AKP’nin sınır tanımaz emek düşmanı politikalarına karşı emekçiler en iyi cevabı alanları doldurarak verdi! Türkiye’nin her yerinde 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma günü coşkuyla kutlandı!
Bütün illerde aynı anda, saat 14.00’da "Faşizme Karşı Omuz Omuza" sloganı atılarak dünyanın en büyük emek korosu oluşturuldu.
En kitlesel kutlamaların gerçekleştiği Taksim 1 Mayıs Meydanı’nda Genel Başkanımız Lami Özgen sosyal, siyasal ve sendikal sorunlar hakkında konuştu.
Genel Başkanımız Lami Özgen’in Konuşma Metni Aşağıdadır
Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs kutlu olsun!
Hepinizi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, KESK adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Öncelikle başta 77 1 Mayıs’ı katliamında kaybettiğimiz arkadaşlarımız olmak üzere bu onurlu mücadelede yaşamını kaybetmiş tüm arkadaşlarımızı, sevgiyle, saygıyla anıyorum.
İşçiler ve emekçiler olarak birliğe, dayanışmaya ve ortak mücadeleye her zamandan daha çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Karşımızda, kazanılmış haklarımıza, emeğimize ve özgürlüğümüze saldırılarda işbirliği yapan sermaye güçleri ve onların sözcülüğünü yapan AKP iktidarı var. Ulusal istihdam stratejisiyle kıdem tazminatına göz diken, özel istihdam büroları ile işçileri kiralayan ve bölgesel asgari ücret uygulamasıyla Kürt işçileri ucuz işgücü olarak gören bir zihniyete karşı güçlerimizi birleştirmek zorundayız.
Bu ülkenin işçileri, emekçileri, yoksul halkı dışarıdan, içeriden her cepheden kuşatılmak isteniyor. Dış cephede emperyalizmin taşeronluğuna soyunan AKP iktidarı, Suriye’ye yönelik savaş tehdidinin dozajını gittikçe artırıyor. Sınıf savaşı cephesinde ise çok yönlü saldırılar tüm hızıyla sürüyor.
Yıllardır dayatılan özelleştirme ve taşeronlaştırma nedeniyle iş cinayetleri artmaya devam ediyor. Sadece geçtiğimiz ay içerisinde 59 işçi kardeşimiz iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İş kazalarında Türkiye’yi, Avrupa’da birinci dünyada üçüncü sıraya yükseltiler. Buna rağmen sıkılmadan çıkıp Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomiye sahip olmakla övünüyorlar.
Bu ülkede büyüyen sadece bu iktidarın yandaşları ve sözcülüğünü yaptığı sermayedir. Emekçiler ve yoksullaştırılan halk içinse yoksulluk ve sefalet büyüyor.
AKP hükümeti bugüne kadar emek düşmanı onlarca yasayı çıkarmış bulunuyor. 4+4+4 düzenlemesi ile eğitimi, sağlıkta dönüşüm politikaları ile sağlığı tamamen paralı hale getirdiler. Kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkı tanıyacağız diye diye anayasayı, uluslar arası sözleşmeleri ayaklar altına alarak “ucube” bir yasa çıkardılar. Buradan bir kez daha söylüyoruz.Örgütlenme özgürlüğünün sınırlarını kaldırmayan, grev hakkımızı yasal güvence altına almayan, kamu emekçilerinin iradesini yandaş konfederasyona teslim etmeyi amaçlayan bu yasa bizim yasamız değildir. Bu ülkenin onurlu kamu emekçileri ve onların mücadele örgütü KESK bu ucube yasayı tarihin çöplüğüne atmak için fiili, meşru mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.
AKP Hükümetinin “ileri demokrasi” adı altında başlattığı tasfiye hamlesi bütün toplumsal muhalefeti kapsayarak sürüyor. Sıkıyönetim yasası gibi işleyenTerörle Mücadele Yasası adeta Toplumla Mücadele Yasasına dönmüş durumda. DGM zihniyetinin kılık değiştirmiş hali olan Özel Yetkili Mahkemeler siyasi iktidara muhalif tüm kesimleri ezmenin aracı haline getirildi. 12 Eylül artığı darbe anayasasını kendilerine kalkan yapanlar, düşünce ve ifade özgürlüğünü engellemeye devam ediyorlar. Ülkemize, dünyada tutuklu gazeteci sayısı en fazla olan ülke utancı yaşatılıyor.
Kürt halkının kendi dilini kullanması ve anadilinde eğitim hakkı başta olmak üzere demokratik eşit yurttaşlık temelindeki talepleri hala görmezden geliniyor. Halkın oyları ile seçilmiş vekiller, belediye başkanları kelepçelenerek tutuklanıyor. Çocuklarının ölmesini istemeyen anaların barış çağrılarına kulaklar tıkanıyor. Aradan dört ay geçmesine rağmen 34 sivil vatandaşımızın katledildiği Roboski katliamının faillerini açığa çıkarmak için bir arpa boyu bile yol alınmadı. Yıllardır çekilen onca acıya rağmen sorunu hala “terör ve güvenlik” eksenli gören AKP çözümsüzlükte ısrar ediyor. Buradan bir kez daha sesleniyoruz ve artık yeter diyoruz. Bu kadar acı, bu kadar gözyaşı yeter artık. Gençlerimizin ölmemesi ve demokratik barışçıl çözüm için hiç vakit kaybetmeden hemen şimdi müzakere süreci başlatılmalıdır.
Adaletsizlik ve hukuksuzluk her tarafı zehirli sarmaşıklar gibi sarmış bulunuyor. Susurluk’un kilit isimleri, faili meçhul cinayetlerin tetikçileri “somut delil bulunamadığı” gerekçesiyle tahliye ediliyor. Ama puşinin, şemsiyenin delil olarak gösterildiği iddianamelerle yüzlerce öğrenci zindanlara atılıyor. Kadına yönelik şiddet ve tecavüz davalarının sanıkları ya “iyi hali görülerek” ya da daha 4 gün önce Fethiye davasında olduğu gibi “delil yetersizliği” gibi gerekçelerle dışarı salınıyor.
Bin operasyon yapmakla övünen eski emniyetçiye ödül gibi ceza veriliyor. Bu da yetmiyormuş gibi konforlu, güvenli hapishane aranıyor. Ama sayıları 13 bine ulaşan politik tutuklunun ceza evi koşulları her gün daha da ağırlaştırılıyor. Cezaevlerinde insanlık onurunu yok eden tecrit ve işkence uygulamalarına derhal son verilmelidir.
Haksız ve hukuksuz olarak tutuklanan KESK, yöneticisi, üyesi ve çalışanı toplam 37 arkadaşımız hala cezaevinde. Buradan demir parmaklıklar arkasındaki arkadaşlarımıza binlerce selam yolluyorum. Ve zulüm ve zorbalığın karşısında boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hâkim kılınmak istendiği bir ülkede, emeğin, emekçilerin haklarının tanınmadığı bir ülkede, demokrasiden de insan hak ve özgürlüklerinden de bahsedilemez.Bizler, her şeye rağmen, emekten, eşitlikten, özgürlükten, barıştan ve adaletten yana bir ülke ve dünya kurmanın mümkün olduğunu biliyoruz.
İnsanın insanı sömürmediği; hiçbir halkın dil, din, kültür farklılıkları nedeniyle baskı ya da ayrımcı uygulamalarla karşılaşmadığı;
İnsanların açlıktan ölmediği; çocukların savaşlar sonucunda anasız babasız kalmadığı bir ülke istiyoruz.
Biz milliyetçi, ırkçı ve kindar nesillerin yetiştirildiği bir ülke değil, bilimin, emeğin, barışın, kardeşliğin egemen olduğu bir ülke istiyoruz.
Sokaklarında kardeşlik türküleri söylenen, emeğin hakkının, insanlık onurunun en temel değerler olarak görüldüğü demokratik yaşam, özgür ülke hedefimize mutlaka, ama mutlaka ulaşacağız.
Burada, huzurunuzda, bugüne kadar emek, barış, eşitlik ve özgürlük uğruna yaşamını yitirmiş olan yoldaşlarımızdan, dostlarımızdan teslim aldığımız mücadele bayrağını daha da yükseklere çekeceğimize söz vererek,
Sizleri KESK adına bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum.
YAŞASIN 1 MAYIS!
BIJI YEK GULAN!
YAŞASIN İŞÇİLERİN, EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!
BIJI YEKİTİYA KARKERAN, KEDKARAN, U BRATİYA GELAN!