Geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu’nda onaylanan 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda yapılacak değişikliklere ilişkin yasa tasarısına karşı tüm yurtta eylemeler gerçekleştirildi.
Bu hafta TBMM’nin ilgili komisyonlarında görüşülmesi beklenen yasa tasarısına karşı mücadelenin süreceğinin ifade edildiği eylemlerde yapılan basın açıklamalarında KESK’in 21 Aralık grevindeki taleplerin takipçisi olmaya devam edeceği vurgulandı. Basın açıklamalarının ardından merkezi postanelerden, komisyon üyelerine ve milletvekillerine yasa tasarısına karşı KESK’in talepleri ifade eden fakslar gönderilerek kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini yok sayan tasarının geri çekilmesi istendi.
Ankara’da KESK Şubeler Platformu’nun çağrısıyla Kızılay YKM önünde toplanan kamu emekçileri 4688 Sayılı Kanunda yapılacak değişiklikleri protesto ederek Kızılay Postanesine yürüdü. Postane önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Genel Sekreterimiz İsmail Hakkı Tombul, Bakanlar Kurulunca TBMM’ye sevk edilen tasarının kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkının önündeki engelleri koruyan, örgütlenme özgürlüğünü sınırlamaya devam eden bir tasarı olduğunu vurguladı.
Kamu emekçilerinin böyle bir yasaya değil toplusözleşme ve grev hakkının yasal güvence altına alındığı, evrensel sendikal normlara uygun bir yasaya ihtiyacı olduğunu dile getiren Tombul “Tamamen yandaş konfederasyonun talepleri doğrultusunda hazırlanan bu yasa ile belediyelerle toplu sözleşme yapmak da imkansız hale getiriliyor. Bu gün yaklaşık 500 belediye ile toplu sözleşme imzalayan bağlı sendikamız TÜM BEL SEN’in yaptığı toplu sözleşmeler yok sayılmak isteniyor” diye konuştu.
“4688 Sayılı Yasa’daki değişiklikleri onaylamayın, geri çekin. Özgür örgütlenmenin olduğu sendikaya engel olmayın” diyerek milletvekillerine seslenen Tombul, Türkiye’nin sendikal hak ve özgürlüklerde ILO’nun kara listesinde olduğunu hatırlattı. Sürekli hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yana olduğunu iddia eden hükümetin 4688 Yasa Kanun’daki değişiklik ile özgür sendikal örgütlenmeyi engelleme çabasında olduğunu vurgulayan Tombul, “Sendikacılık sadece mali ve sosyal haklardan ibaret değildir” dedi.
Yasa değişikliği Meclis Genel Kurulu’na getirildiği takdirde KESK üyelerinin tüm kentlerde alanlara çıkacağını dile getiren Tombul, sendikal haklar için fiili ve meşru haklarını sonuna kadar kullanacaklarını ifade etti. Daha sonra emekçiler, taleplerini içeren faksları milletvekillerine gönderdi.
Genel Sekreterimiz İsmail Hakkı Tombul’un Basın Açıklaması Metni Aşağıdadır.
2 ayı aşkın bir süredir Bakanlar Kurulu’nda görüşülmesi beklenen 4688 Sayılı Yasada yapılacak değişikliklere ilişkin yasa taslağı nihayet geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu’nda onaylanmış ve TBMM’ye gönderilmiştir. Tüm çabalarımıza rağmen görüş ve önerilerimize yer verilmeyen yasa tasarısının bu hafta içinde TBMM’nin ilgili komisyonlarında ele alınması bekleniyor.
Söz konusu yasa tasarısına ilişkin görüşlerimizi ve taleplerimizi kamuoyu ile defalarca paylaştık. Demokratik bir sendika yasasında olması gereken düzenlemelerin hiç birisine yer vermeyen yasa tasarısını kabul etmeyeceğimizi defalarca ifade ettik. Grevli Toplu Sözleşme Hakkımızı, örgütlenme özgürlüğümüzü, özlük ve demokratik haklarımızı yok sayan, tamamen yandaş konfederasyonun taleplerine uygun olarak hazırlanan söz konusu yasa tasarısına ilişkin taleplerimizi ifade eden onlarca eylem ve etkinlik gerçekleştirdik. Son olarak 21 Aralık’ta tüm yurtta yüz binlerce kamu emekçisinin katıldığı grevimizde temel taleplerimize bir kez daha dikkat çekerek, bu taleplere yer vermeyen düzenlemelere karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi vurguladık.
Bir kez daha altını çizerek vurguluyoruz. Toplusözleşme hakkı, ancak grev hakkı ile birlikte kullanıldığında anlam ifade eden bir haktır. Ülkemizin altında imzasının bulunduğu uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla bu hak güvence altına alınmıştır. Özellikle 87 ve 98 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı sendikal hakları bir bütün olarak kabul etmekte, bu hakların bölünmezliğini temel almaktadır. Toplu pazarlık ve grev hakkının sendikal özgürlüğün ayrılmaz parçaları olarak değerlendirilmesi bu anlaşma ve sözleşmelerin ortak noktasıdır. Anayasamızın 90. Maddesinin son fıkrası bu sözleşme ve anlaşmaların iç hukukun üzerinde olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır.
İşte bu nedenlerle, Grevli Toplu Sözleşme Hakkı ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılmış olan tüm davalar kamu emekçilerinin lehine sonuçlanmıştır. Bu davaların tamamında AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına atıfta bulunarak, kamu emekçilerinin grev ve toplu sözleşme haklarının olduğunun altını tekrar tekrar çizmiştir. Bu davaların bir kısmında ülkemizin maddi ve manevi tazminata mahkûm edildiği de bilinmektedir.
Tüm bunlara rağmen yasakçı anlayışı sürdürenler, uzun yıllardır ülkemize uluslararası alanda, kendi kamu emekçisinin sendikal hak ve özgürlüklerini yasaklayan, sınırlayan bir ülke olarak anılmasının utancını yaşatmaktadır. Bu utanç, Meclis komisyonlarında görüşülmesi beklenen; kamu emekçilerinin temel haklarını, örgütlenme özgürlüğünü genişleten değil daraltan yasa tasarısı ile sürdürülmek istenmektedir.
Sürekli olarak hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yana olduğu yönünde propaganda yapan AKP iktidarının hayatın her alanında tam aksi yönde hareket ettiğine hep beraber tanık oluyoruz. Bu durum AKP iktidarının 4688 sayılı kanunda yapılacak değişiklikler ile ilgili kendi bildiğini okuyan tutumuna da yansımıştır. Hükümetin, yasa değişikliği ve toplu sözleşme konularında sadece siyasal olarak kendisine yakın olan konfederasyonun taleplerini dikkate alacağını itiraf eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınc’ın yaptığı açıklamalar hafızalardaki tazeliğini korumaktadır.
Bu nedenle, bu hafta meclis komisyonlarında ele alınması öngörülen, 4688 Sayılı Kanunda yapılacak değişikliklerin içeriğini belirleyecek olan yasa tasarısı aslında hükümetin sendikal hak ve özgürlükler konusundaki samimiyetinin en önemli göstergesi olacaktır. Ayrıca hükümetin bu yasa tasarısına karşı tutumunun, çalışmaları sürdürülen yeni anayasanın ne kadar demokratik olacağı konusunda önemli bir veri sunacağı da bilinmelidir.
Kamu emekçilerinin ihtiyacı, özüne ve ruhuna, yasakçı mantığın hâkim olduğu yasalar, düzenlemeler değildir. Bu ülkenin kamu emekçileri evrensel normların güvencesinde, sendikal hak ve özgürlükler ışığında düzenlenecek bir yasayı hak etmektedir. Bunun için hiç vakit kaybetmeden grevli toplusözleşme hakkımız yasal teminat altına alınmalı, örgütlenmemizin önündeki yasal ve fiili engeller bir an önce kaldırılmalıdır.
Bu düşüncelerimizi ve taleplerimizi içeren faks metinlerini gönderirken, buradan bir kez daha başta yasa tasarısını ele alacak olan komisyon üyeleri olmak üzere tüm milletvekillerine sesleniyoruz:
Kamu emekçilerinin sorunlarına duyarsız kalmayın.
Uygar dünya ülkelerinin kendi çalışanlarına on yıllar önce tanıdığı haklardan bizleri mahrum bırakan yasa tasarısına karşı, bu ülkenin kamu emekçilerinin hak ettiği özgürlükçü, demokratik bir düzenlemeden yana tutum alın.
Türkiye’nin, uluslararası arenada “kendi kamu emekçisinin sendikal hak ve özgürlüklerini yasaklayan, sınırlayan bir ülke” olarak anılmasının utancını yaşamasına artık son verin.
Bizler, Anayasada, uluslararası sözleşme ve anlaşmalarda tanınan haklarımızın önündeki engellerin kaldırılması için fiili ve meşru mücadelemizi bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz.