AYANDA KOTA*
Güney Afrika Polis Teşkilatı, 45 Marikana maden işçisini canice katletti. Güney Afrika, dünyada eşitsizliğin en yoğun olduğu ülkedir. Bu ülkede yoksulluk çok ciddi boyuttadır. Ülkenin her köşesinde sağlığın tehdit altında olduğu ve elektriğin dahi olmadığı gecekondular bulunuyor. İşsizlik yüzde kırk oranında seyrediyor. Ekonomik eşitsizlik siyasi eşitsizlikle çakışırken, eylemciler her yerde polisin ve yerel parti yapılanmalarının baskısına maruz kalıyor.
Madencilik, Güney Afrika’nın baskı tarihinin hep merkezinde yer aldı. Sandton bölgesini zenginleştirerek Sandton yapan ve Eastern Cape’teki Bantustans yöresini perişan hale getiren madencilik oldu. Güney Afrika’da madencilik, işçi sömürüsüyle İngiltere elitlerinin zenginliklerine zenginlik kattı. Dolayısıyla, kırsal Eastern Cape’in yoksulluğu, Sandton ve Londra’nın zenginliğine bakılmadan anlaşılamaz.
Madencilik, son zamanlarda Güney Afrika’daki haberlerde sık sık karşımıza çıkıyor. Siyahîleri Ekonomik Güçlendirme (BEE) programının bir kanadını temsil eden, fırsatçı ve otoriter Malema, madenlerin kamulaştırılması taraftarı oldu. İttifakın içindeki ve dışındaki ilerici güçler ise Malema’ya içinde bulunduğu zümrenin en yağmacı kesimini temsil ettiği ve kâr getirmeyen madenlere sahip olan dostlarının işletmelerini sübvanse edeceği gerekçesiyle karşı çıktı. Bizim talebimiz, madenlerin toplumsallaştırılarak işçilerin denetimine geçmesi ve süregelen yüz yıllık sömürünün ortadan kalkmasıdır.
BİR GECEDE BÜYÜK SERMAYEDAR OLANLAR
Durumlar değişmeye başladı; ancak iyiye doğru değil. Başkanın yeğeni Khulubuse Zuma, eski başkanın torunu Zondwa Mandela ve siyasilerle akrabalık bağı olan diğerleri bir gecede madenciliğin büyük sermayedarları oldu. Çin de bu sürüye dâhil olarak kaynaklarımızı talan etmeye başladı.
Ulusal Maden İşçileri Sendikası (NUM) Başkanı Frans Baleni, bir ayda 105 bin rand kazanıyor. Yönetimin yüksek bir makamına getirilen sendikanın, maden şirketlerinin idare heyetlerinde dahi mevkisi bulunuyor. Sendika, sistemin bir parçası haline gelip kontrol yapılarına dâhil olurken madencilik alanındaki tüm itibarını da hızla yitiriyor. Ulusal Maden İşçileri Sendikası’nı işçilere çağrı yapmaya yönlendiren polis güçleriydi. Baleni’nin işçilere ihaneti, onu yoksulun mücadelesini suçlu gösterip bastırmaya çalışan zengin bir adam haline getirdi. İşçilerin bu sendikayı reddederek alternatif bir sendika yaratmaya çalışmasında ya da kendilerini temsil edecek bir sendika olmadan bağımsız davranmasında şaşılacak bir şey yok. İşçilerin NUM liderlerini grevlerinden kovmaya hakları var.
DÜNYANIN EN ZENGİN MADENİNİN YOKSUL İŞÇİLERİ
Marikana Madeni dünyanın en zengin platin madenidir ve işçileri gecekondularda yaşamaktadır. Katledilen işçilerin pek çoğu, kayaları oyarak sondaj işçiliği yapıyor. Bu iş madencilikteki en zor ve en tehlikeli iştir. Buna rağmen bu işçiler bir ayda yalnızca 4 bin rand kazanıyor. Kan ve alın teri döktükleri bu işle onlar, yalnızca yabancılaştıkları refahı üretmekle kalmıyor, aynı zamanda çıplak bedenler üzerinde şarap içip yemek yiyerek suşi söyleyen para babalarını da üretiyor.
Nkaneng Tepesi’ni işgal eden işçilerin bir bölümü Swaziland ve Mozambik gibi yerlerden geldi. Ancak pek çoğu kırsal Eastern Cape bölgesinde, şeflerin kontrolünde, işsiz, topraksız, umutsuz bir şekilde, yaşayan ölüler gibi hayatlarını geçiren Bantustans’ın yoksul halkından oluşuyor. Kapitalistlerden kazandıkları her kuruş, ülkenin son yüzyılda madencilik yüzünden perişan hale gelen en yoksul kesimine gidiyor. İşçiler, maaşlarının aylık 12 500 rand olması için mücadele ediyor. Baleni, Nzimande veya Zuma ayda 4 000 randı kabul eder miydi?
Grev yapan işçiler NUM liderlerini hain olarak görüyor. NUM’dan ayrıldılar çünkü kapitalistlerin ittifakından ve Afrika Ulusal Konseyi’ni (ANC) yönetenlerden bağlarını koparmaya ihtiyaçları vardı. Değişime yönelik bir hareketi kurmak için bu gerekliydi.
Üçlü ittifakın altında yer alan işçiler sosyalist hareketten koptu. Onlar yalnızca iktidar partisine oy vermek için teşvik ediliyor. Onlar yalnızca kimin yönetmesi gerektiği ya da kimin koltuğundan indirilmesi gerektiğiyle ilgileniyor. Halkı ve bağımsız bir şekilde örgütlenen işçiyi kendi düşmanı olarak görmesi için kışkırtılıyor.
Eğer grev yapan işçiler üçlü ittifakın altında eylem yapsaydı katledilmeyeceklerdi. Güney Afrika Sendikalar Konseyi (COSATU) grevlerine genellikle şiddet hüküm sürmüştür; ancak grevciler hayvanlar gibi kurşunlanarak katledilmemiştir. Zuma’yı, hakkında açılmış tecavüz ve yolsuzluk davalarında destekleme kampanyaları şiddet tehlikesiyle dolu; ancak hiçbir Zuma destekçisine ateş edilmedi.
GÜNEY AFRİKA SOLU MÜCADELENİN NERESİNDE?
Madenciler, Nkaneng Tepesi’ni işgal etmeden önce, kendilerine yönelecek kurşunların onları amaçlarından caydıramayacağına dair yemin etti. Onlar, kendileri ve aileleri için, çalıştıkları madende ürettikleri refahtan adil bir pay alabilmek adına savaşmak ve ölmek istiyordu. Nkaneng Tepesi’nde toplanan madencilerin bu büyük cesareti muhteşemdi. Gerçek bir duruş sergilediler, gerçek risklerle yüzleştiler. Biz aynı cesareti solda göremiyoruz. Açıkçası solun büyük kısmı, halkın içinden doğan gerçek bir mücadeleyi, mitinglere, konferanslara ve e-postalara bıraktı. Sol, sivil toplum kuruluşlarının idare ettiği şeye dönüştü. Yaptıkları iş, yoksul siyahî halkı hükmedemedikleri mitinglere taşıyıp gerçek mücadeleden uzaklaşmak oldu. Zakheleni, eTwatwa veya Kennedy Caddesi gibi gecekondu mahallelerinde gerçek mücadeleler doğduğunda sol orada değildi. Ancak büyük bir konferans olduğunda hepsini orada görmek mümkün.
ANC hükümeti, zenginliğiyle ve sömürü uygulamalarında şöhretiyle bilinen bir şirketten maaş artışı talep ettikleri için işçileri katletti. En tehlikeli işi yapan işçiler ayda yalnızca 4 bin rand kazanırken, ANC başkanı ve kabinedeki bakanlar yılda en az 2 milyon rand kazanıyor. Marikana maden işçileri aileleriyle gecekondularda yaşarken, ANC başkanı kendisine, vergileri ödeyen halka 200 milyon randa mal olan bir malikâne inşa ediyor.
ANC hükümeti insanca bir yaşam için savaşan eylemcileri kurşunlatarak katletti. 2000 yılından bu yana gerçekleşen diğer eylemlerde en az 25 kişi daha öldürülmüştü. Eğer yoksul ve siyahîyseniz ANC için hayatınızın bir değeri yok.
NASIL BİR DERS ÇIKARMALI?
Marikana maden işçilerinin katledilmesinden nasıl bir ders çıkarmalı? Bu hükümetin acımasızlığı, işçiler ve işsizler açlıktan ölürken her geçen gün daha da artıyor. Onlar, polis teşkilatını güçlendirirken bizim mücadelemizi suçla yaftalıyor. ANC dışında örgütlenen herkes bu partinin ve polis güçlerinin şiddetine maruz kalıyor.
Ulusal Maden İşçileri Sendikası (NUM) ve Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) hangi tarafta olduklarını çok net bir şekilde belli ettiler. Onlar, katliamı destekleyerek ve işçilere baskı çağrısında bulunarak sermaye ve siyasilerin acımasız ittifakından yana olduklarını gösterdiler. Yoksullar üzerinde süren savaşı desteklediklerini çok net bir şekilde ortaya koydular. Onların katliama yönelik tepkisi tam anlamıyla rezilliktir. Ne Güney Afrika’da ne de dünyanın başka bir yerinde itibarlı herhangi bir sol oluşum, NUM ve SACP ile bir araya gelemez. Marikana’daki madencilerin ittifakın yozlaşmış siyasetinden kendini koparması haklı bir karardır.
Durumlar düzelmek yerine daha kötü bir hal alacak. Elitlerin iktidarı tehdit edildikçe onlar bizlere daha fazla şiddetle karşılık verecek. Yoksullara ve ANC’ye muhalif olanlara yönelik savaş ilan edildi. Biz kendimizin kurtarıcılarıyız. ANC dışında örgütlenmeye devam etmeliyiz. Gerçeklikle net ve cesur bir şekilde yüzleşmeliyiz. Önümüzdeki yıllarda pek çoğumuz hapse atılacak ya da katledilecek. Ancak yaptıkları hiçbir zaman unutulmayacak, affedilmeyecek."
*Güney Afrika İşsiz Halk Hareketi’nin lideri
Abahlali.org’dan BirGün için çeviren Olgu Kundakçı