KESK Genel Başkanı Sami Evren, AKP’nin hazırladığı Anayasa değişikliği paketine ilişkin, "Evetçi misiniz, hayırcı mısınız" diye bir gündemlerinin olmadığını belirterek, gerçek gündemlerinin Türkiye’nin demokratikleştirilmesi olduğunu söyledi. Evren, çalışma yaşamı konusunda da maddelerin ince bir şekilde yazıldığını kaydederek, hazırlanan maddelerin sendikal hareketi zayıflatan bir anlayış taşıdığını vurguladı.
ABDURRAHMAN GÖK
AKP’nin Anayasa değişikliği taslağını değerlendiren KESK Genel Başkanı Sami Evren, oluşan gerilimin tarafı olamayacaklarını, "Evetçi misiniz, hayırcı mısınız" diye bir gündemlerinin olmadığını, gerçek gündemlerinin ise Türkiye’nin demokratikleşmesi olduğunu söyledi. Çalışma yaşamına ilişkin 53. maddenin çok ince bir şekilde yazıldığını da kaydeden Evren, "Yukarıda ‘toplu sözleşme hakkı verilir’ diyor, aşağıda tekrar bu hakkı boşa çıkartabilecek ve uzlaşma kurulunu karar organı haline getirerek de grev hakkını kullanmamayı taahhüt altına alıyor. Bu son derece anti demokratik, sendikal hareketi zayıflatan bir anlayıştır" dedi. 12 Eylül Anayasası’nın nasıl değiştirileceği konusunda bir yöntem sorunu olduğunu belirten Evren, yeni yapılacak Anayasa değişikliklerinin 72 milyonu kucaklaması, devletin ırkçı, asimilasyoncu, yok sayan anlayışını terk etmesi gerektiğini söyledi. Devletin bütün vatandaşlara eşit davranması ve anayasa ile birlikte toplumsal mutabakatı sağlaması gerektiğine değinen Evren, "Bir Anayasa’nın yurttaşların çalışma güvenliğini, iş güvencesini, barınma ve ulaşım hakkını, kamu hizmetlerinden nitelikli faydalanmasını güvence altına alması gerekir. Böyle bir toplumsal uzlaşmanın olabilmesi için de Anayasa’nın tartışılması, yeniden ele alınması, özgür bir ortamda demokratik bir ortamda olması gerekir. Bunu sağlayacak olan tabi ki siyasi iktidardır ve parlamentodur. AKP iktidarı maalesef böyle bir ortamı hazırlamadı. Böyle bir şey yapmazsanız bir defa Anayasa değişikliğine yanlış yerden başlamış olursunuz. Bazı maddelerde doğru şeyler söyleseniz bile, yöntem olarak toplumsal kesimleri kucaklama şansınız zayıflar. Ortaya atılan taslakta da bu zayıflığı görüyoruz" diye konuştu.
‘ANAYASA’DA DEĞİŞMEYEN ŞEY DEVLETİN IRKÇI, ASİMİLASYONCU YAKLAŞIMIDIR’
Anayasa maddelerinin ilk defa değişmediğini 1987’den beri 80’den fazla maddesinde değişiklik yapıldığını hatırlatan Evren, "Yeni değişikliklerle birlikte değişen maddeler yüzü geçecek. Ama Anayasa’da değişmeyen bir şey var. Devletin ırkçı, asimilasyoncu, farklı mezheplere yaklaşımı" dedi. Çalışma yaşamında emekçiler lehine en ufak bir değişikliğin söz konusu olmadığını vurgulayan Evren, şöyle dedi: "Bütün bunlara baktığımız zaman mevcut Anayasa bir defa demokratik yöntemlerle tartışmaya açılmadığı gibi, değişikliklerle de 12 Eylül Anayasasını yapan militarizmin Anayasa’daki izini, felsefesini ortadan kaldırmıyor." Çoğunluk partisinin Anayasa değişiklikleri konusundaki girişimlerini uzlaşma ortamından uzak yapmasını onaylamadıklarına işaret eden Evren, çoğunluk partisinin çoğulcu bir anayasa değişikliğini önermesi gerektiğini, bunun da sadece parlamento ile sınırlı olmaması gerektiğine vurgu yaptı. Demokratikleşmenin ilk adımı olarak Kürt sorununu işaret eden Evren, Alevi yurttaşların, emekçilerin uğradığı haksızlığın ortadan kaldırılması ve anayasa da hak arama haklarının güvence altına alınmasına dikkat çekti. Siyasi partiler yasası ve seçim barajının demokratik bir meclis önünde engel oluşturduğunu vurgulayan Evren, Türkiye’nin demokratikleşme yolunun siyasi partiler yasasının değiştirilmesi ve barajların kaldırılmasından geçtiğini söyledi.
‘YUKARIDA TOPLU SÖZLEŞME HAKKI VERİLİYOR AŞAĞIDA BU HAK BOŞA ÇIKARILIYOR’
Grev ve toplu sözleşme hakkının sendikacılık için olmazsa olmaz koşullar olduğuna dikkat çeken Evren, düzenlenen değişikliklerle de bunun güvence altına alınmadığını savundu. Evren sözlerini şöyle sürdürdü: "Tabi bu kamuoyunda çok yanlış da anlaşıldı. ‘Toplu sözleşme hakkı verildi ama grev verilmedi’ gibi. Bu tam doğru değil. Çok ince bir şekilde 53. madde yazılmış. Yukarıda ‘toplu sözleşme hakkı verilir’ diyor, aşağıda tekrar bu hakkı boşa çıkartabilecek ve uzlaşma kurulunu karar organı haline getirerek de grev hakkını kullanmamayı taahhüt altına alan ve bunu kanunla değil de Anayasa’da işverenin kendini güvence altına aldığı bir hale taşımış. Uzlaştırma kurulunu karar organı haline getirmiş ve aldığı karar ‘toplu sözleşme hükmündedir’ demiş. Bu son derece anti demokratik sendikal hareketi zayıflatan, sendikal hareketin bütün geleceğini uzlaştırma kuruluna teslim bir anlayış. Daha önce Bakanlar Kurulu’na öyle bir irade teslim ediliyordu. Şimdi Uzlaştırma Kurulu’na teslim ediliyor. Bu uluslararası sözleşmelere de, AİHM’in vermiş olduğu mahkeme kararlarına da aykırıdır. ‘Emekliler de bu haktan yararlanır’ diye bir ilave yaptılar. Aslında orada amaç emekli sendikalarını devre dışı bırakmaktır. ‘Sizin örgütlenmenize gerek yok, kamu sendikalarının yapacağı toplu sözleşme sizin adınıza da yapılır’ denmekte. Ama gerçek bu da değil. Uzlaştırma kurulu emekliler için de karar verme hakkına sahiptir anlamına geliyor aslında. Dolayısıyla bu düzenleme son derece yanlıştır. Grev meselesini örgütten uzaklaştırıyor. Ve Anayasada bu biçimiyle olmaması gereken bir şeyi Anayasal düzeyde sendikaları dışlayan Uzlaştırma Kurulu’nu öne çıkaran bir madde haline getiriyor bu son derece sakıncalıdır biz bunu doğru görmüyoruz." Uzlaştırma Kurulu’nda yer alanların kanunla belirleneceğinin belirtildiğini dile getiren Evren, "Kanunu kim belirleyecek yürütme, yürütmeyi de kendileri. Dolayısıyla böyle saçma bir şey olamaz" dedi.
‘İŞÇİ VE MEMURLAR İÇİN HALA AYRI AYRI MADDELER YAPILIYOR’
İşçi ve memur ayrımının ortadan kaldırılmadığı gibi Anayasal düzeyde ayrıştırıldığını söyleyen Evren, işçi ve memur sendikaları için ayrı maddelerin yapıldığını ifade etti. Avrupa ve dünyanın birçok yerinde işçi ve memur ayrımının söz konusu olmadığına işaret eden Evren, şunları kaydetti: "Hizmet üreten üretim sürecinde olan herkes çalışandır, emekçidir, işçidir. Sonunda ücretleri ile insanlar geçiniyorlar. Kamuda mı yoksa özelde mi çalışıyor; buna bakmaksızın aynı statüde örgütlenme özgürlüğünün önünde engel oluşturmamanız gerekiyor. AKP’nin bu düzenlemeleri içinde de bu söz konusu değil."
‘DEMOKRATİK BİR ANAYASA İSTİYORUZ’
10 Nisan’da İstanbul Kadıköy’de gerçekleşecek olan Anayasa Mitingi’ne bütün emekçi ve geniş kesimlerin katılımını istediklerini belirten Evren, "Ne 12 Eylül anayasasını ve statükoyu savunmak mümkündür. Ne de AKP’nin ortaya getirdiği değişiklikler yeterlidir. Türkiye’deki oluşan siyasal atmosfer özgürce bir anayasa tartışmanın önünde engel oluşturmaktadır. İktidar partisi ile muhalefetin yaratmış olduğu gerilim atmosferi içerisinde biz bir üçüncü cepheyi oluşturmak zorundayız. Biz bu oluşan gerilimin tarafı olamayız. Evetçi misiniz hayırcı mısınız diye bir tartışma bizim gündemimizde yoktur. Gerçek gündem biz bu ülkenin demokratikleşmesini istiyoruz. Demokratik bir anayasa istiyoruz."
(diha)