, "Şu anda arkamızda polisler duruyor. ‘Adım atarsanız kafanıza sıkarız’ diyorlar. Başbakan ‘Zulm ile abad olunmaz’ diyordu. Bu ‘eden bulur’ anlamına geliyor. Ben de şimdi aynısını Başbakan’a söylüyoruzm. Evet eden bulur. Ethem’in kafasına kurşun sıkanlar, şehirleri gaz odası haline getirenlere sesleniyoruz: Bunun hesabını vereceksiniz" dedi. DİSK Genel Başkanı Kani Beko da demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için herkesi bir dakikalık saygı duruşuna davet ettikten sonra, "Arkadaşlarımızı bir daha bu alanlarda kaybetmek istemiyoruz. Başbakan, Taksim Platformu’nun taleplerini yerine getirsin. Bu talepler yerine getirilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz" ifadesini kullandı.
KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise, dün olduğu gibi bugün de KESK’in alanlarda olmaya devam edeceğini söyleyerek, "Biz bu ülkede faşizmin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Faşizme karşı mücadelede arkadaşlarımızı kaybettik, onlarca üye ve yöneticimiz cezaevlerine konuldu. Şu son bir ayda üç yoldaşımız Ethem, Mehmet ve Abdullah yaşamını yitirdi. İçişleri Bakanı’nın tehditleri bizim gücümüzden ne kadar korktuklarının ifadesidir. Üretimden gelen gücümüzü kullanarak alanlarda olmaya devam edeceğiz" diyerek konuşmasını "Ya özgürlük, ya özgürlük" sloganıyla sonlandırdı.
TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı da, "Çorum’dan Ethem’in ailesinden selam getirdim size. Yüreğiniz yanıyor biliyorum. İki dal parçaydı kırılan. İşte gördüler; iki dal parçanın neye muktedir olduğunu. Buradan Taksim Dayanışması’na selam yolluyorum" dedi.
Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Taner Yücel, Türkiye’de yükselen muhalefete karşı hükümetin çaresiz olduğunu ve can çekiştiğini kaydetti.
Açıklamaların ardından emekçiler oturma eylemi yaptıktan sonra müzikler eşliğinde halay çekti.
POLİS ŞİDDETİNE ve MEYDANLARIN ETRAFINDAKİ ABLUKAYA SON VERİLSİN!
Taksim Gezi Parkı’nın ranta kurban edilmesine karşı gelişen yurttaş duyarlılığını polis terörü ile bastırmaya kalkışan AKP iktidarı Türkiye halkının vicdanının, hak ve adalet arayışının güçlü duvarına çarptı. AKP iktidarı halkın bu onurlu tepkisine devlet terörüyle karşılık verme yolunu seçti. Hak ve adalet isteyen insanlarımız öldürüldü, onlarcası sakat bırakıldı, binlercesi yaralandı. Medya iktidar ablukası altına alınarak, Türkiye halkının özgürlükçü muhalefeti hakkında muazzam bir çarpıtma ve karalama kampanyası başlatıldı. Gezi Parkı direnişinin başından bu yana en geniş kesimler tarafından sahiplenmesinde önemli bir görev üstlenen Taksim Dayanışması ile muhatap olmak yerine bu süreçte bir kez bile Taksim ve civarına inmeyenlerle görüşülerek kamuoyu yanıltılmaya çalışıldı.
Ancak halkın direnişi kırılamadı, önüne konulan bütün barajları birer birer aştı. Türkiye halkının vicdan, hak ve adalet direnişiyle sarsılan AKP iktidarı, halkın büyük direnişini kıramayınca, çevre duyarlılığına indirgemeye, yaygın polis terörü ve despotik yönetim tarzına karşı halk tepkisini gayrı meşru hale getirmeye girişti.
Türkiye’nin özgürlüğe sevdalı insanları AKP iktidarının bu oyununa gelmedi. Halkın hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyen ısrarlı direnişi karşısında AKP iktidarı halka karşı, tüm dünyanın gözleri önünde akıl almaz ve vahşi bir saldırı kampanyası başlattı. Halk direnişinin simgesi haline gelen Gezi Parkı ve Taksim Meydanı iktidarın polisi tarafından kimyasal gazlar ve sıvılarla işgal edildi. Bu da yetmezmiş gibi başta Kızılay olmak üzere ülkenin dört bir yanında kentlerde Dünya’nın gözü önünde ölçüsüz polis şiddeti yaşandı. İnsanların kaybettikleri dostlarını uğurlamak için yapacakları anma törenine dahi korkunç bir polis saldırısı yapıldı. Çocuklar ve yaşlılar tüm insani değerler ayaklar altına alınarak gaza boğuldu, hırpalandı.
Bu vahşi saldırılarda yaralanan insanlarımız için oluşturulan revirler dağıtıldı, doktorlar, hemşireler gözaltına alındı, tedavi araçları ve malzemeleri tahrip edildi. Halk muhalefetine sahip çıkan milletvekilleri, uluslararası gözlemciler gazlandı, coplandı. Bu acımasız polis şiddeti, bizzat Başbakan tarafından miting meydanlarında verilen talimatlarla harekete geçirildi. Bu vahşetin sorumluluğu faşizan politikaların talimatını veren AKP hükümetinin yanı sıra bu politikaları uygulayan başta Valiler olmak üzere kolluk güçlerine aittir. Kimden gelirse gelsin halka karşı insanlık suçu içeren talimatları uygulayarak bu suçları işleyenlerin, hesap vereceklerini akıllarından çıkarmamaları gerektiğini hatırlatıyoruz. Ancak özgürlük ve saygı isteyen halkımız, iktidarın tüm vahşi saldırganlığına inançla, onurla, kararlılıkla, zekayla, aşkla karşı koymayı sürdürüyor. Özgürlük ve onurun, hakkın ve adaletin direnişi büyüyor, tüm Türkiye’yi sarıyor, AKP iktidarın sarsıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, halkımızın bu büyük direnişi karşısında giriştiği iç savaş kışkırtıcılığının AKP tabanında karşılık bulmamasından çılgına dönerek, dizginsiz bir baskı rejimi kurma yoluna girdi. Artık sokaklarımızda polis TOMA’larının, Akreplerinin yanında Jandarma TOMA’ları ve askeri birlikleri de görmeye başladık.
Bizler Türkiye halkının hak, adalet, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en köklü emek ve meslek örgütleri olarak, AKP iktidarının despotik bir rejim oluşturma yönündeki bu saldırganlığının durdurulmasının bugünün en yakıcı demokratik görevi olduğu kanısındayız. Bu nedenle AKP hükümetinin polisi tarafından uygulanan şiddete derhal son verilmesini ve Başta Taksim olmak üzere şehirlerin meydanlarında uygulanan polis ablukasının kaldırılmasını talep ediyoruz.
DİSK – KESK – TMMOB – TTB – TDB