Son dönemlerde dozu gittikçe artırılan nefret söyleminden beslenenlerin yarattığı provokasyonlar farklı din, kültür ve inançlardaki yurttaşlarımızın bir arada yaşam umutlarını hedef almaktadır.
20 yıl önce Hocalı’da katledilen insanların yaşadığı acıların ırkçı, saldırgan bir gösteriye malzeme edilmesinin hemen ardından Adıyaman’da Alevi ve Kürt vatandaşların evlerinin işaretlenmesi toplumun farklı katmanları arasındaki kutuplaşmayı artıran söylemin vardığı boyutları göstermesi açısından çarpıcıdır.
AKP iktidarının toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirebilecek tekçi, ötekileştirici nefret söylemlerini sürekli olarak gündemde tutması bu söylemden beslenenlere cesaret vermektedir. Hrant Dink nezdinde nefret söyleminin hedefinde olanlara yönelik kinin pankartlara, sloganlara yansıdığı Hocalı mitingi konusunda “münferit” açıklamaları yapanların Adıyaman’da yaratılmak istenen provokasyonu “çocuk işi” diyerek geçiştirmeye çalışması kaygı vericidir.
Alevi ve Kürt vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Adıyaman’ın Karapınar Mahallesinde evlerin işaretlenmesi toplumsal tarihimizin en karanlık olaylarından biri olarak hafızlarda yer eden Maraş Katliamı öncesi yaşananları hatırlatmaktadır. Bilindiği gibi 1978 yılında yaşanan Maraş katliamı, 12 Eylül faşizmine giden yolu açmak için yapılmış provokasyonların en kapsamlısıdır. Maraş katliamı öncesinde de saldırganların açık hedefi haline getirilmesi amacıyla Alevi vatandaşların evleri işaretlenmiştir. Yüzlerce Alevi yurttaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan Maraş Katliamını sadece seyretmekle yetinenlerin aymazlığı sonucunda aynı senaryo Çorum’da ve Sivas’ta da tekrar sahneye konmuştur.
Adıyaman’da yaşanan olayları araştırıp sorumluları açığa çıkarmakla görevli AKP iktidarının İçişleri Bakanı sadece evlere konulan işaretlerin yerden yüksekliğine bakarak “ Bu işaretler çocukların boyuna göre yazılmış. Olayı büyütmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum” tarzında sorumsuzca açıklamalar yapabilmektedir. Başbakanın, ana muhalefet partisinin genel başkanının dini inancına bile miting meydanlarında hakaretler yağdırması, Hocalı mitingine katılan İçişleri Bakanının kanı kanla yıkamaya yemin edenleri cesaretlendiren konuşması provokasyon zeminini daha da güçlendirmektedir.
Bunun için Adıyaman’da yaşanan provokasyon “çocuk işidir” diyerek geçiştirilemez. İşaretlerin yerden yüksekliği değil, toplumun farklı din, dil, kültür grupları arasında yaratılmak istenen uçurumun derinliği göz önünde bulundurularak olayın üzerine gidilmeli, sorumluları açığa çıkarılmalıdır.
Eşit, Özgür ve Demokratik bir ülkede kardeşçe bir arada yaşamı sağlayabilmenin yolu geçmiş katliamları aydınlatmaktan, bu katliamların tekrar yaşanmaması için provokasyon zemini yaratılmasına engel olmaktan geçmektedir. KESK olarak; barış içerisinde, eşit, özgür, demokratik bir yaşamdan yana olan herkesi, gerici şoven yaklaşımlar ve eylemler karşısında uyanık olmaya çağırıyoruz.
KESK, ülkemizin en önemli zenginliği olan dil, din, inanç ve kültür farklılıklarını kendi kafatasçı emellerine alet etmek isteyenlerin karşısında olmaya devam edecektir.