KESK öncülüğünde biraraya gelen Emek ve Demokrasi Güçleri, Kadıköy’de, KESK üzerinde yoğunlaşan baskı ve tutuklamalara, çalışma yaşamına yönelik baskılara, yoksulluğa karşı “Korkmuyoruz, Susmuyoruz, Teslim Olmuyoruz” mitingi düzenledi.
Dün (26.02.2012), Eğitim Sen 2 No’lu Şube önünde bir araya gelen kamu emekçileri, buradan Kadıköy İskele Meydanına yürüdü. “Sendika KESK’tir, KESK bizim onurumuzdur”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarının atıldığı mitingde, tutuklanan KESK’li kadınların fotoğraflarının yer aldığı bir pankart taşınarak tutuklamalara tepki gösterildi. DİSK, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu, Dev Sağlık-İş, TTB, direnişteki Hey Tekstil ve Maltepe Belediyesi işçilerinin yanı sıra çok sayıda parti ve demokratik kitle örgütü katıldığı mitingde tüm baskılara rağmen mücadelenin sürdürüleceği vurgulandı.
Mitingde konuşan Genel Başkanımız Lami Özgen, Türkiye’de hakları ve özgürlükleri için mücadele eden tüm kesimlerin sindirme, susturma, ötekileştirme, gözaltı ve tutuklamalarla kuşatılmak istendiğini söyledi.
Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, emeğin haklarının yok sayıldığı bir ülkede demokrasiden de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmenin mümkün olmadığını belirten Özgen, KESK üzerindeki baskıların artmasının kesinlikle tesadüf olmadığını vurguladı.
“Biz elimize silah mı aldık? Kimi linç ettik? Nereyi kundakladık? Savaş çığırtkanlığı mı yaptık? Hırsızlık mı yaptık? İhaleye fesat mı karıştırdık? “ diye soran Özgen, “Biz bu suçların hiçbirisini işlemedik. Biz KESK’liler her koşulda değerlerimize bağlı mücadelemizi sürdürdük, sürdürmeye de kararlıyız. Bunun için her zaman demokrasi ve emek düşmanlarının hedefinde olduk “ diye konuştu.
KESK yönetici ve üyeleri üzerindeki sürgün edilme, görevden alma, idari soruşturma gibi baskıların rutin hale geldiğini kaydederek, haksızlıklar karşısında sesini yükselten KESK’in mücadelesinden korkanların baskılarına gözaltı ve tutuklamalarla devam ettiğini söyledi.
KESK üzerinde yoğunlaşan baskıların kesinlikle tesadüf olmadığını vurgulayan Özgen, en son 16 Şubat’ta tutuklanan KESK’li kadın yönetici ve üyelerine sorulan sorulardan örnekler vererek, “Bu sorular üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetlerin sorgulama konusu haline getirildiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır” diye konuştu.
Özgen, Türkiye’de emeği ile geçinen tüm kesimlerinin önünde her zaman zorlu süreçler olduğunu ifade ederek, “Geçmişte haklı mücadelemizi engellemeye çalışanlar tarihin çöplüğündeki yerini alalı çok oldu. KESK ise önüne çıkarılan tüm engellemelerle, baskılarla yaratılan kuşatmaya inat dimdik ayakta” dedi.
Tutuklanan KESK’lilerin tek suçunun sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi vermek ve bu kapsamda yapılan faaliyetlere katılmak olduğunu ifade eden Özgen, asıl suçlunun bu haklar önünde engel olanlar olduğunu vurguladı.
KESK’E sahip çıkmanın, emeğe, demokrasiye, barışa ve kardeşliğe sahip çıkmak olduğunu söyleyen Özgen” KESK bizim onurumuzdur, onurumuzu çiğnetmeyeceğiz. Gerektiğinde balyoz, gerektiğinde grev dalgası olup zulmün kalelerini bir bir yıkacağız. Ne darbelere, ne statükoya ne de AKP faşizmine teslim olmadık, olmayacağız” dedi.
“Mücadele Ortaklaştırılmalı”
Mitingde söz alan DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ise yaptığı konuşmada “Son 30 yıldır, bir toplumsal dönüşüm programı hayata geçirildi. Bu projenin son halkalarını AKP Hükümeti birleştiriyor. İnsanları yasal haklarını savunduklarından dolayı içeriye tıkmaya çalışıyorlar. Maltepe işçileri bunun en net örneğidir. Hey Tekstil işçileri bu saldırının içerisindedir” diye konuştu. Serdaroğlu, özgürlük isteyen halkların, haklarını isteyen emekçilerin bunun için mücadele etmesi gerektiğini söyledi.
TTB Merkez Konsey Üyesi Hüseyin Demirdizen, “ Biz TTB olarak yılladır sağlığa giden yol, barış ve demokrasiden geçtiğini söylüyoruz. İşsizlik, toplumsal yaşamdaki sorunlar sağlıksız bir toplum yaratıyor. Emeğe, sağlık hakkına, derelere göz koyanlar, bu saldırılar altında birlikte olmazsak, ülkenin geleceğine sahip çıkmazsak bu mücadelenin yürütülemeyeceğini biliyorlar. Bugün teslim olmuyoruz diyen dostlarımıza, seslerini birleştiren emekçilere TTB olarak teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in Miting Konuşma Metni Aşağıdadır.
Merhaba
İş, ekmek, barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yılmaz savaşçıları,
Merhaba!
Hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak sadece kendileri için değil,
İnsanca bir yaşamı hak eden bu ülkenin tüm insanları için mücadele edenler,
Buradan, Türkiye’nin her yerinde yüreği aydınlık bir gelecek için çarpan tüm dostlarımıza selam gönderiyoruz.
Selam olsun çocuklarına onurlu bir gelecek bırakma mücadelesi verenlere,
Selam olsun, içeride, dışarıda, derste, sırada
Nerede olursa olsun fırsatçının,
Fesatçının, hayının cellâdın
Üstüne üstüne yürüyenlere,
Kitap ile iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile dayanarak
Bizi rüsva etmeyenlere,
Selam olsun gelecek güzel günlerin müjdecilerine,
Hepinizi KESK adına sevgi ve dostlukla selamlıyorum, Hoş geldiniz.
Değerli Arkadaşlar,
Yine bir zulüm döneminden geçiyoruz. Kendinden olmayan herkese kin duyanların yarattığı öfke dalgaları gözaltı ve tutuklamalarla, şafak operasyonlarıyla girdaba dönüşerek emek ve demokrasi güçlerini boğmaya çalışıyor.
12 Eylül zihniyetinin temel karakteriyle herhangi bir sorunu olmayanlar, emek düşmanlığı konusunda darbe dönemi yönetimleri bile gölgede bırakmaya hevesli olduklarını saklamıyorlar.
Grevli toplu sözleşme hakkı engellenmek istenen kamu emekçilerinden, Mücadelesinin önüne barajlar kurulmak istenen işçilere,
Kalemini ve onurunu satmayan, gerçeğin peşinde koşan gazetecilerden,
Kadına yönelik her türlü şiddete, ayrımcılığa karşı mücadele edenlere,
Doğanı yağma edilmesine karşı mücadele edenlerden,
Bilimsel, demokratik, parasız, anadilde eğitim mücadelesi veren üniversite gençliğine,
Savaşın değil barışın dilinin konuşulmasını isteyen, “Artık yeter kimse ölmesin” diyenlerden,
Ülkemizin emperyalist çıkarların üssü olmasına itiraz edenlere kadar hemen herkese yönelen saldırılarla, gözaltı ve tutuklamalarla suskun ve tepkisiz bir toplum yaratılmak isteniyor. Bunun için toplum mühendisliğine soyunup,“Dindar bir gençlik yaratacağız” diyenler, emek ve halk düşmanı politikalarına itiraz edenlere karşı kindarlıklarını her fırsatta ortaya koyuyor
Gerçekleri çarpıtma konusunda çıraklıktan ustalığa geçenler, “12 Eylülle hesaplaşacağız”, “temel hak ve özgürlükler genişleten anayasa yapacağız, yargı paketleri hazırlayacağız” safsatalarına inanmamızı bekliyor.
Bizim bu yalanlara, çarpıtmalara karnımız tok. Bu paketlerin de, yasaların da, cilalı sözlerle süslenen reformların da kime hizmet ettiği gün gibi ortada. Hırsızı, uğursuzu, dolandırıcıyı, tecavüzcüyü, hizbi kontrayı, tetikçiyi ve arkasındaki derin güçleri koruyan, kollayan bu sistemde işçiler, emekçiler, yoksullaştırılan halk yok.
Emperyalizmin, çok uluslu şirketlerin, sermayenin sözcülüğünü yapanların sisteminde barış yok, özgürlük yok, adalet yok.
Hakları ve özgürlükleri için mücadele edenleri her türlü aracı devreye sokarak sindirme, susturma, ötekileştirme, gözaltı ve tutuklamalarla kuşatma var.
Değerli Arkadaşlar, Sevgili Dostlar,
Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, Emeğin haklarının yok sayıldığı,
Demokrasiden de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmenin mümkün olmadığı bu ülkede,
Bize, KESK neden hedefte diye soruyorlar?
Neden KESK ve bağlı sendikaları şafak operasyonları ile basılıyor?
Yöneticileri, üyeleri hatta çalışanları neden gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, sürgün ediliyor, haklarında soruşturmalar açılıyor? Diye soruyorlar.
Ben de buradan, 15’ i kadın, toplam 40 yönetici ve üyesi tutuklu bulunan,
Sadece son bir yıl içerisinde 30 yönetici ve üyesi tutuklanan,
Hukuktan yoksun davalarla aralarında benim de bulunduğum 25 yönetici ve üyesine 6 şar yıl 3 er ay hapis cezası verilmiş,
Hukuk – TİS uzmanı bile tutuklanmış bir konfederasyonun genel başkanı olarak soruyorum? Biz elimize silah mı aldık? Kime şiddet uyguladık? Kimi linç ettik? Nereyi kundakladık? Savaş çığırtkanlığı mı yaptık? Hırsızlık mı yaptık? İhaleye fesat mı karıştırdık?
Değerli Arkadaşlar,
Biz bu suçların hiçbirisini işlemedik. Bizim suçumuz çok daha ağır. Çünkü biz KESK’liler her koşulda değerlerimize bağlı mücadelemizi sürdürdük, sürdürmeye de kararlıyız. Bunun için her zaman demokrasi ve emek düşmanlarının hedefinde olduk. Bugün de hedeflerinde olmamız bizim için şaşırtıcı değil.
Evet, Sevgili Dostlar,
Ümidin ve akarsuyun,
Meyve çağında ağacın
Ve serpilip gelişen hayatın düşmanları KESK’e diş bilemeye devam ediyor.
Çünkü KESK, sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu bilen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür.
Çünkü KESK, bu ülkede hak verilmez alınır şiarını ilke edinenlerin yarattığı fiili ve meşru mücadelenin adıdır.
Çünkü KESK, Faşizme karşı demokrasi,
Emperyalizme karşı bağımsızlık
Baskılara karşı özgürlük,
Irkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği için mücadele eden kamu emekçilerinin sesidir.
Değerli Arkadaşlar, Sevgili Dostlar,
İtiraf ediyoruz. Biz suçluyuz. Öyle bir suç işledik ki affedilir gibi değil. Bırakın gözaltına alınmayı, tutuklanmayı kellemiz vurulsa yeridir. Çünkü biz, onurlu mücadelemizde kimseye biat etmedik. İktidara gönüllü kulluk yapıp, eteğini öpen yandaşlardan da Nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilenlerden de olmadık. Kent meydanlarında Adolf Hitlerin ruhuna helva dağıtanlardan da olmadık.
Peki, bu baskıları, cezaları hak etmek için ne yaptık?
Hopa da katledilen üyemiz Metin Lokumcuyu sahiplendik, Uludere Roboski de üzerine bomba yağdırılanların,
Van depreminde yaşadıkları acılarla yüz üstü bırakılanların acılarına ortak olmaya çalıştık.
Sivas’ta yakılanların, Gazi Mahallesinde, ceza evlerinde katledilen devrimcilerin, dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayanların acısını yüreğimizde, tenimizde hissettik. Terörle Mücadele Kanunu’nu, Özel Yetkili Mahkemeleri kendilerine kalkan yapanların adaletini sorguladık.
Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hırant Dink gibi yüzlerce, binlerce faili belli cinayetlerin tetikçilerinin değil gerçek faillerinin cezalandırılması için adalet istedik.
Tecavüze, tacize, şiddete maruz bırakılan kadınlara yaşamın her alanında uygulanan ayrımcılığa karşı sesimizi yükselttik. Kadınları ezen, bir kenara iten, emeğini görünmez kılan, bedenlerini metalaştıran bu sistemin çarklarına takılan çakıl taşı olduk.
Ülkemizin emperyalist emellere alet edilmesine, bu emelleri için vatan topraklarını üs olarak, füze kalkanı olarak kullananlara karşı bağımsızlığın, antiemperyalizmin kalkanı olduk.
Milyonlarca kamu emekçisini, emekliyi sefalete itmek isteyenlerin karşısında olduk. Bu ülkenin emekçilerin hak ettikleri evrensel sendikal normlara uygun bir yasaya kavuşması için mücadele ettik.
Kayıt dışı, taşeron, esnek ve güvencesiz çalıştırma biçimlerini yaygınlaştıranların emek sömürüsünü artıran yasa tasarılarına, KHK sultasına boyun eğmedik.
Binlerce gencimizin, insanımızın yaşamını yitirdiği kirli savaşa son verilmesi,
Artık kimsenin ölmemesi için barışın dilinin konuşulmasını,
Diyalog yolunun önünün açılmasını savunduk.
131 bin tutuklu ile ülkenin cezaevlerini toplama kamplarına, ölüm evlerine dönüştürenlerin vahşetine, tecridine, işkencelerine sessiz kalmadık.
Kazma vurulan her yerinde faili meçhul cinayetlere kurban verilenlerin cesetlerinin fışkırdığı bu topraklarda,
Gerçeklerin artık toprağın altına gömülmemesi için mücadele ettik.
Sevgili Dostlar, Değerli Mücadele Arkadaşlarım,
İşte KESK değerlerinden, ilkelerinden milim sapmadan sürdürdüğü bu mücadelesi nedeniyle hedeftedir. Onurlu mücadelemizden korktukları için KESK’i hedef tahtasına koyuyorlar. Büyük usta Nazımın dizlerine yansıttığı gibi,
Korkuyorlar Arkadaşlar
Şafaktan korkuyorlar,
Görmekten, Duymaktan, Dokunmaktan korkuyorlar.
Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,
Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.
Sevmekten korkuyorlar,
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar.
Ne ıskonto, ne komisyon, ne veda isteyen bir dost eli,
Sıcak bir kuş gibi, gelip konmamış ki avuçlarının içine.
Umuttan korkuyorlar arkadaşlar,
Umuttan korkuyorlar umuttan,
Korkuyorlar Türkülerimizden korkuyorlar
Sevgili Mücadele Arkadaşlarım,
Sevmekten, türkülerimizden, her şeyden önemlisi umuttan korkanlar, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm insanların barış kardeşlik içerisinde yaşadığı, emeğin hakkını aldığı bir dünyadan korkuyorlar.
Şafak baskınları ile evleri, işyerleri aranan, çocuklarının ürkek bakışları arasında gözaltına alınan arkadaşlarımıza savcılıkta ve mahkemede soruyorlar.
Neden 8 Mart’ta eylem ve etkinlik düzenliyorsunuz?
25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü etkinliklerine katıldınız mı?
Neden diğer kadın platformlarıyla ortak etkinlikler yaptınız?
Eğitim, sağlık hakkı konulu paneller, konferanslar düzenlediniz mi? Katıldınız mı?
Yargılanan KESK yönetici ve üyelerinin davalarını izlediniz mi?
Dayanışma için duruşmalara gittiniz mi?
Değerli Arkadaşlar,
Bu sorular, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetlerin sorgulama konusu haline getirildiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Bu soruların gerçek sahipleri, bize “haklarınız için mücadele etmeyin, biz sizin için neyi layık görüyorsak onunla yetinin. Yoksa sizi hizaya getirmek için elimizden geleni ardımıza koymayız” mesajı vermektedir.
Sendikal mücadelemiz üzerinde şaibe yaratarak, KESK’i kamuoyu nezdinde yıpratma amacı taşıyanların hedefi KESK’ i tasfiye etmektir.
Değerli Arkadaşlar,
KESK için bu tür baskı ve sindirme uygulamaları ilk değildir. Bu ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimlerinin önünde her zaman zorlu süreçler, çetin mücadeleler olmuştur.
Kamu emekçileri sendikacılığının kurucu ve sözcüsü olan KESK’in üyeleri olarak bizler bu mücadelede baskılar sürgünler de yaşadık.
Baskınlar, görevden almalar da. Gözaltılar da yaşadık tutuklamalar da.
Copla, gaz bombalarıyla, tazyikli suyla direnişimizi kırmak isteyenler de oldu, bizlere alanları yasaklamak isteyenler de.
Geçmişte haklı mücadelemizi engellemeye çalışanlar tarihin çöplüğündeki yerini alalı çok oldu. KESK ise önüne çıkarılan tüm engellemelerle, baskılarla yaratılan kuşatmaya inat dimdik ayakta.
Bu gün de emeğinin hakkını almak isteyen, demokratik ve özgür bir ülke için mücadele edenlerin önünde engel olmak isteyenler var. Ancak tüm baskılara rağmen KESK’i kendi belirledikleri sınırlar içerisine hapsetmeye, baskılarla hizaya getirmeye çalışanlar başarılı olamayacaklar. Çünkü biz biliyoruz ki emekçilerin ve halkımızın desteği hep yanımızda olacak.
Sevgili Mücadele Arkadaşlarım
Bu topraklar kendini ebedi sanan nice zalimler, nice Nemrut’lar gördü. Ama tarih defalarca ezeli ve ebedi olanın halkların ve emekçilerin özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğunu kanıtladı.
Bizler bu topraklarda emeğin hakları, barış ve demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin ağır olduğunu ne kadar iyi biliyorsak son sözü söyleyenlerin de mücadele edenler olduğunu o kadar biliyoruz. Çünkü biz,
Düşlerin sonsuza koştuğu yerde,
Sabrın çiçeklerini açtığı yerde,
Asla kapanmaz yaşanan defter.
Çünkü tarihin en güzel yerinde,
Son sözü hep direnenler söyler
Diyen sevgili Adnan Yücel’in bu dizelerine sadece kulak değil kalbimizi de verdik.Üzerimizde yarattıkları baskılara bizi sindireceklerini sananlara buradan bir kez daha sesleniyoruz.
Sendikal haklar kapsamında yaptığımız faaliyetleri sorgulamakla suç işliyorsunuz.Bu utanç verici sorgulamalarla arkadaşlarımızı ceza evine göndermekle suç işliyorsunuz. Tutuklanan arkadaşlarımız şahsında emek, demokrasi, barış ve eşitlik mücadelemizi tutuklamakla, hapsetmekle suç işliyorsunuz.Evlerimizi, işyerlerimizi, sendikalarımızı, konfederasyonumuzu didik didik aradığınız şafak baskınları ile suç işliyorsunuz.
Hiçbir suçu olmayan arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Sendikalarımız, konfederasyonumuz üzerindeki baskılara son verin. Eğer emek ve demokrasi mücadelesi vermek, sendikal haklar kapsamında yaptığımız faaliyetler suçsa biz de arkadaşlarımız kadar suçluyuz. Bizi de gözaltına alın, bizi de tutuklayın.
Bilin ki üyelerimizin yarattığı ortak değerlerimizin ürünü olan fiili ve meşru mücadelemiz, tüm yöneticilerimiz gözaltına alınsa, tutuklansa da sürecektir. Emekçiler olarak birbirimize daha fazla kenetlenecek bu oyunu bozacağız.
Yaşam alanlarımız özgürlükten, emekten, barıştan yana kökten değişmediği müddetçe, Taleplerimize kulaklarını tıkayanlar var olduğu sürece, üzerimizde yaratılan tüm baskılara, kuşatmaya inat sesimizi daha fazla duyurmaya devam edeceğiz.
Bugün KESK’E sahip çıkmak, Emeğe, Demokrasiye, Barışa Kardeşliğe sahip çıkmaktır.
KESK bizim onurumuzdur, onurumuzu çiğnetmeyeceğiz. Gerektiğinde balyoz, gerektiğinde grev dalgası olup zulmün kalelerini bir bir yıkacağız. Ne darbelere, ne statükoya ne de AKP faşizmine teslim olmadık, olmayacağız.
Yaşasın emek ve demokrasi mücadelemiz!
Yaşasın sendikal mücadelemiz!
Yaşasın KESK!