“Önce, yönetmek için seçilmemiş bir teknokratı dayattılar. Ardından bizzat kendileri teknokratın yetersiz olduğunu ve Kuzey Avrupalıların, doğrudan herhangi bir geliri ve her türlü giderleri kontrol altına alacak bir politikayı dikte etmesi gerektiğini ifade ettiler. O halde, Avrupa’da, 21. yüzyılda, diğer Avrupa ülkelerinin sömürgesi olan Avrupa ülkelerinin bulunduğu alışılmadık bir durum var. Biz böylesi bir durumu en son egemen ülkelere kendi kararlarını dayatan Nazi hükümetinde gördük. Avrupa’nın içinde, güneyin bağımlı ülkeleri ile kuzeyin emperyalist ülkeleri arasında emperyalist politikanın nasıl ilerlediği.”
James Petras (30 Ocak 2012 tarihli röportajından alınmıştır)
YUNANİSTAN’DA DİRENİŞ BÜYÜYOR
Yunanistan’da hükümet sürdürdüğü kemer sıkma uygulamalarının şiddetini arttırdıkça, halk da Atina meydanlarından çekilmemekte kararlı olduğunu gösteriyor.
Yunanistan’daki 4 milyon çalışanın yarısını temsil eden iki sendika konfederasyonu 6-7 Kasım tarihlerinde genel grev ilan etti. Bu grev ülke çapında son iki ay içinde üçüncü genel grev olma özelliğini taşıyor.
Yunanistan Kamu Çalışanları Federasyonu (ADEDY) ile Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla kamu emekçileri ve işçiler maaş ve ödenek kesintileriyle yeni vergi artışlarını içeren yeni kemer sıkma önlemlerini protesto etmek için 48 saatlik grev gerçekleştirdi.
Greve toplu taşıma işçileri, avukatlar, hava trafik kontrolörleri, taksi şoförleri, gazeteciler, yerel yönetim memurları ve hastane personelleri katılırken, bazı medya ve ulaşım çalışanları da destek verdi. Hava trafik kontrolörlerinin 10.00-13.00 saatleri arasında yaptığı iş durdurma eylemi sırasında uçuşlar iptal edildi. Ülkede genel grev çerçevesinde metro, tramvay, tren, otobüs ve feribot seferleri durdu.
Parlamentoda Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras başkanlığında sağcı koalisyon AB ve IMF’den gelecek 21 milyar avroluk krediyi alabilmek için yeni kemer sıkma “önlemlerini” onaylarken, sendikalar ve sol gruplar Sintagma Meydanı’nda toplanarak, parlamentoda görüşülen kesinti paketi tasarısını protesto etti.
AB VE IMF DAYATIYOR, HALK BOYUN EĞMİYOR
2010 yılında uygulanmaya başlayan, kamuoyunda “kemer sıkma paketi” olarak bilinen Troyka kredileri, en son 130 milyar avroluk kredinin dilimler halinde ülkeye dayatılması ile devam ediyor.
AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF temsilcilerinden oluşan Troyka heyetinin Yunanistan’ı kredilendirmesi/ borçlandırması, ülkenin yerine getirmesi zorunlu birkaç koşula bağlı olarak gerçekleşiyor. Önce Yunanistan, Troyka’nın belirlediği seviyelerde “tasarruf” yapacağını taahhüt ediyor, daha sonra bu tasarrufun sağlanacağı politikaları heyete sunuyor.
Troyka’nın bizatihi dayattığı ve bugün hükümetin kriz politikasında yer alan uygulamalar genel olarak;
* Kamu hizmetlerinin kesilmesi,
* Kamu çalışanlarının sayılarının ve ücretlerinin düşürülmesi,
* Emekli maaşlarının ve sosyal güvenlik sisteminin büyük oranda törpülenmesi,
* Kıdem tazminatı veya işsizlik sigortasının adeta yok edilmesi gibi uygulamalardan oluşuyor.
Bu uygulamaların şiddeti ise, verilen kredinin büyüklüğüne göre değişiyor.
Troyka dönem dönem uygulamaları yerinde denetliyor, serbest bırakacağı yeni kredi dilimlerine karar veriyor, yetersiz gördüğü uygulamaların bir an önce hızlandırılması direktiflerini hükümete iletiyor. Bu dönemler hükümetin daha şiddetli politikalarının hızlandırılması şeklinde Yunanistan halkına sirayet ediyor.
En sonuncusu 21 milyar avroluk kredi paketinin koşulları ise,
* Ücretlerde ve emeklilik maaşlarında kesinti,
* Emeklilik yaşının 65’ten 67’ye çıkarılması ve vergi artışları.
GSEE VE ADEDY: “BANKALARIN BORÇLARINI HALK ÖDEMEYECEK”
GSEE VE ADEDY’nin son 48 saatlik genel grev için yaptıkları ortak açıklamada “Hükümete bir mesaj vermek için Salı ve Çarşamba günü greve gidiyoruz. Bu paket meclisten geçemez! Bankaların devletten aldığı borçları halkın ödeyecek olması kabul edilemez, Hükümeti kreditörlerin kabul edilemez taleplerini karşılamaması konusunda uyarıyoruz. Hükümet, ülkeyi çıkmaza sürükleyen bu politikaları kabul ettikçe, sendikaların mücadeleleri de yoğunlaşacaktır" denildi.
KEMER SIKMA PROGRAMI NEDEN HİÇBİR ŞEYİ ÇÖZMEYECEK?
Ülkenin solcu gazetecilerinden Andy Gianniotis, bir yazısında kemer sıkma programlarının arkasındaki gerçeği şöyle ifade ediyordu; Yunanistan avro bölgesinin bir parçası olduğu için, ne parasını devalüe edebilir ne de faiz oranlarını değiştirebilir. Borcu da yeniden yapılandırılamaz, çünkü borcun yüzde 80’i Avrupa finans kurumlarının elindedir. Bu Avrupa bankaları hükümetlere yüksek faizli kredi vermek üzere Avrupa Merkez Bankası’ndan yüzde 1 faizle ödünç para alır.
Kemer sıkma önlemlerine karşılık, avro bölgesindeki ülkeler Yunanistan’a üç yıl boyunca yüzde 5 faizle 100-135 milyar avro kredi verecek. Böylece, avro bölgesinde en zengin ülkelerdeki bankalar Yunanistan emekçi halkının sırtından muazzam miktarda paralar kazanacak.
Fransa maliye bakanı yılda 150 milyon avroluk bir kâr bekliyor.
Ekonomistler önlemlerin Yunanistan ekonomisinde bütün Avrupa’da zincirleme etki yaratabilecek eşi görülmemiş bir çöküşe yol açacağı konusunda kaygılarını dile getiriyorlar. Brüksel’den ekonomist Daniel Gros’un hesaplarına göre:“Yunan hükümetinin harcamalarında GSYH’nın yüzde biri oranındaki her düşüşe karşılık, ülkedeki toplam talep GSYH’nın yüzde 2,5’u oranında düşer.” Buna göre, eğer Atina devlet harcamalarını GSYH’nın yüzde
10-15’i oranında kısarsa, ekonomi kabaca yüzde 30 oranında gerileyecektir.
Sermaye basınının kemer sıkma önlemleriyle ilgili ana mesajı, bunun borç krizini çözmek için gerekli olduğu yolundadır. Ama bu doğru değil. Önlemler krizin yükünü Yunanistan işçi sınıfının omuzlarına yıkmak için gerekiyor. Vergi kaçakçılığı bir spor olsaydı, zengin Yunanlar dünya şampiyonu olurdu.
Yazın sıcaklığın genellikle 35 derecenin üzerine çıktığı Atina’nın zengin kuzey banliyölerinde, vergi iadesi dolayısıyla sadece 324 banliyösakini yüzme havuzu olduğunu beyan etti. Vergi müfettişleri yüksek duvarların arkasına gizlenmiş pahalı villaların uydu fotoğraflarını inceleyince, 16.974 havuz bulunduğunu saptadılar.
Yunanistan dünyanın ikinci en büyük ticaret filosuna sahip: her yıl yaklaşık 6 milyar avro tutarında KDV kaybına yol açarak devleti soyan 4.000 küsur gemi. Bu deniz nakliyatı şirketleri, GSYH’nın yüzde beşini temsil etseler de, aslında hiç vergi ödemez. Sektördeki şirketler geçen yıl genel olarak küçüldüğü için, Yunan deniz nakliyatı kodamanları satılık gemileri yok pahasına kapattılar. Büyük patronların çoğunluğu mali varlıklarını, sadece yüzde 10 vergiye tabi oldukları Kıbrıs’a transfer ettiler.
Ayrıca, Yunanistan, GSYH’ya oranla, AB’de en büyük askeri harcamaya sahiptir (bütçe açığının yaklaşık üçte biri). Almanya ve Fransa’daki kapitalist politikacılardan bu askeri harcamaların kısılması yönünde herhangi bir öneri gelmiş değil. Almanya ve Fransa, Yunanistan’a en büyük askeri donanımı satan ülkelerdir.
Bugün Yunanistan’da 1949’daki iç savaşın bitiminden bu yana emekçi halka uygulanan en ağır önlemler hayata geçiriliyor.
HER 4 KİŞİDEN BİRİ İŞSİZ
En son açıklanan verilere göre, Yunanistan’da Mayıs ayındaki işsizlik oranı yüzde 23,1’e ulaştı.
Yunanistan İstatistik Kurumu (ELSTAT) verilerine göre, Nisan ayında bu oran yüzde 22,6 idi. İşsizlik, Mayıs’ta geçen yılın aynı ayına göre 311 bin 41 kişi artarken, toplam işsiz sayısı en son hesaplamalara göre 1 milyon 147 bin 372.
İşsizlik oranlarının detaylarından anlaşılacağı gibi ülkede krizden en çok etkilenen kesim gençler. 25 yaş altı işsizlik yüzde 54,9’a ulaşmış durumda.
Kriz öncesi 2009 yılı Mayıs ayında ülkede işsizlik oranının yüzde 9,1 seviyelerinde olması, kriz ile birlikte dayatılan paketlerin işsizliği yaklaşık 3 kat arttırdığı ortaya çıkmaktadır.
YUNANİSTAN EMEKÇİLERİ HER GÜN BİRAZ DAHA YOKSULLAŞIYOR!
Krizin nihai etkisi ise ürettiği işsizlik ve yoksulluk ile halkın refahını günden güne düşürmesi.
Yunanistan İstatistik Enstitüsü verilerine gmre bugün Yunanistan’da her 5 kişiden 1’i yoksulluk sınırında yaşıyor.
Enstitüden yapılan açıklamaya göre, halkın yüzde 20′sının yoksulluk sınırında yaşadığı ve çok sayıda hanenin bu sınırın da altına düşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu yer alıyor.
Yoksulluk sınırının kişi başına yıllık 6 bin 480 avroya tekabül ettiği belirtilirken, Yunanistan’da son 14 yılda kaydedilen yoksulluk oranı yüzde 20-23 dolayında seyrediyor.
Bu oranın Hollanda’da yüzde 11, Avusturya ile Slovenya’da yüzde 12, İtalya’da yüzde 19, İspanya’da ise yüzde 20 olarak saptandığı kaydedildi.