Türkiye’de son yıllarda hayata geçirilen yasal düzenlemeler ve fiili uygulamalarla çalışanların sendikal hak ve özgürlükleri gittikçe daraltılıyor.Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) yanı sıra Uluslararası konfederasyonların yıllardır konuya dikkat çeken çalışmaları, evrensel sendikal normlara uyum sağlanması için başta AKP olmak üzere Türkiye hükümetlerine yönelik uyarıları biliniyor. Son olarak Avrupa Birliği Komisyonu tarafından açıklanan "2012 Türkiye İlerleme Raporu" da bugüne kadar hazırlanan raporlar içerisinde sendikal hak ihlallerine en geniş yer veren rapor olarak göze çarpıyor.
Türkiye’nin mevcut mevzuatta zaten sınırlı olan sendikal hak ve özgürlükleri daha fazla daraltan düzenlemeleri uzunca bir süredir Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) gündemini meşgul etmektedir. ILO’nun temel sözleşmelerini çiğneyen ülkelerin yer aldığı “kara listenin” daimi aboneliğini kimseye bırakmayan Türkiye artan sendikal hak ihlalleri ile başta KESK’in de üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) olmak üzere uluslararası konfederasyonların da tepkisini çekmektedir.
Çalışanlara Kölelik Koşulları Dayatılıyor!
Özellikle AKP hükümetlerinin son on yılda izlediği emek karşıtı politikalar sonucunda eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasında ciddi mesafeler alınırken kamu emekçilerinin çalışma yaşamını baştan aşağı değiştiren düzenlemelere her gün bir yenisi eklenmektedir. AKP hükümetleri tarafından bugüne kadar “reform, dönüşüm” adlarıyla cilalanarak çıkarılan yasalar sadece kamu emekçilerinin değil işçilerin de sendikal haklarını genişletmek bir yana daha da sınırlamaktadır. Türkiye’de sendikal örgütlenme Anayasal bir hak olmasına karşın sendikalaşmaya çalışan işçiler işten atılmakta, sivil havacılık iş kolunda yaşandığı gibi grev hakkı yasaklanmaktadır.
Kısacası kamu alanında da özel sektörde de taşeron cenneti haline getirilen Türkiye’de tüm çalışanlara esnek, performansa dayalı, güvencesiz çalışma dayatılmaktadır. Bir taraftan yandaş-sarı sendika ve konfederasyonlar aracılığı ile işçi ve emekçilerin tepkilerini kontrol altına almaya çalışan AKP hükümeti diğer taraftan 19uncu yüzyılın kölelik koşullarını dayatan düzenlemelerine karşı direnen mücadeleci sendika ve konfederasyonlar üzerindeki baskıları artırmaktadır.
Mücadeleci sendikaların demokratik haklarını kullanarak basın açıklaması yapmasına bile tahammül edemeyen hükümet Türkiye’de yaşanan sendikal hak ihlalleri konusunda uluslararası kamuoyuna pembe bir tablo çizmektedir.
Türkiye’de Yaşanan Sendikal Hak İhlalleri Gizlenemeyecek Boyutlara Ulaştı!
AKP hükümeti Türkiye’de yaşanan sendikal hak ihlallerini gizlemek için pembe tablolar çizse de gerçekler artık saklanmayacak boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Son olarak 10 Ekim 2012 tarihinde açıklanan AB Türkiye İlerleme Raporunda sendikal haklar konusunda yapılan değerlendirmeler ülkemizde yaşanan sendikal hak ihlallerinin artık gizlenemez boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasında yapılan değişiklikler, kamu emekçileri ile yapılan toplu sözleşme ve KESK’e yönelik baskılardan sivil havacılık iş kolunda grevin yasaklanmasına, Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri yasa tasarısından sendikal eylemlerde sergilenen polis şiddetine, Yargı Sen’in kapatılmasına kadar pek çok sendikal hak ihlaline yer verilen raporun ana başlıklarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkün.
Örgütlenme Özgürlüğü Önündeki Engeller Sürüyor
2010 Anayasa değişikliğinin uygulanmasında daha fazla ilerleme sınırlı kalmıştır. Kamu çalışanları sendikalarının toplu pazarlık hakkına ilişkin hükümleri de içeren yasa kabul edilirken, özel sektör çalışanlarının toplu pazarlık, grev ve lokavt kanunu ile Adalet Bakanlığı’nın görevleri, Kişisel Bilgilerin Korunması ve askeri yargıya ilişkin yasalar hala beklemektedir. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü” alt başlığında (2.1) yer alan ifadeler)
4688 Sayılı Yasada Yapılan Değişiklikler ILO Sözleşmeleri ve AB Standartlarını Karşılamıyor
Sosyal diyalog alanında sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Kamu hizmetleri alanındaki sendikalara ilişkin, bu sektördeki ilk toplu iş sözleşmesine yol açan yasa, 2012 Nisanında kabul edilmiştir. Kamu çalışanları sendikaları konfederasyonlarının güçlü eleştirileri arasında, nihai karar zorunlu tahkim yolu ile alınmıştır. Yasa AB ve ILO standartlarını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. (Raporun “Üyelik Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi” konulu 4. Bölümü altında, 19. Fasıl: Sosyal Politikalar ve İstihdam” başlıklı kısmında yer alan ifadeler)
Çalışan hakları ve sendikal haklar ile ilgili olarak, kamu çalışanlarının sendikaları ve toplu pazarlık hakkı ile ilgili, bu sektördeki ilk toplu pazarlığa yol açan yasal düzenleme kabul edilmiştir. Ancak, yeni yasa, AB müktesebatı ve ILO sözleşmeleri ile özellikle kamu çalışanlarının grev hakkı, toplu pazarlık süreci ve uyuşmazlıkların çözümü ile geniş kamu çalışanları kategorilerinin sendika kurma ve sendikaya üye olmalarına dair sınırlamalar bakımından, tam olarak uyumlu değildir. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
Kamu çalışanlarının sendikaları ve toplu pazarlık ile ilgili yasal düzenleme kabul edilmiştir. Ancak, yeni yasa, AB müktesebatı ve ILO sözleşmeleri ile özellikle, kamu çalışanları ile ilgili olarak, toplu pazarlık, uyuşmazlıkların çözümü ve grev hakkı bakımından tam olarak uyumlu değildir. (Raporun “Üyelik Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi” konulu 4. Bölümü altında, “23 Fasıl: Yargı ve Temel Haklar” başlıklı kısmında yer alan ifadeler)
Grev Hakkı Aşırı Derecede Sınırlanıyor
Özel sektördeki toplu iş ilişkilerini düzenleyen yasa Meclis onayını beklemektedir. Toplu pazarlığa girmek için aranan yüksek barajlar, toplu sözleşme olasılığını kayda değer ölçüde sınırlamayı ve bundan dolayı toplu pazarlık hakkının tam suretle kullanılmasını engellemeyi sürdürmektedir. Dahası, her bir sektördeki işçi sayılarına ilişkin istatistiğin otoritelerce yayınlanmamış olması, aylardır, yeni toplu iş sözleşmelerinin sonuçlandırılmasını engellemektedir.
Türkiye, grev hakkını aşırı derecede sınırlamaktadır. Mayıs 2012’de Hükümet, sivil havacılık sektöründeki işçileri de grev hakkının dışında bırakan bir yasayı kabul etmiştir. İşçilerin temel haklarını kaybetmelerine karşı yaptıkları protestonun ardından 300’den fazla havayolu işçisi işten çıkarılmıştır. İşçilerin bu haktan mahrum bırakıldıkları faaliyetlerin sayısının artması, Türkiye’yi AB ve ILO Standartları ile uyumlu tüm sendikal haklara saygı göstermekten bir adım daha uzağa itmektedir. Türkiye, Savunma Bakanlığı’ndaki sivil personel örneği gibi belli profesyonel kategori veya belli hizmetlerde sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını da aşırı derecede sınırlamaktadır.
Kısıtlayıcı yasal düzenlemeler ile sendikal haklardan yararlanmadaki zorlukların neticesinde, sendikalaşma düzeyi ve toplu sözleşmelerin kapsayıcılığı oldukça düşük kalmaktadır, bu oranın kayıtlı işçilerde yüzde 8 olduğu tahmin edilmektedir. Türk Ekonomik ve Sosyal Konseyi 2009 yılından bu yana toplanmamıştır. (Raporun “Üyelik Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi” konulu 4. Bölümü altında, 19. Fasıl: Sosyal Politikalar ve İstihdam” başlıklı kısmında yer alan ifadeler)
Mevcut Mevzuatın Tanıdığı Sınırlı Haklara Bile Müdahale Ediliyor
Mevcut mevzuatın tanıdığı sınırlı işçi hakları, açıkça sendika üyeliği ile bağlantılı olarak çeşitli işten çıkarma vakaları ile her zaman çalışanlar için kullanılabilir durumda değildir. Sendikaların iç işlerine devlet müdahalesi devam etmektedir. Sendikaların endüstriyel eylemler ve gösterileri düzenli olarak kısıtlanmakta ve bazı durumlarda güvenlik güçleri tarafından zor kullanılarak dağıtılmaktadır. Birçok sendika ve sendika aktivisti, “terörist aktivite” iddiası ile polis baskınları, cezai kovuşturma ve tutuklama ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bir bütün olarak, çalışan hakları ve sendikal haklar alanında sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Kamu çalışanları sendikaları ile ilgili yasa kabul edilmekle birlikte bu yasa hala AB ve ILO standartları ile uyumlu değildir. Sendikaların toplu eylemleri çeşitli sınırlamalardan mustarip olmaktadır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
KESK Yönetici ve Üyelerinin Tutuklanması Örgütlenme Özgürlüğüne Gölge Düşürüyor
Belli vakalarda, özellikle Kürt sorunu, öğrenci hakları, çevre, YÖK’ün faaliyetleri ve sendikal haklar ile ilgili gösterilerde, şiddet, gösterilerin dağıtılması ve güvenlik güçlerinin göstericilere karşı orantısız güç kullanması sahneleri görülmüştür.
Örgütlenme özgürlüğü mevzuatı geniş anlamda AB standartları ile uyumludur. Ancak siyasi partiler ve sendikalar ile ilgili yasal çerçevenin değiştirilmesi ihtiyacı karşılanmamıştır. Örgütler ile örgütlerin liderlerinin taciz edilmesi ile ilgili, mevzuatın kısıtlayıcı yorumlanmasına dair örnekler mevcuttur.
Haziran ayında, bir kamu çalışanları konfederasyonu olan KESK’in Genel Başkanı da dâhil olmak üzere 50 sendika aktivistinin gözaltına alınıp 28’nin tutuklanmasında da görüldüğü üzere, sendikalar için örgütlenme özgürlüğü üzerine, uygulamada, siyasi baskınlarla gölge düşürülmektedir.
KCK Operasyonları Sendikacıları da Hedef Alıyor
KCK operasyonları yaygınlaştırılmıştır ve bu operasyonlar yalnızca Kürt siyasetçileri, yerel yöneticileri ve yerel yönetim konseyi üyelerini değil, aynı zamanda medya temsilcilerini, insan hakları savunucularını, sendikaları, seçkin akademisyen ve avukatları da hedef almıştır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
Kadınların Yaşadığı Sorunlar Devam Ediyor
Toplumsal cinsiyet eşitliği, namus cinayetleri de dâhil olmak üzere, kadına karşı şiddetle mücadele ve erken yaşta ve zorla yaptırılan evlilikler, Türkiye için önemli zorluklar olmaya devam etmektedir. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda son anda yapılan bazı değişiklikler endişelere yol açmıştır. Ayrıca, söz konusu yeni kanun ve önceki mevzuatı siyasi, sosyal ve ekonomik gerçekliğe dönüştürecek kayda değer çabalara ihtiyaç bulunmaktadır.
Kadınların işgücüne katılımı, az miktarda artış göstermekle birlikte, genel olarak düşük olmaya devam etmektedir. Kadınlar, çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır ve sosyal güvenlik imkânları diğer aile bireyleri tarafından sağlanmaktadır, bunun dışında herhangi bir sosyal güvenceye sahip değillerdir. Çalışan kadınlar için çocuk bakım hizmetlerinin sağlanması konusu bir sorun olmaya devam etmiştir; doğum iznine ilişkin yönetmelik çalışmalarında ilerleme kaydedilmemiştir.
Kadınlar sendikaların yönetimlerinde yeterli temsile sahip değildir. Dünya Kadınlar Günü’nden önce çeşitli kadın sendika aktivitstleri gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır.
Medyada kadının olumsuz şekilde tasvir edilmesi ve erkek egemen söylem endişe konusu olmaya devam etmiştir. Cinayet dâhil olmak üzere, kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin detaylı istatistikler bulunmamaktadır. Kadına yönelik şiddet davalarına ilişkin bazı mahkeme kararları endişe yaratmıştır: kararlarda kadına ve bazen de çocuklara uygulanan şiddet, mağdurun aile geçmişi ve tutumuna değinilerek, meşru gösterilmeye çalışılmıştır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
Sivil Havacılık İş Kolundaki Grev Yasağı AB ve ILO Standartlarından Uzaklaşıldığını Gösteriyor
Toplu iş ilişkilerine ilişkin, özel sektördeki sendikalara dair yasal çerçeveyi değiştiren yasa tasarısı henüz kabul edilmemiştir. Mayıs ayında Grev Yasası, sivil havacılık sektöründe grevi yasaklayacak şekilde değiştirilmiştir. Bu değişiklik, Türkiye’nin çalışma mevzuatını, AB ve ILO standartlarından daha da uzaklaştırmaktadır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
Yargı Sen’in Kapatılması Avrupa Standartlarına Aykırı
Hâkim ve savcıların sendikası olan Yargı-Sen, Ankara Valiliği tarafından, sendikanın yerel mevzuata aykırı olduğu temelinde açılan dava neticesinde kapatılmıştır. Avrupa standartları, hâkimlere, amacı hâkimlerin bağımsızlığını temin etmek, çıkarlarını korumak ve hukukun üstünlüğünü teşvik etmek olan mesleki örgütler kurma ve bunlara üye olma özgürlüğü sağlamaktadır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü” alt başlığında (2.1) yer alan ifadeler)
SİME-SEN Kapatma Davası İle Karşı Karşıya
Askeriyede görev yapan sivil çalışanların sendikası olan SIME-SEN, Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde istihdam edilen sivil çalışanların sendika kurması ve sendikaya üye olmasına izin verilmediği için, bir kapatma davası ile karşı karşıyadır. (Raporun “Siyasal Kriterler ve Geliştirilmiş Politik Diyalog” başlıklı 2. Bölümü içinde, “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” alt başlığında (2.2) yer alan ifadeler)
AKP, Gerçeklere Tepkili!
Başta Uluslararası Çalışma Örgütü toplantıları olmak üzere sendikal hakların ele alındığı toplantılarda pembe bir Türkiye tablosu çizen AKP hükümeti son açıklanan Türkiye İlerleme Raporuna tepki gösteriyor. Oysa AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinde AB’nin önemli katkıları olduğu bilinmektedir. AKP, “reform” adı altında ekonomi ve tüm toplumsal alan serbest piyasa ekonomisinin gerekleri doğrultusunda yeniden yapılandırırken hep “AB’ye uyum” gerekçesine dayanmıştır. Özelleştirmelerden kamu hizmetlerinin piyasalaşmasına; emek piyasasının esnekleştirilmesinden sosyal güvenlik ve sağlık hakkının ortadan kaldırılmasına kadar birçok uygulama AB’ye uyum gerekçe gösterilerek yaşama geçirilmiştir. on yıllık iktidarında emek karşıtı politikalarda ciddi mesafe kaydeden AKP’nin bugün gelinen noktada artık AB maskesine ihtiyacı kalmamıştır.
Diğer taraftan AKP’nin Türkiye’de yaşanan sendikal hak ihlallerinin uluslararası platformlara taşımasını engellemek için elinden geleni yaptığı bilinmektedir. Sendikal hakları kısıtlayan yasalar dünya kamuoyuna “reform” olarak sunan AKP evrensel sendikal normların hayata geçmesi için mücadele eden sendika ve konfederasyonların Türkiye’de yaşanan gerçekliği uluslararası arenada paylaşmasının önüne geçmek için “kol kırılır yen içinde kalır” söylemini tutturmaktadır. Hatta tüm baskılara rağmen Türkiye’de yaşanan sendikal hak ihlallerini dile getirenlere “vatan haini” damgası vurulmaktadır.
KESK, Uluslararası Dayanışma Çabasını Sürdürecek!
Türkiye’nin, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu üyesi tek kamu emekçileri konfederasyonu olan KESK ülkemizde yaşanan hak ihlallerini tüm sınıf kardeşleri ile paylaşmaya devam etmektedir.
Son olarak 19 Eylül’de de Brüksel’e giderek ITUC, ETUC, EPSU yetkileri ile görüşen KESK heyeti ülkemizde çalışma yaşamında gittikçe artan anti demokratik düzenlemeler hakkında bilgi vermiş, çalışanların sorunlarını dile getirmiştir. KESK’e yönelik son dönemlerde artan baskılara da dikkat çekilen görüşmelerde 4 Ekim’de kadın yönetici ve üyelerimizin yargılandığı davanın ilk duruşmasını izlemek üzere uluslararası konfederasyonların temsilcileri Türkiye’ye davet edilmiştir. Davetimizi karşılıksız bırakmayan uluslararası heyet örnek bir dayanışma sergilemiş, ülkemizde KESK yönetici ve üyelerinin toplu tutuklanmalarına kadar varan baskılara, hukuktan yoksun iddianamelere şahit olmuştur.
KESK olarak,“Kol kırılır yen içinde kalır” diyerek sermaye yanlısı düzenlemelerini “milli menfaat” diye yutturmaya çalışanların gerçekleri çarpıtmasına izin vermeyeceğiz. Sivil havacılık iş kolunda “uluslararası bir marka olan şirketin zarar etmesine izin veremeyiz” diyerek işçilerin en temel hakkı olan grev hakkını yasaklayanların, aynı şirketin milyonlarca dolar zarara yol açan anlaşmalarının faturasını halkın sırtına yıkanların gerçekte kimlerin menfaatini koruduğu açıktır. Bu nedenle KESK, ne emekçilerin kolunun kırılmasına ne de yen içinde kalmasına göz yummayacaktır.
KESK, başta Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) ve üyesi olduğu uluslararası konfederasyonlara ülkemizde yaşanan hak ihlalleri konusunda bilgi vermeye ve yaşanan sorunlar karşısında uluslararası dayanışma çabasını sürdürmeye devam edecektir.