Geçtiğimiz pazartesi günü gözaltına alınan 15 yönetici ve üyemiz dört günlük gözaltı sürecinden sonra bu gün Ankara Adliyesine getirildi. İfade işlemleri süren arkadaşlarımıza destek olmak için adliye otoparkında toplanan kitleye hitap eden Genel Başkanımız Lami Özgen tüm baskılara karşın KESK’in mücadelesinin engellenemeyeceğini vurguladı.
Genel Başkanımız tarafından yapılan Basın Açıklaması aşağıdadır.
Bugün, dört gündür gözaltında tutulan, şu anda içeride savcılık sorgusu süren kadın yönetici ve üyelerimizle dayanışmak için buradayız. Gözaltındaki arkadaşlarımızın sorgusunun sürdüğü şu saatlerde, AKP iktidarı, aslında onların yerine burada ifade vermesi gerekenlerin, bu mahkeme kapılarından içeriye girmesini engellemek için yasaları eğip bükmenin, kendilerine göre “adalet” yaratmanın telaşında. Burada bulunuşumuzun nedeni sadece gözaltına alınan arkadaşlarımızla dayanışmadan ibaret değildir.
Gözaltına alınan arkadaşlarımız nezdinde;
Kadına yönelik her türlü şiddete, ayrımcılığa karşı mücadele edenlere,
Grevli toplu sözleşme hakkı engellenmek istenen kamu emekçilerine,
Mücadelesinin önüne barajlar kurulmak istenen işçilere,
Kalemini ve onurunu satmayan, gerçeğin peşinde koşan gazetecilere, basın emekçilerine,
Doğanın ve hayatın yağma edilmesine karşı mücadele edenlere,
Bilimsel, demokratik, parasız, anadilde eğitim mücadelesi veren üniversite gençliğine,
Savaşın değil barışın dilinin konuşulmasını isteyen, “Artık yeter kimse ölmesin” diyenlere,
Yönelik son dönemlerde çığırından çıkmış olan gözaltı ve tutuklamalara, suskun ve tepkisiz bir toplum yaratma amaçlı baskılara karşı buradayız.
AKP iktidarı, anti demokratik uygulamalarına boyun eğmeyen, baskılar karşısında sesini yükselten tüm kesimlere karşı büyük bir tahammülsüzlük içindedir.
Bu tahammülsüzlük son dönemde öylesine artmıştır ki, iktidarın ve onun uzantılarının pervasız saldırılarına karşı boyun eğmeyen, sesi yükselten herkes, her kurum “bertaraf” edilmesi gereken potansiyel hedef haline getirilmiştir. AKP iktidarının bu pervasız saldırıları ile tüm emek ve demokrasi güçleri gibi konfederasyonumuz da adeta kuşatılmak istenmektedir.Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyelerinin sendikal faaliyetlerinden dolayı, istifaya zorlama, sürgün, görevden çıkarma, tutuklama gibi engellemelerle karşılaşması artık rutin uygulamalar haline gelmiştir.
Sendikal mücadelemiz üzerinde şaibe yaratarak, KESK ve bağlı sendikalarını kamuoyu nezdinde yıpratma amacı taşıyan baskılar sonucu bu gün toplam 30 yönetici ve üyemiz tutukludur. 25 yönetici ve üyemiz hiçbir hukuki temele dayanmadan hazırlanan düzemece iddianameler sonucunda 6 şar yıl 3 er ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Çalışanlarımıza kadar uzanan baskı ve yıldırma politikaları sonucu Hukuk-TİS uzmanımız tutuklanmıştır.
Sendikal mücadeleyi tamamen “hükümetin güdümünde” biçimlendirecek yasal değişikliklerin hazırlıklarının yapıldığı bir dönemde, kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinin başlatıcısı ve sürdürücüsü olan KESK’e yönelik baskılar katlanarak artmıştır.
Özellikle yüz binlerce kamu emekçisinin talepleri için alanlara çıktığı 21 Aralık grevimizle mücadelenin belli bir ivme kazandığı açık olan bir dönmede artan bu baskılar tesadüf değildir. Konfederasyonumuza ve sendikalarımıza yönelik baskıların temel nedeni, siyasi iktidarın haklı mücadelemizden duyduğu korku ve endişedir.
Çünkü KESK’in mücadelesi, tüm maddi değerlerin yaratıcısı emeğin en yüce değer olduğu gerçeğinden hareketle sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır.
Çünkü KESK bu ülkenin kamu emekçilerinin hak ettiği evrensel sendikal normlara uygun bir yasa için,
Kamu emekçilerini kapı kulu olarak gören zihniyete karşı tüm emekçilerin örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılması için,
Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya amacıyla; ülkede ve dünyada savaşa karşı kalıcı barışın yaratılması için,
Tüm ulusların eşit ve özgürce geleceklerini belirleyebilmelerinin ve evrensel insan hakları önündeki engellerin kaldırılması için,
Faşizme karşı demokrasi, emperyalizme karşı bağımsızlık, baskılara karşı özgürlük, ırkçılığa ve şovenizme karşı halkların kardeşliği için mücadele etmektedir.
Bu mücadeleden, demokrasi ve emek düşmanlarının korkması doğaldır. İşte bu nedenle son örneğini hafta başında yaşadığımız “şafak baskınları” ile sürdürülen gözaltlılarla, tutuklamalarla mücadelemiz baskı altına alınmaya, engellenmeye çalışılmaktadır.
Bugün burada sorgulanan yalnızca gözaltına alınan arkadaşlarımız değildir.
Bugün burada, “kadınları ezen, bir kenara iten, emeğini görünmez kılan, bedenlerini metalaştıran bu sistemin çarklarına takılan çakıl taşı olacağız” diyenler sorgulanıyor.
Bugün burada, N.Ç davası gibi onlarca davada kadına yönelik şiddeti, tecavüzü meşrulaştıranlara karşı seslerini yükseltenler sorgulanıyor.
Bugün burada, yıllardır yürütülen kirli savaşta gençliğinin baharında yaşamını yitiren Türk, Kürt tüm gençlerin acısını yüreğinde hisseden anneler sorgulanıyor,
Bugün burada, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün resmi tatil ilan edilmesi için mücadele eden, bu temel talebi dile getirdikleri mücadele programımızı açıkladığımız günün hemen ertesinde gözaltına alınan, birlikte mücadele etmekten onur ve gurur duyduğumuz arkadaşlarımız sorgulanıyor.
Bugün burada, tüm baskılara karşı duranların onurlu mücadelesi sorgulanıyor.
KESK için bu tür baskı ve sindirme uygulamaları ne ilktir ne de son olacaktır. KESK’i kendi belirledikleri sınırlar içerisine hapsetmeye, baskılarla hizaya getirmeye çalışanlar büyük bir yanılgı içerisindedir.
Çünkü bizler haklı mücadelemizi baskı altına almaya çalışan, her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız.
Üyelerimizin yarattığı ortak değerlerimizin ürünü olan fiili ve meşru mücadelemiz, tüm yöneticilerimiz gözaltına alınsa dahi sürecektir.
AKP hükümetinin faşizan politikalarına karşı duracak, zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyeceğiz.
BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ!
YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!