Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) birlikte düzenledikleri “Güvencesiz Çalışmak Güvencesiz Gelecektir” başlıklı sempozyum ve takip eden atölye çalışmasında işçi hareketinin son yıllarda giderek önem kazanan gündemlerinden; güvencesiz çalışmanın boyutları ve güvencesizlerin örgütlenmesi konularında çok sayıda uzman, akademisyen ve sendika yöneticisinin katılımıyla kapsamlı bilgilendirme, tartışma ve değerlendirmeler yapıldı;
öneriler geliştirildi. İki günlük çalışmalarda ele alınan konuları genel başlıklar altında şöyle özetlemek mümkündür:
– Öncelikle çalışmanın güvencesiz niteliğinin kapitalizm koşullarında yapısal ve tarihsel bir nitelik arz ettiği; güvenceliliğin istisnai durumlarda, dönemlerde ve göreceli bir şekilde görülebileceği belirlenmiştir.
– Güvencesizlik ve genel olarak emekle bağlantılı konularda kavramsal düzeyde bir netlik sağlanması, sermayenin bu alanda geliştirdiği hâkim söylem ve kavramlar karşısında eleştirel bir tutum alınması, alternatifler geliştirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
– Güvencesizliğin sadece iş güvencesizliği ile sınırlı olmadığı, emekçilerin yeniden üretim alanlarını da içine alan daha geniş sosyal, insani boyutları olan bir güvencesizlik halinin göz önünde bulundurulmasının zorunluluğuna vurgu yapılmıştır.
– Hem kamu işyerlerinde hem de özel sektör işletmelerinde giderek yaygınlaşma eğilimi gösteren güvencesiz istihdam biçimleri kapsamlı biçimde ortaya konmuş, yaşanan sorunlar ve beklenen gelişmeler değerlendirilmiştir.
– Sermaye sınıfı örgütlerinin güvencesizliği derinleştirmeye ve yaygınlaştırmaya yönelik stratejileri ve bunlara bağlı talepleri analiz edilmiş,
– Güvencesiz çalışanların örgütlenmesi konusunda yıllardır sürdürülen önemli hukuksal mücadelelerden örnekler sunulmuş ve hukuksal mücadelenin önemine dikkat çekilmiştir. Öte yandan güvencesizlikle mücadelede nihai sonuçların ancak kolektif hakların kullanımıyla sağlanabileceği de vurgulanmıştır.
– Çeşitli sendikaların güvencesiz işçilerin örgütlenmesi için geliştirdikleri özgün mücadele deneyimleri ortaya konmuş, bu çalışmaların karşılaştığı zorluklar ve sunduğu imkânlar değerlendirilmiştir. Var olan mevzuatın sınırlarını aşma perspektifi taşıyan fiili bir mücadelenin gerekliliği üzerinde durulmuştur.
– Yine bu alandaki farklı ülkelerde yaşanan deneyimler ve uluslararası çalışma hukukun sunduğu olanaklar ele alınmıştır.
– Güvencesiz çalışanlar ve güvencesiz çalışmayla ilgili işçi sınıfının algı ve bilincinin önem taşıdığı, sınıf içi tabakalaşmanın yarattığı dışlayıcı tutumların aşılmasının da kritik bir öneme sahip olduğu belirtilmiştir.
– Güvencesizliğin aşılması için yapısal ve ileri taleplerin ortaya konması gerektiği, işçi sınıfının defansif bir konumdan çıkarak pro-aktif, talep eden bir konuma gelmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.
– Türkiye sendikal hareketinin yapısal sorunlarının, geleneksel sendikal modellerin yaşadığı tıkanıklığın ve mevcut hâkim sendikal kültürün güvencesizlerin örgütlenmesi söz konusu olduğunca engelleyici etkenler olarak öne çıktığı, dolayısıyla bu alanda yapılacakların sendikal hareketin dönüşümünü öngören bir bakış açısıyla ele alınmasının gerekli olduğu belirlenmiştir.
– İstihdam alanındaki güvencesizleşmenin farklı statüdeki emekçilerin kaderlerini ve deneyimlerini ortaklaştıran niteliği düşünülerek emek örgütlerinin ortak mücadeleler geliştirmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.
– Yeni işçileşme süreçleriyle kompozisyonu değişmekte olan işçi sınıfının güvencesiz kesimleriyle ilgili bir mücadelede özellikle etnik kimlik, toplumsal cinsiyet ve göçmenlik temelindeki problem alanlarına ve kimlik taleplerine duyarlı bir yaklaşımın geliştirilmesinin önemi belirtilmiştir.