Canan, Bedriye, Nurşat ve tüm tutuklu KESK’li kadın yoldaşlarıma…
Bu yılın mart ayı itibarıyla cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının 132 bine ulaştığı, bu sayının geçen yılın aynı dönemine kıyasla 7 bin arttığı belirtilmektedir. Her 5. 600 kişiden birinin cezaevinde olduğu bir toplumdan söz ediyoruz.
Üstelik cezaevinde bulunan insanlar çok çeşitli gerekçelerle" içerdeler". Ergenekon’dan Balyoz’a, Oda TV’den KCK’ye, siyasi örgütlerden düşünce suçlarına, adli vakalara kadar 132 bin insan cezaevinde yaşamak zorunda bırakılmış.
Bu durum, yani çok sayıda ve çeşidi nedenle insanların içeride olması cezaevlerine ilgi nedenimiz. Bir başka ilgi gerekçemiz, cezaevinde bulunan insanların sağlıksızlık durumları. 1980’i milat alırsak çok sayıda insan cezaevlerinde hastalık nedeniyle, açlık grevi nedeniyle, darp / travma nedeniyle, intihar nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Halen de yitirmeye devam etmektedir.
Yine çok sayıda insan, cezaevindeki koşullar nedeniyle hasta olmuş, sakat kalmıştır. Halen de hastadır, ve desteğe ihtiyaç duyacak kadar engellidir. Şöyle özetleyebiliriz durumu; bu topraklarda cezaevinde ölüm, hastalık, sakatlık bir SALGIN niteliğindedir. Dolayısı ile cezaevi sağlık meselesi, bir toplum sağlığı meselesidir.
O zaman, şu soru önümüze dikilmektedir: Cezaevi ve sağlık meselesi nasıl ele alınmalıdır?
Aslında genel sağlığa yaklaşım tarzımız ile cezaevi ve sağlık meselesine yaklaşımımız birbirinden farklı değildir. Demem o ki, nasılla sağlığı sağlıklı koşullarda yaşama ve sağlık hizmetleri olarak iki başlıkta ele alıyorsak, cezaevinde sağlık meselesini de aynı iki bileşen temelinde ele alıyoruz.
O zaman cezaevinde yaşamak zorunda kalanların sağlıklı koşullarda yaşama hakkı öncelikle fiziksel yapı (bina, koğuşlar, hücreler, yaşanan ortamın özellikleri…), cezaevi nüfusu (kaç kişi, özellikleri, kapasite…), yiyecek içecek beslenme durumu, hijyen durumu (banyo tuvalet, banyo yapma sıklığı, yatak çarşaf, giysiler…), insanların birbirleri ile idare ile ilişkileri, sosyal durum (çalışma, eğitim, sosyal etkinlik; dış dünya ile ilişkiler, savunma hakkı, disiplin cezaları, açlık grevi ve benzeri protestolar, ayrımcılık…),özel gruplar (çocuklar, kadın tutuklu hükümlüler, politik mahkumlar…) başlıkları altında bu mesele ele alınabilir.
Bu kısa makalede, daha çok cezaevinde kalmak zorunda olanların sağlık hizmeti hakkına değinilmeye çalışılacaktır. Cezaevinde yaşamak zorunda kalanların sağlık hizmeti hakkı dört başlıkta ele alınabilir: 1. Hekime / sağlık hizmetine ulaşma hakkı, 2. Dışarıdaki hizmete denklik hakkı, 3. Mahkumun Onayı ve Mahremiyet Hakkı, 4. Hekimin / sağlıkçının bağımsızlığı.
1. Hekime / Sağlıkçıya Ulaşmak: Bu kavramla neyi kastediyoruz? Cezaevine giren her mahkum, herhangi bir anda, tutukluluk rejimi ne olursa olsun, herhangi bir gecikme olmaksızın, sağlık durumunun gerektirmesi halinde bir hekime ya da hemşireye ulaşabilme hakkına sahiptir. Bu başlığın bir başka bileşeni de şudur: cezaevinde mahkum sayısına, devir hızına ve içerdekilerin sağlık durumuna göre uygun sayıda tam gün çalışan hekim ve hemşire bulundurulmalıdır.
Her cezaevinde bulunması gereken sağlık birimi; poliklinik muayenelerini, acil müdahaleleri yapabilecek kapasitede olmalı, cezaevinde gerçekleştirilemeyen sağlık durumlarında tedavinin cezaevi dışındaki sağlık kurumlarında yapılması sağlanmalıdır. Bu başlığın son bileşeni ise şöyledir: Hastanın psikiyatrik muayene ve danışmanlığa ulaşabilmesi, diş hekimliği hizmetlerinin sunulması, özel tedavi gerektiren hastaların dışarıdan tıbbi destek alması gerektiğinde, kadın mahkumlara özel / spesifik hizmet sunulması, duruma göre şevklerde sağlık personelinin eşlik etmesi mümkün kılınmalıdır.
2. Mahkûmlara Sunulan Hizmetin Halka Sunulan Hizmete Denkliği: Bu başlığın anlamı ne? Her şeyden önce yeterli sayıda ve nitelikte personel olmasıdır. Ve bu personelin çalışabilmesi için uygun ortam ve yeterli tıbbi donanım olmasıdır. Yine mahkuma verilen sağlık hizmetinin, ülkedeki ulusal sağlık politikası ile bütünleştirilmesidir.
Sağlık Bakanlığı, bu meseleyi salt cezaevi idaresine bırakmamalı, bir sağlık meselesi olarak ele almalıdır. Bakanlık, cezaevleri için özel program geliştirmeli ve destek vermelidir. Mahkum ya da cezaevi hekimi, sağlık sorunu nedeniyle ikinci bir hekim görüşüne ihtiyaç duyduğunda, bu sağlanmalıdır.
3. Mahkûmun- Tıbbi İşlemlerle İlgili Onayı ve Mahremiyeti: Tüm vatandaşlara sağlanması gereken mahremiyet, mahkumlara da sağlanmalıdır. Mahkumlara yapılacak muayene, tedavi veya testlerde onları bilgilendirmek koşulu ile onayı alınmalıdır.
Mahkumların tıbbi kayıtları gizli tutulmalı, onayları olmadıkça açıklanmamalıdır. Daha önce sağlık sorunları olduğunda kendilerini tedavi eden / tıbbi olarak izleyen hekimleri görebilmeleri sağlanmalıdır.
4. Cezaevinde Hizmet Veren Hekimlerin / Sağlıkçıların Mesleki Bağımsızlığı: Cezaevinde hizmet vermek durumunda kalan hekim ve sağlıkçılar, topluma sunulan standartta bir hizmet vermekle yükümlüdürler. Mahkumların sağlıkları ile ilgili kararlar, sadece tıbbi ölçütlere dayandırılmalıdır.
Sağlıkçı / hekim, kendi ehliyet ve nitelik sınırları içinde tam bağımsız çalışmalıdır. Cezaevinde çalışan / hizmet veren personelin ücreti, dışarıdaki meslektaşlarından düşük olmamalıdır. Bunlar, doğal ki olması gereken asgari koşullardır. Bunların geliştirilmesi, cezaevlerinin toplumsal bir duyarlılık ile sahiplenilmesi ile mümkün olacaktır
Kaynak: Ata Soyer (Birgün)