Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, Başbakan Erdoğan’ın eğitimde yeni 4+4+4 düzenlemesine ilişkin yaptığı açıklamalara yanıt verdi. Basın açıklaması metni aşağıdadır:
Başbakan Erdoğan’ın, gazetecilerin sorularını yanıtlamak için katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamalar, sorunlarımızın katlanarak artacağının habercisi oldu. Görülmüştür ki Başbakan Erdoğan ve partisi AKP, öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın içine hapsedilmek istendiği cendereyi önemsememekte, çözümden çok çözümsüzlük üretmekte ve velilerimize karşı haddini aşan ifadeler kullanmakta ısrarcıdır. İşte Başbakan`ın fermanında öne çıkanlar:
Rapor Alan Velilerimiz Değil, Asıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Çocuklarımıza İhanet Etmektedir!
Başbakan Erdoğan konuşmasında, okula başlama yaşı ile ilgili olarak "Bu işe karşı bir kampanya var. Bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Ben de babayım. Biz çocuklarımızı yaşları daha gelmeden okula başlattı" demiş ve çocuklarının geleceğine sahip çıkan velilerimize "ihanet" gibi bir kavramı yakıştırmıştır. Bilinmelidir ki gerek Avrupa`daki uygulamalar gerekse eğitim bilimci akademisyenlerin yaptığı araştırmalar, bu uygulamanın çocuklarımızın geleceğine yapacağı olumsuz etkileri açıkça sıralamaktadır. Asıl "ihaneti", bu olumsuzlukları görmek istemeyen ve 60 ay uygulamasında "ben yaptım oldu" mantığıyla ısrarcı olan Başbakan`ın kendisi yapmaktadır. Velilerimize yönelttiği bu itham, öncelikle kendi politikalarına yapışmıştır. Başbakan Erdoğan bu eleştirilere cevap vermek istiyorsa öncelikle şu tespitlerimizin gerçeği yansıtmadığını kanıtlamalıdır:
• 5 yaş uygulaması 1983-1985 yıllarında ülkemizde denenmiş ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir.
• Çocuklarımızın öğrenme sürecinde önemli olan mantıklı düşünme, yorumlayabilme ve bir işi başından sonuna kadar bitirebilmesi 6 yaştan sonra başlar.
• 5 yaşındaki çocuklar zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula hazır değildir.
• 5 yaşındaki çocukların dikkatlerini 40 dakikalık derse vermeleri mümkün değildir.
• Aralarında 1,5-2 yaş farkı olan çocuklarımız aynı sınıflarda eğitim görecektir. Yaş farkı nedeniyle büyükler, küçüklere göre daha başarılı olabilir. Bu nedenle 5 yaşındaki çocuklarımızda okula gitmek istememe gibi sorunlar baş gösterecektir.
• Sıralar, tuvaletler, merdivenler küçük çocuklar için hem güvensiz hem de muhtemel tehlikeler içermektedir.
• Engelli çocuklarımız ise 4+4+4`ün yarattığı kaos ve karmaşadan daha fazla olumsuz etkilenecektir.
Devlet Okullarına Para Yok Diyenler Özel Okul Kurmaları İçin Dershanelere Teşvik Veriyorlar!
Başbakan`ın şu sözleri ise eğitim hizmetinin geleceğini bizlere sunmuştur: "Tüm dershanecilere sesleniyorum. Gelin dershanelerinizi birleştirin okul yatırımı yapın. Biz de size öğrenci verelim."
Eğitim sisteminde 4+4+4 ile yapılmak istenen değişikliklere paralel olarak gündeme getirilen dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesi için, bilindiği üzere kamu kaynaklarının kullanılması düşünülmektedir. Yıllardır kamu okullarına yeterli kaynak aktarılmamasına rağmen okul müdürlerini özveriyle çalışmamakla suçlayan Başbakan`ın asıl amacı; her alanda yaptığı gibi eğitim alanında da "özel olan güzeldir" anlayışıyla hareket etmek ve uzun vadede kamu eğitimini tasfiye etmeyi amaçlamaktır. Bu nedenle AKP`nin bugüne kadar gösterdiği pratiğe baktığımızda, sınavların ve dershanelerin kaldırılması tartışmalarının gerçeği yansıtmadığı açıktır.
Başbakan`ın bu yöndeki açıklaması, piyasa sisteminin asli bir parçası olabilecek bir eğitim sistemi yaratılmak istendiğinin de en açık kanıtıdır. Ayrıca, bir taraftan özel okullardaki öğrenci başına ortalama 1500 TL teşvik ödemesinin yapılması planlanırken diğer taraftan halen 50 bin öğretmeni istihdam eden özel okulların sayısını artırarak, birkaç yıl içinde 250 binden fazla öğretmenin güvencesizliğe mahkum edilmesinin önü açılmak istenmektedir. Böylelikle ataması yapılmayan, işsiz öğretmenlerin güvenceli atama talebine karşı bir hamle gerçekleştirilmiş olacaktır. Aynı zamanda bu uygulama ile kamu görevlilerinin sosyal ve özlük hakları güvencesiz istihdam ile çevrelenmiş ve baskı altına alınmış olacaktır. AKP`nin hedefi eğitim hizmetini tamamıyla piyasalaştırarak öğrencilerin müşteri, öğretmenlerin de köle olduğu bir eğitim sistemini egemen kılmaktır.
Öğretmenlerimiz Evlerinin Yanına Okul Kurulmasını Değil Ailelerine Kavuşmak İstiyor!
Son günlerde gündemdeki yerini büyüten ve öğretmenlerimizin en yakıcı sorunlarından birisi haline gelen "tayin konusu" da Başbakan`ın fermanında yer almış, öğretmenlerimizin umutlarını karartmıştır. Başbakan "Öğretmenler illa aynı ilçede görev yapacak diye bir şey yok. Evlerinin etrafına okul kuracak değiliz. Böyle bir durumda batıya istek fazla olduğundan yığılma oluyor ve Güneydoğu‘da boşluk meydana geliyor." Birçok öğretmenimiz yıllardır eşinden ve çocuklarından ayrı yaşamaktadır. AKP`nin yandaşı sendikalar dahi uzun bir sessizlikten sonra bu soruna kayıtsız kalamamıştır. Hal böyle iken Başbakan Erdoğan sorunu çarpıtarak, öğretmenlerimizin talebini basitleştirme yoluna girmiştir.
Bilinmelidir ki bu ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Öğretmenlerimiz yıllardır büyük bir fedakarlıkla görevlerini yerine getirmeye çalışmakta ve öğrencilerinin geleceğini AKP`den daha fazla düşünmektedir. Unutulmasın ki kopya şaibelerinin üzerini kapatan, çocuklarımızın geleceği ile oynayan ve onları test sorularına mahkum eden öğretmenlerimiz değil, bizzat AKP`dir.
Ayrıca, öğretmenlerimiz yıllardır ülkemizin her köşesinde, en ücra köyünde dahi çok zor şartlar altında görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Çoğu zaman yıkık dökük okulları, sırf çocuklarımızın geleceği için, kendi çabalarıyla adeta yeni baştan inşa etmektedirler. Bunları görmezden gelen Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerimizi öğrencilerinin eğitimini düşünmemekle suçlaması, gerçeği yansıtmayan ağır bir iftiradan ibarettir. Kaldı ki buralarda görevini yerine getiren öğretmenlerimizi AKP hükümetinin ne kadar düşündüğü de cevaplanması gereken ayrı bir sorudur.
Açıkça ifade etmek gerekirse öğretmenlerin çalışma koşulları, öğrencilerimizin aldığı eğitimin niteliğini doğrudan etkilemektedir. Hasta çocuğuyla ilgilenemeyen, ailesine ya da eşine kavuşamayan bir öğretmenden nitelikli bir hizmet beklemek gerçekçi olmayacaktır. Öğretmenlerimizin bu sorunu insani bir sorundur ve acil olarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Sorunlarımızın Çözüm Yolu Daha Güçlü Bir Muhalefeti Örmekten ve Yan Yana Gelmekten Geçmektedir!
Başbakan’ın açıklamaları, sorunlarımızın çözümü için örgütlü mücadelemizi büyütmek dışında bir yol olmadığını bizlere açıkça göstermiştir. Hükümetle kapalı kapılar ardında uzlaşma arayışına giren sendikaların izlediği politikalarla cesaretlenen AKP, artık biz eğitim emekçilerinin, velilerimizin ve öğrencilerimizin sesini daha güçlü duymalıdır. Çocuklarımıza, geleceğimize ve haklarımıza sahip çıkmanın yolu, birlikte örülecek bir mücadeleden geçmektedir. Eğitim Sen olarak dün olduğu gibi bugün de bu mücadelede kararlı olduğumuz bilinmelidir. Unutulmasın ki dün AKP`ye teslim olmadık, bugün de olmadık, yarın da olmayacağız! 11 Eylül`de 4+4+4`e karşı dört koldan Ankara`ya yapacağımız yürüyüşümüzde ne kadar haklı olduğumuz Başbakan`ın açıklamalarıyla bir kez daha görülmüştür. 15 Eylül`de Ankara`da gerçekleştireceğimiz kitlesel basın açıklamasına katılmaları için velilerimize ve bütün halkımıza sesleniyoruz: Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine hep birlikte sahip çıkmak için sizleri, ortak taleplerimiz etrafında birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.