Ataerkil sistemden beslenen erkek şiddeti, her gün ortalama 5 kadını öldürüyor, kadın katliamları devam ediyor…
Erkek egemen sistem, ordusu, polisi, yargısı vb bütün kurumlarıyla katilleri, tacizci ve tecavüzcüleri koruyor ve kolluyor.
Ülkemizde AKP iktidarı döneminde giderek artan gericilik ve muhafazakârlık, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor. Kadın erkek eşitliğine inanmadığını, kadınların gözünün içine bakarak söyleyen Sayın Başbakan; “Son günlerde kadınlara yönelik şiddet, muhalefet ve medyanın istismarı ile artıyormuş gibi takdim ediliyor” diyerek, yaşanan şiddeti görmezden geliyor.
Oysa son günlerde peş peşe yapılan ibret verici açıklamalar aynı anlayıştan besleniyor.
Giyiminden ya da yaşam tarzından dolayı kadınları hedef göstererek, taciz ve tecavüzden yine kadınların sorumlu olduğunu söyleyen sözde profesörler,
“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de, ya kiralıktır ya da satılıktır” diyen Medya ve Tanıtım Başkanları,
“Kadın erkek eşitliği safsatadır, fişle piriz eşit değildir” diyen KOBİDER Başkanları,
“Kürt sorunu, Kürt kadınlarıyla evlenerek çözülür” diyen Belediye Başkanları
Kadınlara hakaret ederek gündem olmaya çalışan sözde gazeteciler, Başbakanın kadın bakış açısını referans alıyor.
Yargı erkek! Polis erkek! Medya erkek! Kadınları katledenler de erkek!
Kadın cinayetlerinde, taciz ve tecavüzlerinde suç ortaklığı yapanları en yakıcı, en apaçık halleriyle N.Ç. davasında görmüştük.8 Mart’ın 101. yılında Hüseyin ÜZMEZ’in tahliyesinde erkek devletin marifetiyle taciz ve tecavüzcülerin suçlarının ört pas edilmeye çalışıldığına bir kez daha tanık olduk.
Başta Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kadın Ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, Mahkemeler, Savcılar, Valilikler ve Belediyeler olmak üzere önlem almayan tüm devlet kurumları, sistematik olarak gerçekleştirilen kadın katliamlarında, tecavüz dâhil, kadına yönelik her türlü şiddet eyleminde suç ortağıdır.
Katilden, tecavüzcüden yana haber yapan, katillerin beyanını esas alan medya da, en az önlem almayanlar kadar bu suçlara ortaktır.
Emniyet Kurumları suç ortağıdır!
Çünkü şiddet gören kadını can güvenliğinin olmadığı yere, yani katilin yanına yolluyor, Eylemde, gözaltında, cezaevinde kendisi şiddet uyguluyor,
Belediyeler suç ortağıdır!
Çünkü yasayla zorunlu olmasına rağmen, sığınma evlerini açmamakta direniyor,
Medya suç ortağıdır!
Çünkü ‘’işsizlik cinayeti’’, ‘’aşk, namus cinayeti’’ diyerek katili mağdur gösteriyor.
Yargı suç ortağıdır!
Çünkü erkeklerin ipe sapa gelmez bahanelerini ‘’haksız tahrik’’ gerekçesi olarak kabul ediyor, ÜZMEZ gibileri koruyor, ceza indirimiyle kadın cinayetlerini teşvik ediyor.
Kadın katilleri elini kolunu sallayarak dışarıda gezerken, şiddete karşı çıkan kadınlar yargılanıyor, cezaevlerine konuluyor.
Erkek egemen sistemi koruyan “erkek adaleti” değil, gerçek adalet istiyoruz.
Biz biliyoruz ki, kadın cinayetleri münferit değil, sistematiktir.
Kendi çıkardıkları yasa ve genelgeleri dahi uygulamayan Başbakan istifa etmelidir. Kadınların güvenliğini sağlayamayan İçişleri Bakanı ve cinayetlere seyirci kalan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı istifa etmelidir.
Kadınlara yönelik her türlü şiddet ve kadın katliamları sona erinceye dek öfkemizi her yerde, her fırsatta haykırmaya devam edeceğiz. Kadın cinayetlerine ve hedef gösteren unsurlara, şiddeti meşrulaştıranlarla, kendi reklâmını yapmaya çalışan gerici, kadın düşmanı anlayışlara ve bunlara suç ortaklığı yapanlara karşı örgütlü gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kadınlar ve tüm insanlık için daha yaşanılır bir dünya kuruncaya dek
‘’Her gün 8 Mart, Her gün mücadele!’’
KESK Kadın Sekreteri Canan ÇALAĞAN’ın Basın Açıklaması Metnidir