12 Eylül faşist darbesi zihniyetinin üniversitelerdeki aygıtı YÖK, aradan geçen 30 yıla rağmen üniversitelerin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya devam etmektedir.
YÖK ile birlikte üniversitelerimizin özerkliğinin tamamen ortadan kaldırmasıyla yetinilmemiş toplumsal yapı üzerinde de ciddi tahribatlar yaratılmıştır. Özgür ve bilimsel düşüncenin yuvaları olması gereken üniversitelerimizde araştırmaya, sorgulamaya, tartışmaya yer vermeyen ezberci bir eğitim/öğretim hâkim kılınmıştır. Akademik ve bilimsel içerikten yoksun hale getirilen üniversitelerimiz, hiçbir plan ve programa dayanmayan politikanın sonucu olarak sayılarının artırılması ile bugün adeta birer meslek okuluna dönüştürülmüştür. Kamu bütçesinden üniversitelere ayrılan pay sürekli azaltılırken, öğrencilerden alınan har(a)çların her yıl fahiş oranlarda artırılmasına devam edilmektedir.
AKP’nin YÖK’le Değil, YÖKE’e Karşı Olanlarla Sorunu Var
12 Eylül faşist darbesinden bugüne kurulan hükümetlerin istisnasız tamamı muhalefette yer aldıklarında eleştirdikleri, kaldırılması gerektiğini savundukları YÖK’ü kendi iktidarlarında bağırlarına basmışlardır. Seçimlerde, referandumlarda 12 Eylül mağdurlarının duygularını istismar ederek oy avcılığı yapan AKP iktidarının da 12 Eylül zihniyetinin sürdürücüsü olan kurumlarla hiçbir sorunu yoktur. AKP bugün, geçmişte mağduru olduğunu iddia ettiği YÖK’ü üniversitelerde kendi siyasal-ideolojik çizgisini hâkim kılmak için merkez üs olarak kullanmaktadır. Bu nedenle AKP’nin sorunu, YÖK’le değil, üniversitelerin piyasa dinamiklerine teslim edilmesine, eğitim hizmetlerinin ticarileştirilmesine, bilginin metalaştırılmasına, muhafazakârlaşma ve kadrolaşmaya karşı çıkanlarladır.
Bugün ülkemizde parasız, bilimsel demokratik üniversite mücadelesi veren 500 üniversite öğrencisinin hapishanelerde olması, öğrencilerin ve üniversite personelinin en temel hak arama eylemlerinin ağır cezalarla engellenmesi, AKP’nin YÖK’le değil, YÖK’e karşı olanlarla sorunu olduğunu net olarak ortaya koymaktadır.
Biz KESK olarak, üniversitelerin bilimsel bilgiyi üreten, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşan kurumlar olmasını, kamusal bir anlayışla yeniden tanımlanarak sermayeden ve siyasal iktidardan özerk kurumlar olmasını savunuyoruz. Bu da ancak üniversitenin bütün bileşenlerinin karar süreçlerine katıldığı, söz ve yetki hakkının sağlandığı bir demokrasi anlayışının geliştirilmesi ile mümkündür. Bunun için öncelikle YÖK’ün üniversiteler üzerindeki baskıcı, yasakçı ve denetleyici uygulamalarına imkân veren 2547 sayılı yasanın yerine, demokratik ve katılımcı bir üniversite yasası hazırlanmalıdır. 30 yıldır sadece üniversitelerimizin değil tüm toplumun üzerine kara bir bulut gibi çöken YÖK kaldırılmalıdır.
Otuzuncu yılına giren YÖK düzenine karşı, parasız, eşit, bilimsel, anadilinde, demokratik bir eğitim mücadelesi veren öğrencileri selamlarken, bu mücadelenin yalnız öğrencilerin veya üniversite bileşenlerinin değil; özgür, eşit ve demokratik bir Türkiye isteyen herkesin mücadelesi olduğunun altını çiziyoruz.
Yürütme Kurulu