Bugün tüm illerde gerçekleştirilen bordo yakma eylemlerinde kamu emekçileri, yıllar sonra zamsız alacakları maaşları, katkı katılım paylarının artırılması ile sağlık hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesini ve tüm hak gasplarını protesto ederek evrensel hukuk normalarına uygun grevli toplu sözleşme düzeni istedi. Ankara’da yapılan eylemde YKM önünde toplanan Konfederasyonumuza bağlı sendikaların üye ve yöneticileri buradan Başbakanlığa yürüdü. Burada Konfederasyonumuz adına Genel Sekreterimiz İsmail Hakkı Tombul tarafından yapılan basın açıklamasının ardından bordro yakma eylemi gerçekleştirildi.
Genel Sekreterimiz Tarafından Yapılan Basın Açıklamsının Metni Aşağıdadır.
Bu gün 14 Ocak. Yarın Kamu emekçileri yıllar sonra ilk kez zamsız maaş alacak. Yarın kamu emekçilerinin maaşlarına sadece TÜİK’in gerçekte yaşanan enflasyonla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan çarpıtılmış enflasyon hesaplamasına dayanan 2.68 “enflasyon farkı” yansıyacak. 2.68’lik enflasyon farkı ile bizleri oyalamak isteyen AKP iktidarı Ocak ayında maaşlarımızda artış yapılmamasının gerekçesi olarak Toplu sözleşme yasasının henüz yasallaşmamasını gösteriyor.
Bu gerekçenin doğru olduğunu varsayalım. Peki, bunun suçlusu bizler miyiz yoksa Grevsiz bir toplu sözleşme yasayı çıkarmayı bilinçli olarak geciktiren, kendi istediği biçimde bir yasa çıkarmak isteyen AKP iktidarı mı? Kimsenin böyle gerekçeler ardına saklanarak aileleri birlikte sayları 10 milyonu bulan kamu emekçisini mağdur etmeye hakkı yoktur.
Bu gün kamu emekçileri yıllardır birikerek gelen, her geçen gün daha da ağırlaşan sorunlar yumağının içerisine terk edilmiş durumdadır. Yıllardır uygulanan ekonomik politikalar, özellikle sağlıkta yaşanan katılım-katkı payı ve diğer uygulamalar, hak gaspları, paralı eğitim uygulamaları, ekonomik krizin giderek ağırlaşan yansımaları ve diğer sorunlar kamu emekçilerini sefalete itmektedir.
2011 yılı sonu itibariyle temel tüketim maddelerine peş peşe yapılan zamlar ve vergilerdeki artışlar, yükselen döviz kuru ve benzeri nedenlerden dolayı kamu emekçilerinin reel ücretleri son yıllardaki en ciddi düşüşü yaşamış ve kaybımız şimdiden yüzde 20’leri aşmıştır.
Böylesine can alıcı sorunların yaşandığı bir ortamda TÜİK’in açıkladığı 2011 enflasyon rakamı, kesinlikle halkın enflasyonunu ifade etmemektedir. Bildiğiniz gibi TÜİK gelir dağılımı anket ve araştırmaları da yapmakta ve bunları yayımlamaktadır. Bu çalışmalarda toplum gelir dağılımına göre %20 lik beş dilim olarak ifade edilmektedir. Ancak her nasılsa aynı TÜİK enflasyon hesaplaması yaparken bu gelir gruplarına göre değil genel olarak benimsediği “enflasyon sepeti” uygulamasını kullanmaktadır.
Bu sepette ağırlığı ne olursa olsun, alt gelir grubunun içerisinde yer alanların hayatlarında tüketmedikleri ördek eti, deve eti bile vardır. İşte gelir gruplarının dikkate alınmadığı böyle bir sepetin baz alındığı hesaplamalarda 2011 enflasyonu yüzde 10, 45 çıkmıştır. Biz kamu emekçilerine de bu sepetten 15 Ocak’ta maaşlarımıza yansıtılacağı ifade edilen 2,68’lik “enflasyon farkı” düşmüştür.
2,68’lik “enflasyon farkı” bizlerin maaşlarımızda ne kadar artış yapacak biliyor musunuz? 30 TL ile 60 TL arasında. Bu artış yaşadığımız gerçek enflasyon sonucu zaten daha cebimize girmeden buharlaşmışken çok daha fazlasını almak için cebimize uzanan el boş durmamaktadır.
Özellikle sağlık hizmetinin tamamen paralı hale getirilerek sağlık hizmetinin kamusal olmaktan çıkarılmasında ciddi mesafeler kaydedilmiştir. Katılım ve katkı payları artırılmış reçete başına yazılan üçe kadar ilaçtan 1 TL, üçten fazla ilaçtan 3 TL alınmaya başlanmıştır.
Yine 1 Ocak 2012’de başlayan zorunlu GSS ile sağlık alanında yaşanan ticarileştirme uygulamalarının son halkası da tamamlanmak istenmektedir. Sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, sağlık hizmetlerinin sunumu ile finansmanının birbirinden ayrıldığı zorunlu Genel Sağlık Sigortası sistemi ile aylık 295 TL’den fazla geliri olanlardan çeşitli miktarlarda GSS primi tahsil edilecek. Ocak ayı sonuna kadar gelir testi yaptırmayanların her ay için 213 TL borçlu sayılacak. 5510 Sayılı Kanunun yasalaştığı 1 Ekim 2008 öncesinde göreve başlayan devlet memurlarının GSS primlerinin en fazla üç yıl boyunca devlet tarafından karşılanmaya devam edeceği, üç yıl içinde tüm kamu emekçilerinin maaşından yüzde 5 oranında GSS primi çalışan payı kesileceği belirtilmektedir. 1 Ekim 2008 tarihinden sonra memur olanların ise GSS priminin yüzde 7’sini devlet karşılarken, yüzde 5’i çalışanların maaşından kesilecektir. Yani hükümet, kamu emekçilerini 1 Ekim öncesinde ve sonrasında işe başlayanlar olarak ayırarak, hem kamu emekçileri arasında kendince rekabet yaratmaya çalışmakta ve resmen ayrımcılık yapmaktadır.
Bu düzenlemeleri yapanlara sormak gerekiyor. Zorunlu GSS halkın yararına olan bir düzenleme ise Meclis’te yeniden “kıyak zam” pazarlıkları yapan milletvekilleri neden GSS kapsamı dışında tutulmuştur?
Tüm bu emekçi düşmanı politikaları hayata geçirenler kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini sınırlamak, baskı altına almak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Üçlü Danışma Kurullarında konfederasyonların görüşlerinin taslağa yansıyacağını ve kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkının gereğinin yapılacağına dair söz verenler bırakın haklarımızı savunmayı, açıkça yalan söyleyerek bize başka taslak Bakanlar Kurulu’na başka taslak verecek kadar gözlerini karartmıştır.
AKP hükümeti, başından sonuna bütün süreci kendisinin belirlediği, “toplusözleşme” olduğu iddia edilen, ancak bize göre “toplugörüşme” düzenlemesinden bile geri olan bir düzeneği yine kendi gölgesinde büyüttüğü tek bir konfederasyon ile yapmak istemektedir. Bugüne kadar yürütülen tartışmalar ve yasa taslağı üzerinde bakanlar kurulunda yapıldığı iddia edilen değişikler KESK’i bir kez daha haklı çıkarmıştır.
Tüm bu yoğun saldırılara maruz kalan kamu emekçileri olarak diyoruz ki;
1-Halkın yaşamını zorlaştıran ve sağlığı hak olmaktan çıkaran düzenlemelerden derhal vazgeçilmeli ve herkese eşit, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
2- KESK olarak AKP’nin pek çok konuda olduğu gibi, 4688 sayılı yasada yapacağı değişiklikler ile ilgili dayatmalarını kabul etmemiz mümkün değildir. Gerek Anayasanın 90. maddesinin son fıkrası, gerekse altında Türkiye’nin imzası bulunan 87 ve 98 sayılı İLO sözleşmelerine uygun bir grevli toplu sözleşme düzenlenmelidir.
3- AKP hükümeti, Türkiye’nin dünyanın en fazla büyüyen ikinci ülkesi olmakla övünmektedir. Büyüyen, kalkınan Türkiye söylemlerinin yaygınlaştığı bir dönemde biz kamu emekçilerinin büyümeden hak ettiğimiz payı talep etmemiz en doğal hakkımızdır. Resmi enflasyonun yüzde 10,45 halkın enflasyonunun yüzde 20’leri bulduğu bir ortamda kamu emekçilerinin ücretlerine en az yüzde 20 artış yapılmalıdır.
KESK yıllardır kamu emekçilerinin hak ve özgürlükleri için fiili ve meşru mücadelesini sürdürmektedir. Emekçilerin ve ezilenlerin aleyhine olan tüm uygulamalar itiraz ettiği için her zaman siyasi iktidarların hedef tahtasında olmuştur. Son olarak dün çalışanımızın gözaltına alınmasını gerekçe göstererek Konfederasyonumuza yapılan saldırı ile bunun son örneği yaşanmıştır. Ancak bilinmelidir ki hiçbir baskı, zor, KESK’i haklı ve meşru mücadelesini engelleyemeyecektir.
Kamu emekçilerinin gerçek sözcüsü KESK mücadelesini büyüterek yoluna devam edecektir.