Genel Sekreter Emirali ŞİMŞEK bir basın açıklaması yaparak 1 ve 2 Nisan tarihlerinde emekçilere yönelik polis saldırısı ile ilgili KESK’in başlattığı hukuki süreci kamuoyuyla paylaştı. Açıklama şöyle: "AKP iktidarının ne eleştiriye, ne de demokratik eylem ve etkinliklere tahammül göstermediğinin her gün yeni örneklerine tanık oluyoruz. Özellikle de emekçilerin hak ve özgürlüklere ilişkin talepleri karşısında Hükümetin aklına ilk gelen polisiye yöntemlerle bastırılması ve gözdağı verilmesi gelmektedir. Çünkü iş güvencesine karşı duran, ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmeye and içmiş olan ve yandaşlık dışındaki örgütlenmeleri tehdit olarak algılayan AKP için bu çerçevedeki eylem ve etkinliklerin büyümeden bitirilmesi gerekiyor!
Bunun bir sonucu olarak 78 gün süren TEKEL direnişi sürecinde Başbakan’ın söylemlerinden sonra defalarca saldırılar gerçekleştirildi. Ancak vicdanı olan her insanın tepki gösterdiğini ve TEKEL direnişini desteklediğini anlayan AKP klasik yöntemini devreye sokarak, sanki kendisi ideolojik yaklaşmıyormuş gibi eylemler için “ideolojiktir, arkasında marjinal gruplar var” gibi çarpıtmalara girişti! Oysa 1 Nisan gecesi daha kimse sokaklara çıkmamışken binlerce polis sokakları doldurdu. Ankara’ya girişi olan tüm yollara barikatlar kuruldu.
Demokrasiyi, iktidarın her şeyi yapabilmesi olarak algılayan AKP zihniyeti, 1 ve 2 Nisan’da, Ankara’da Tekel işçileri ve onlara destek veren emekçilere yönelik saldırının da emrini vermiştir. Son aylarda baskılar o denli yoğunlaştı ki, iktidarın uygulamalarına karşı yapılan en sıradan basın açıklamasına dahi izin verilmemektedir. Emri altında bulundurduğu polis gücünü, güvenlik aygıtından çıkararak saldırı aygıtına dönüştüren hükümet, anayasa ve insan hakları sözleşmelerinde açıkça tanınan temel haklarımızın kullanımını, copla, gazla, polis panzerleriyle engellemeye çalışmaktadır. Sokaktaki polis zulmünü, idari ve adli soruşturmalar takip etmektedir. Son dönemde konfederasyonumuzca yapılan ve barışçıl nitelikte ifade açıklaması niteliğindeki her türlü eylem ve etkinlik hakkında idari ve cezai soruşturma başlatılması, bu antidemokratik tutumun en somut göstergesidir.
Temel haklarını kullanan emekçiler ve onların temsilcilerinin başında Demoklesin kılıcı gibi sallandırılan yargı mekanizması, ne yazık ki iktidarı kullananlara işlememektedir.
1 ve 2 Nisan günü, Tekel işçilerinin açıklama yapmalarını engellemek amacıyla sabah saatlerinde işçi otobüslerini durdurmak ve şehir merkezine girişlerine izin vermemek için şehirlerarası yollarda kurduğu kontrol noktalarında ve Kızılay civarında binlerce polis görevlendiren, açıklama yapılacak alana doğru gitmeye hazırlanan konfederasyonumuz üyelerine gazla, copla saldırı emri veren, olağanüstü güvenlik tedbirleri nedeniyle Ankara’da insanların yaşamlarını olumsuz etkilenmesine neden olan, sadece araç trafiğini değil, Sakarya Caddesi’nin girişlerindeki yaya trafiğini de durdurarak panzerler ve diğer müdahale araçlarıyla barikat kuran, “adeta darbe olmuş” yorumlarına yol açan ve demokratik bir ülkede olmaması gereken bu görüntülerden doğrudan sorumluluğu olan Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, Ankara Emniyet Müdürlüğü güvenlik şube müdürü görevlerini kötüye kullanmışlar, zor kullanma yetkisinin sınırlarını aşmışlar, kasten yaralama suçunu işlemişlerdir. Basına yaptığı açıklamalarla bu emri bizzat verdiği anlaşılan Başbakan’da aynı suçu işlemiştir.
Bu nedenle Başbakan, İçişleri Bakanı, Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, Ankara Emniyet Müdürlüğü güvenlik şube müdürü hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk.
Emekçilere yönelik tüm saldırıların amacının yıldırmak ve kazanılmış haklarımızı bile elimizden almak olduğunun bilinciyle, demokratik, fiili ve meşru mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız.