Halk, 4/C statüsünde çalıştırılmayı, kazanılmış haklarının gasp edilmesine karşı, Ankara’nın merkezinde çadırlar kurup tam 78 gün boyunca, kar demeden, kış demeden sürdürdükleri, onurlu direnişleri ile hepimize örnek olan TEKEL işçilerinin mücadelesinde tanıdı.
Evet, Ankara o dönem kışı yaşıyordu ve hava özellikle geceleri çok soğuyordu ama TEKEL işçisi mücadelesi ile sadece Ankara’yı değil, yüreği emekten yana atan herkesin içini ısıttı, dayanışmanın güzelliğini, baskılara karşı mücadelenin yüceliğini bir kez daha hatırlattı hepimize
30 Mart akşamı, TEKEL işçilerinin direnişlerine ev sahipliği yapan Ankara’nın rakımı daha yüksek bir yerinden, başta 4-C statüsünde istihdam edilen 44 bin işçi ve ailesinin, daha sonra, her şeye rağmen hala adalete inancını kaybetmemiş olanların içini buz kesecek bir haber geldi: Anayasa Mahkemesi 4-C’li istihdamın iptali için açılan davayı reddetti.
Şaşırmadık: Perşembenin Gelişi Çarşambadan Belliydi!
Anayasa Mahkemesinin geçtiğimiz Eylül ayında kendisine gelen iptal başvurusunu bir türlü gündemine almayarak!, 12 Eylül referandumu sonrası mahkemenin yeniden yapılandırılması, AKP’nin yeni üyeleri atamasından sonra oluşan yeni yapısıyla ret kararını alması manidardır.
Karardan bir hafta önce raportör ilk sinyali vermiş, 4/C ile istihdam edilmenin anayasaya aykırı olmadığı yönünde görüş bildirmiştir. Yani Anayasa Mahkemesinin aldığı karar bizi şaşırtmadı, perşembenin gelişi çarşambadan zaten belliydi.
Hızını alamayan Mahkeme aynı gün, 1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini de reddetti.
Mahkemenin verdiği bu kararlarla, hükümetin 12 Eylül referandumu ile gerçekleştirdiği “Yargı Reformu”nun boşuna yapılmadığını tüm kamuoyu görmüştür. Geçmişte mahkemeyi “ana muhalefet mahkemesi” olarak nitelendiren “kendine “demokrat” hükümet, mahkemeyi noterlik kurumuna çevirmenin mutluluğunu yaşıyor olsa gerek.
Mahkemenin Kararının Gerekçesi Ne Olabilir?
İsterseniz kendimizi kısa bir süreliğine 4/C istihdam türü ile çalıştırılanların yerine koyalım ve onlara yaşatılanlardan yola çıkarak, bu sorunun cevabını birlikte düşünelim.
Düşünün!
Kamuda yıllardır çalışıyorsunuz, çalıştığınız işletme ya da kurum, özelleştirme politikaları sonucu birilerine haraç mezat peşkeş çekilmiş. Özelleştirmeyi yapanlar ya da destek olanlar size “Çalıştığın kurum özelleştirildi ama sen şanslısın, seni özelleştirme sonrası mağduriyetini gidermek için farklı bir kurumda görevlendireceğiz. Ama burada eski işindeki çalışma şartların geçerli olmayacak, yeni şartlarımız var. Ya buranın çalışma şartlarını kabul et ya da kıdem tazminatını al ve git, bu şartları kabul edecek çok sayıda işsiz var” denildiğini düşünün.
Güvencesizliğin ve Esnek Çalışmanın Dayatıldığını,
Size vaat edilen yeni işin çalışma kuralları arasında; “çalışanın kendisine verilen görevleri çalışma şartlarına bağlı kalmaksızın sonuçlandırma zorunluluğu bulunmaktadır” şartı olduğunu yani bildiğimiz adı ile esnek çalışma dayatıldığını, son çalıştığınız yerde istihdamınızın mümkün olmaması hâlinde diğer illerde istihdam edileceğinizi düşünün.
Maaşınızın Yarı Yarıya Azaldığını,
Önceki işyerinden almış olduğunuz ücretin kazanılmış hak teşkil etmediğini, yeni çalışacağınız işte eskiden aldığınız maaşın ancak yarısını alabileceğinizi ve bir yıl içerisinde en fazla 11 ay çalıştırılacağınızı düşünün.
Ek Hiçbir Ödemenin de Yapılmadığını,
4-C’li olarak çalışmaya başladığınızda yeni işinizin şartları arasında kazanç getirici herhangi bir işte çalışmanızın yasaklandığını, ikramiye, prim ve aile yardımı gibi ek ödemelerin yapılmadığını, dört ayda iki günden fazla sağlık raporu alamadığınızı, mazeret izini kullanamadığınızı düşünün.
Aynı veya Eşit İşi Yapan Diğer Çalışanların Yararlandığı Haklardan Yararlanamadığınızı,
Yeni işinizde sizinle aynı veya benzer iş yapanlardan daha farklı değerlendirilerek aynı özlük ve sosyal haklara sahip olmadığınızı, çalışanların toplu olarak hareket etmelerini engellemek için aralarında rekabet yaratılması politikalarında tehdit unsuru olarak kullanıldığınızı düşünün.
Bakanlar Kurulu’nun İnsafına Bırakıldığınızı,
Çalışma şartlarınızın her yıl Bakanlar Kurulu tarafından yeniden düzenlendiğini, kazanılmış hak ilkesinin kabul edilmediğini, iş güvencesinden yoksun çalıştırıldığınızı düşünün.
“Olağanüstü Şartları” Olan Bu İşi Kabul Etmediğinizi, Hakkınızı Aradığınızı,
Biraz önce sıraladığımız şartları kabul etmediğinizi, bunlara karşı çıkıp mücadeleye başladığınızda, siyasi iktidarın kolluk güçlerini üzerinize salması dahil, her türlü baskı ve şiddeti kullanmaktan geri durmadığını düşünün.
Sizce, bu kölelik şartlarında çalışma kabul edilebilir mi? Bu şartlarda çalışmanın iptali istemi ile açılan davaya ret kararı verilmesinin gerekçesi olabilir mi?
Çalışanları Köle Olarak Gören Kararların Gerekçesi Olamaz!
Mahkemenin bu kararları neye dayanarak verdiğini öğrenmek için “gerekçeli karar”’ın açıklanmasının beklendiği bu süreçte, AKP iktidarının “yargı reformu” ile yeniden yapılandırdığı Anayasa Mahkemesinin, 1982 Anayasası ile zaten kuşatılmış olan toplumu tam anlamıyla cendereye alan kararlarının gerekçesi olamaz.
Anayasanın “kamu hizmetlerinin yürütülmesinde süreklilik ve düzenlilik esastır” hükmüne rağmen 44 bin 4-C’liyi mağdur ederek “4-C Anayasaya uygundur” kararını bu kadar kolay verebilen yüksek yargının, gelecekte benzer davalarda da hükümetin doğrudan direktiflerine uygun kararlar vermesi şaşırtıcı olmayacaktır.
AKP hükümetinin kamu istihdamında hayata geçirmeye çalıştığı esnek ve güvencesiz çalışma uygulamalarının gelişim seyri, kamu emekçilerinin önemli bir bölümünün önümüzdeki yıllarda 4-C benzeri statülerde çalıştırılmasının önünün bu kararla açıldığını göstermektedir.
Bugüne kadar olduğu gibi, iş güvencemize ve kazanılmış haklarımıza yönelik her türlü düzenlemenin karşısında olacak, geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Tüm emekçileri, insanca yaşam, güvenceli iş, güvenceli gelecek için sendikalarımızda örgütlenerek mücadele etmeye çağırıyoruz.
KESK MYK