Merhabalar; Selam ve sevgilerimi iletiyorum. Eğitim Sen Genel Sekreteri görevini yürütürken 25 Haziran 2O12’de gözaltına alınarak 28 sendika aktivisti olarak tutuklandık. Altı ayı doldurmak üzere olduğumuz şu günlerde bir yazıyla duygularımı siz ve okuyucularınızla paylaşmak istedim. İlgi ve duyarlılığınıza teşekkür ediyorum.
MEHMET BOZGEYİK
‘Ben neden buradayım?’ YAŞADIĞIMIZ her çağın kendine özgü bir karakteri ve izleri olmuştur. Yirminci yüzyılın insanlığa en önemli katkısı belki de insan hakları fikrinin ön plana çıkarılması diyebiliriz. Ülkemiz açısından şu günlerde yayınlanan raporlara baktığımızda durumun hiç de iç açıcı olmadığı hemen anlaşılmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı, insan hakları ile ilgili düzenlemelerin önemine dikkat çekerken, eksiksiz uygulama noktasında sorunlar yaşandığını belirtmekte, yine sayın Başbakan; Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının ortak hedef haline geldiği bir çağda bulunduğumuzu belirterek insan hakları ile ilgili mesajlar vermektedir. Söylemden pratiğe, yaşadığımız koşullara ve ülke tablosuna baktığımızda, birçok uluslararası belge, sözleşme, bildirgeye ayları hak ihlallerinin had safhaya ulaştığını görüyoruz, yaşıyoruz. Bugün açısından baktığımızda son dönemlerde suç olmayan eylem ve düşünce, suçsuz kimse bırakılmamış, muktedir olanlar gibi olmayan, düşünmeyen, soran sorgulayan; ifade özgürlüğünü kullanan her kesime dokunularak mağduriyetler yaşatılmıştır. Bizler de bu ülkede düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerimizi kullanırken tutuklanmış altı aydır mahkemeye çıkmayı bekleyen sendikal faaliyet yürüten yönetici ve üyeleriz. Bu süreçlerde sendikalarımız (KESK, EĞİTİMSEN vs ) vc sendikal faaliyetlerimiz kriminalize edilmiş, ana akım medya bir itibarsızlaştırma, kin ve nefret söylemleri ile karşı karşıya kalmıştır. Bu hak ihlalleri ile yüz yüze kalanların sadece bizler olmadığımızı da biliyorum. Ülkemizde üç dört yıldır bu dokunma, itibarsızlaştırma ve mağdur etme süreci çok farklı toplumsal kesimlere uzanmıştır. Gazeteciler, yazarlar, aydın ve sanatçılar, sendikal faaliyetler yürüten kamu emekçileri, avukatlar, demokratik siyaset yürütenler, milletvekilleri, öğrenciler, kadınlar ve işçiler. . .
Siyasi iktidarın ve güçlerin TMK (Terörle Mücadele Kanunu)’yı gerekçe göstererek savunduğu tüm bu durumlardan kim yararlanıyor? Kime hizmet ediyor bu otoriter sistem? Bunların halka, demokrasiye hizmet etmediği ortada. Bu ülkede demokrasinin istemeyenlere yaradığı açık. Bugünlerde tüm dünyada temel insan haklarının genişletilmesi, engellerin ortadan kaldırılması noktasında çabalar artarken, bizde tam tersine durumların baskı ve mağduriyetlerin yaşanması toplumda derin bir endişe, kaygı ve korkulara neden olmuştur. Çoğunluk susma hakkını kullanmakta ısrar edince demokrasinin, hak ve özgürlüklerimizin, hak, adalet ve barıştan yana olduğundan bugün tutuk halindeyiz. Ve neden burada olduğumuzu biliyor, anlıyoruz. Tüm bu baskı ve nefret söylemlerinin daha fazla güç, daha fazla iktidar hesabıyla olduğunu biliyoruz. Çünkü bugün kim neyi, ne kadar düşünecek, hangi sınırların içerisinde düşünce açıklayacak, kim hangi diziyi nasıl yapacak, nasıl izlenecek, nereye nasıl cami, anıt yapılacak, gazetelerde kim nasıl, neyi yazacak, TV’ler nasıl strateji ve yorum geliştirecek…
İşte demokrasimizin durumu bu. Yine de rotamız ileri demokrasi ( ! ) Muktedir olanlar bunları belirlerken bizler, halk; ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerini, şiddeti, asker intiharlarını, iş kazalarında yaşanan cinayetleri, yoksulluğu ve yoksunluğu, çatışma hallerini, trajedi ve yıllardır yaşadığımız acıları, kayıpları görmeyeceğiz, duymayacağız. Yani körler ve sağırlar halimiz devam edecek. Sonuçta bizlerin eski seneyi uğurlarken yaşadığımız bu tutuk halinin vicdani ve adil olmadığını bilmenizi, duymanızı, duyurmanızı istiyorum. En doğal, evrensel hak ve özgürlüklerimizin suç kapsamında değerlendirilmesinin hiç de hukuk ve adalet ilkesi ile örtüşmediğini belirtmek isterim. Kendimize hak olarak gördüğümüz özgürlükleri, başkaları, ötekiler için yok sayıyorsak demokrasiden söz etmemiz mümkün olmayacaktır. Yeni senede daha özgür bir Türkiye; barış, umut ve sevgi dolu yarınlar diliyorum.
Eğitim Sen Genel Sekreteri 2 No’lu F Tipi Cezaevi, Sincan/Ankara
Kaynak: Birgün Gazetesi