17 Eylül tarihinde Ankara Abdi İpekçi Parkında "Kadınlar Barış İçin Ankara’ya Yürüyor" şiarıyla bir araya gelen binlerce kadın ölümlerin son bulmasını isteyerek, demokrasiye, özgürlüklere ve barışa dair seslerini yükselttiler!
Kadınlar, barışa adım atmak için operasyonlara son verilmesini, kara harekatından vazgeçilmesini, çözüm görüşmelerinin başlatılmasını, nefret suçları ve ayrımcılık nedeniyle zarar gören kadınların ve LGBTT’ lerin, tutuklu kadınların serbest bırakılmasını, anadilde eğitim hakkının güvenceye kavuşturulmasını isteyerek, bu coğrafyanın barışa ihtiyacı olduğunu haykırdı.
Savaşın ölüm, kan, gözyaşı, taciz, tecavüz olduğu dile getirilen eylemde, “Yüreğimiz yanıyor, onun için buradayız. Yoksulluğu, göçü, her türlü baskıyı yaşadık, onun için buradayız. Acının Türk’ü Kürt’ü yoktur. Acının milliyeti yoktur. Ölümde ısrar etmek zorbalıktır. Barışa bir ses de siz verin. Barış mücadelesini birlikte yükseltelim, onun için buradayız” denildi.
Emek ve Demokrasi güçlerinin destek verdiği eylemde Kadın Sekreterimiz Canan Çalağan’ da şu açıklamada bulundu:
Barışa, özgürlüklere, demokrasiye olan umudunu, inancını yitirmeyen sevgili kadınlar…
Bugün burada 30 yılı aşkın süredir devam eden, on binlerce insanımızın ölmesine, binlercesinin tutuklanmasına neden olan kirli savaşın son bulması, silahların bir an önce susması için Türkiye’nin dört bir yanından barış, demokrasi ve özgürlükler için yürüdük ve şimdi buradayız.
Savaş naralarının atıldığı, nefret ve şiddet dolu söylemlerin tüm Türkiye’ye yayıldığı erkek egemen siyasetin merkezinde Ankarada’yız. Bu ülkede yaşayan farklı renklerden, farklı dillerden kadınlar olarak hep birlikte bir kez daha haykırıyoruz;
Savaşı durdurun, görüşmeleri başlatın!
Bu ülke savaştan ölümlerden medet uman, acılar üzerinden siyaset yapan “usta” siyasetçileri ve onların köhnemiş politikalarını çok gördü. AKP iktidarının Kürt sorununun çözümüne ilişkin yeni diye nitelendirdiği bu çatışmalı, şiddetli sürecin neresinin yeni olduğunu sormak gerekiyor.
• Acaba yeni olan yüzlerce gencin ölmesi, annelerinin döktüğü gözyaşları mı?
• Yeni olan Türkiye halklarının yüreklerine atılan korku ve zulüm tohumları mı?
• Yeni olan baskı mı? İmha mı? İnkâr mı?
Hayır, maalesef bu ülke yeni olana hala kavuşamadı. Yenilik kalıcı barıştır, özgürlüktür, demokrasidir.
Başbakan Ortadoğu Halklarına liderlik taslayarak, demokrasi ve özgürlük dersleri veriyor. Ancak kendi ülkesinde askeri ve siyasi operasyonlarla yaşam çekilmez hale getiriliyor, doğa katlediliyor.
Ortadoğu’daki liderleri kendi halklarına karşı uyguladıkları baskı ve şiddet yöntemleri konusunda eleştiren Başbakana soruyoruz;
• Her gün bu ülkenin kadınlarına, gençlerine, emekçilerine ve ezilen halklarına uygulanan şiddetin sorumlusu kim?
• Atılan gaz bombalarıyla öldürülen kadınların ve gençlerin yitip giden hayatlarının sorumlusu kim?
• Devletin güvencesinde olan 5 tutuklunun ring aracının içinde diri diri yanmasının sorumlusu kim?
Gerici, otoriter ve baskıcı politikalar erkek egemen aklın ürünüdür ve gücü ancak kör şiddete ve savaşa yeter ve biz biliyoruz ki, tüm savaşların ortak düşmanı kadındır. Savaş bizim için ölüm demek, taciz ve tecavüz demek, zorla göç ettirilmek demek. Savaş bizim için yoksulluk, güvencesizlik ve ucuz iş gücü demek. Bu nedenle diyoruz ki: Hayır söz bitmedi!
Bu ülkede kadınların, ezilenlerin ve tüm özgürlük sevdalılarının barışa dair sözü var.
“Edi Bese” Yıllardır ülkemizde halkların yaşadığı ölümlere acılara zulme ve baskıya “Artık yeter” diyoruz.
Kalıcı bir barışın tesisi, Kürt sorununun demokratik çözümü için:
• Askeri ve siyasi operasyonlar bir an önce durdurulmalıdır.
• Başbakan tarafından da varlığı kabul edilen taraflar arası görüşmeler yeniden başlatılmalı ve açık yapılmalıdır.
Tekrar ediyoruz; söz bitmedi.
Sesimiz silahların sesini susturuncaya kadar barış çığlıklar atmaya, barış için tilili çekmeye devam edeceğiz.