24 Ocak kararlarıyla Türkiye’de küresel kapitalizmin temelini atanlar, bu kararları hayata geçirmek için gerçekleştirilen 12 Eylül askeri darbesinin ürünü yasalardan aldıkları güçle işçilere, emekçilere yönelik saldırılarını artırmaya devam ediyor.
12 Eylül cunta rejiminin emek düşmanı politikaları bugün 9 yıllık iktidarında bu konuda geçmiş tüm iktidarlara rahmet okutacak düzenlemelerin altına imza atmış olan AKP iktidarı tarafından yürütülmektedir.
Kayıt dışı, taşeron, esnek ve güvencesiz çalıştırma biçimlerini yaygınlaştırarak emek sömürüsünü her geçen gün daha da artıran AKP iktidarı, hazırladığı yasa tasarılarıyla; bir taraftan örgütlenmenin önündeki engelleri korurken diğer taraftan var olan örgütlenmeleri, sendikaları işlevsiz hale getirmek istemektedir. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasında değişiklik yapılmasına ilişkin tasarının yanı sıra 2821 ve 2822 sayılı yasaların birleştirilmesiyle oluşturulan Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı da bu emekçilerin örgütlü güçlerine, sendikalarına yapılan saldırıların bir parçasıdır.
Kıdem tazminatını kaldırarak fona devretmeyi ve esnek çalışmayı yaygınlaştırmayı hedefleyen AKP iktidarı, bu hedeflerinin önündeki mücadeleci sendikaları etkisiz hale getirmek için türlü ayak oyununa başvurmaktadır. Üç aydır Bakanlar Kurulu’nda beklettiği, iş kolu barajının binde 5’e düşürülmesini öngören Toplu İş İlişkileri Kanunu çıkarmayan AKP’nin, bu ayak oyunlarının son perdesi SGK verilerine göre iş kolu istatistiklerini açıklayacağı tehdidi ile yaşanmaktadır. AKP, grev yasakları, toplusözleşme prosedürü ve sendikaların devlet denetiminde olması gibi düzenlemelere yer verilen Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısını oldubittiye getirmeye çalışmaktadır.
Yıllardır işçilerin, emekçilerin sendikalara üye olmaması için her türlü engeli yaratanlar, bir an önce bu engellerin meyvesini toplamanın telaşı ile uzun zamandır mücadeleci sendikaların üzerinde demoklesin kılıcı gibi salladıkları SGK iş kolu verilerine sığınmaktadır. SGK verilerine göre toplu iş sözleşmesi için gereken yüzde 10 iş kolu barajını bugün sadece 12 sendika aşabilmektedir. Yıllardır uygulanan taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma politikalarıyla ülkemizdeki 10 milyon 300 bin kayıtlı işçiye karşın sendikalı işçi sayısını 900 bine, TİS’ten yararlanan işçi sayısını ise bunun yarısına kadar indirenler, karşılarında tamamen eli kolu bağlı bir sendikacılık yaratmak istemektedir. Bunun için 100 sendikanın 88’ini baraj altına iten, sendika üyesi işçilerin yaklaşık %65’ini toplu sözleşme hakkından mahrum bırakan SGK verileri AKP iktidarı tarafından bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır.
Kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkını yasal güvence altına almamak için direnen, hormonlayarak büyüttükleri konfederasyonun, genetiği değiştirilmiş sendikaların (GDS) taleplerine göre yasa tasarısı hazırlayanlar, KESK ve DİSK gibi işçi ve emekçilerin mücadeleci sendikalarının önünü anti demokratik düzenlemelerle kesebileceklerini sanmaktadır.
12 Eylül rejimi ile “hesaplaşma” adı altında, askeri darbenin generallerinin yargı önüne çıkarılmaya hazırlanıldığı bir dönemde işçilerin, kamu emekçilerinin çalışma hayatına ilişkin yapılmak istenen bu düzenlemeler AKP iktidarının 12 Eylül zihniyetinin emek düşmanı temel karakteriyle herhangi bir sorunu olmadığını, aksine bu konuda darbe dönemi yönetimleri bile gölgede bırakmaya hevesli olduğunu göstermektedir.
Emekçilerin hak ve özgürlüklerini savunmaya kararlı olan sendikalar bu ayak oyunlarına, manevralara yabancı değildir. Sendikal mücadeleyi sadece masa başı görüşmelerle sınırlı olarak gören zihniyetin bu tür tehditler ve şantajlar üretmesi doğaldır. Ancak “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesini rehber edinen mücadeleci işçi, emekçi sendikaları bu karanlık tabloyu tersine çevirecek güce her zaman sahiptir. Çünkü emeğin değerlerini bağrında taşıyan mücadeleci sendikalar her zaman gücünü yasalardan değil örgütlü gücünden ve mücadeleci ruhundan almıştır. Bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir.
Bu güç “memurun da sendikası mı olur” diyenlere karşı fiili meşru mücadelesiyle sendikalarını kuran kamu emekçilerinin, 15-16 Haziran direniş destanını yaratarak sendikalarına sahip çıkan işçi sınıfının gücüdür. Bu gücün karşısında barajlar, engeller yaratmak isteyenler kumdan kaleler gibi yıkılmaya mahkûmdur.
Yeter ki bizler emeğin hak ve özgürlüklerine engel olanlara karşı güçlerimizi birleştirip tek vücut olarak mücadeleyi yükseltelim. İşte o zaman her türlü engele, baskıya, saldırıya karşı bu ülkenin kamu emekçileri, işçileri hak ettikleri özlemini duydukları ülkeye ve dünyaya bir adım daha yakınlaşacaktır. Bunu başaracak güç, birikim bu ülkenin emeğiyle geçim savaşı veren işçilerinde, kamu emekçilerinde, yoksullaştırılmış halkında ve onların mücadele örgütleri olan sendikalarında vardır.
Gün, darbelerin, otoriter rejim heveslilerinin yıkamadığı bu gücü ayağa kaldırmak için mücadeleyi yükseltme günüdür.
Gün, SGK verilerine sığınarak başta DİSK olmak üzere mücadeleci sendikalara yönelik baskı ve şantajı boşa çıkarmak için emeğin ortak mücadelesini örme günüdür.
KESK olarak, AKP iktidarının sendikaları hizaya getirme operasyonu karşısında sesiz kalmayacağımızı bir kez daha ilan ediyor, baraj tehdidi ile karşı karşıya bırakılmak istenen başta DİSK olmak üzere tüm mücadeleci işçi sendikaları ile dayanışmamızı sürdüreceğimizi ifade ediyoruz.
YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI!
YAŞASIN İŞÇİLERİN EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
YÜRÜTME KURULU
.