Ortadoğu genelinde ve ülkemizde 100 yılı aşkın süredir yürütülen inkâr ve imha politikalarının yarattığı Kürt sorununun son 40 yılında, büyük acılara yol açan çatışmalı bir dönemi yaşadık. Bugün silahların susmasını, çatışmalı sürecin sona ermesini; halklarımızın bir arada, eşit ve özgür biçimde yaşamasının inşası adına kritik tarihsel bir an olarak değerlendiriyoruz.
Bu gelişmeler, Kürt halkının anadilinde kamusal hizmetlere ulaşabilme, anadilinde eğitim gibi en temel haklar kapsamında değerlendirilebilecek talepleri ve yerel yönetimlerde demokrasi talepleri ile çözümün, Türkiye’nin ortak demokratikleşme gündeminin ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Kuşkusuz, iktidar kanadında yaşanan bu söylem değişikliğinin; toplumsal muhalefet, Kürt halkı ve emek-demokrasi güçlerinin uzun yıllardır vermiş olduğu ortak mücadelenin basıncıyla meydana geldiğini görmek gerekmektedir.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak bizler, kurulduğumuz günden bu yana sadece kamu emekçilerinin ekonomik ve sosyal hakları için değil; aynı zamanda savaşa karşı, barışın ve demokrasinin örgütlü sesi olmanın onurunu taşıyoruz. Bugün bu tarihsel kavşakta, yüreğimizde derin acılar bırakan çatışmalı dönemin tekrarlanmaması adına, barışın sesi olmaya devam edeceğimizi ve bu sesi sahipleneceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Önümüzdeki süreçte KESK, barış ve demokrasi mücadelesinin toplumsallaşması için sendikal sorumluluğunu yerine getirerek; emek ve demokrasi güçleriyle birlikte hareket ederek sürece aktif müdahil olacaktır. Biz, kalıcı bir barışın halkların doğrudan katılımı ve emek eksenli bir mücadele hattıyla mümkün olacağı gerçeğiyle hareket eden bir emek örgütü olarak, sürecin sadece parlamentoya sıkıştırılmayan, demokratik kitle ve emek-meslek örgütlerinin de sözünü kurabildiği bir demokratik işleyişle; toplumla birlikte açık ve şeffaf şekilde paylaşılarak ilerlemesini önemsiyoruz.
Bu bağlamda yaşanan her gelişmeyi sadece bir politik dönüşüm değil, aynı zamanda emek, toplumsal barış ve eşit yurttaşlık ilkeleri çerçevesinde ele alıyoruz.
KESK olarak bizler; savaşsız, sömürüsüz, laik, eşitlikçi bir gelecek hedefiyle halkların barış içinde yaşadığı demokratik bir toplumu savunuyoruz. Bu çerçevede, kayyım uygulamalarına ve halk iradesinin gaspına karşı mücadele yürütmek; KHK’lerin iptali ve hukuksuz ihraçların sona erdirilmesi için emek cephesinden ortak bir duruş sergilemek öncelikli görevlerimiz arasındadır. Siyasi tutsakların serbest bırakılması, demokratik hakların evrensel düzeyde güvence altına alınması ve halkların bir arada yaşam iradesinin güçlendirilmesi yönündeki tüm toplumsal talepleri desteklemeye devam edeceğiz.
Çatışmalı süreçler aynı zamanda halklar arasında mesafeler açılmasına, ortak yaşamın zarar görmesine ve kutuplaşmalara zemin yaratmıştır. Emekçiler toplumsal kutuplaştırmadan payını almış; emek örgütlülüğü de parçalanmış ve etkisi zayıflatılmıştır. Sonuçları itibarıyla bugün ülkemizde, emeklisinden işçisine, köylüsünden kamu emekçisine, alın teri ile geçinmeye çalışan tüm kesimlerin sefalet ücretleriyle yaşamak zorunda kalması bu parçalanmadan bağımsız değerlendirilemez.
Bu süreç, aynı zamanda bölge halklarının kaderine dair sözü yeniden eline aldığı, demokratik siyasete ve barışa yönelik umutların filizlendiği tarihsel bir dönemeçtir. Bu gelişme, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde antidemokratik uygulamaların; özellikle de Terörle Mücadele Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, anadilde kamusal hizmet yapılamaması gibi hak ihlallerinin meşrulaştırıldığı bir baskı düzeninin yeniden sorgulandığı bir sürecin de kapısını aralamaktadır.
Şu gerçeği bir an olsun unutmuyoruz: Bu topraklarda bir daha tek bir canımız toprağa düşmemeli; tek bir insanımız savaş, zorunlu göç, yoksulluk ve hak ihlallerinin hüküm sürdüğü bir düzenin nesnesi olmamalıdır. Kadınların, çocukların, yoksulların, köylülerin ve yerinden edilen halkların savaşta oluşan yaralarının sağaltılması, gerçek bir demokratikleşme süreciyle mümkün olabilir. Bu nedenle barış, salt silahların susması değil; aynı zamanda yeniden inşa, toplumsal uzlaşı ve adaletin tesisidir.
Kalıcı ve onurlu barış için, halkların katılımına dayalı bir süreçle demokratik Türkiye’yi birlikte inşa etmeliyiz.Bu nedenle KESK olarak, şunu da vurgulamak isteriz: Bu barış süreci asla herhangi bir siyasal hesapla, herhangi bir dar siyasal çıkarla tahakküm altına alınmamalıdır. Barış; bir siyasi angajmanın değil, halkların ortak iradesinin ve tarihsel vicdanının ürünü olmalıdır. Aynı zamanda bu sürecin, emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki tüm politikalarının tasfiye edilmesini ve bölge halklarının kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlayacak demokratik bir dayanışmayı zorunlu kıldığına inanıyoruz.
Diğer yandan, ülkemizde halen belediye başkanları, sendikacılar ve siyasetçiler başta olmak üzere, politik saiklerle gerçekleştirilen operasyonlarla tutuklanmaları; gazeteci, aydın, öğrenci ve akademisyenlere dönük gözaltı, tutuklama ve baskılar, barış sürecine giden yola mayın döşemekten başka hiçbir şeye hizmet etmeyecektir. Bu durum derhal sona erdirilmeli ve seçilmiş siyasetçiler özgür bırakılmalıdır.
KESK olarak, bu tarihsel adımın sadece takibini yapmakla kalmayacağız; aynı zamanda sendikal alanda, işyerlerinde, alanlarda ve kentlerde barışın kurumsallaşmasına katkı sunacak çabaları örgütleyeceğiz. Bu anlamda, çatışmalı süreçlerde bize dayatılan antidemokratik uygulamaların ortadan kaldırılması başta olmak üzere; sürecin gereği olan taleplerimiz açıktır:
- Gerçek ve grevli bir toplu sözleşme düzeninin hayata geçirilmesi,
- Tüm KHK’lı kamu emekçilerinin tazminat ve iade hakkıyla birlikte göreve dönmesinin sağlanması,
- İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulamaya konulması,
- Anadilde kamusal hizmet ve eğitim hakkının anayasal düzeyde tanınması,
- Kayyım rejimlerine son verilerek yerel yönetimlerin halk iradesine bırakılması,
- Çatışmalı dönemde egemen olan istisnai hukukun kaldırılması ve hukuk devletinin yeniden inşası.
Bunlar sadece birer talep değil; halkların özgür ve eşit bir gelecek hayalini gerçekleştirmenin zorunlu şartlarıdır. Barışın inşası; toplumsal adalet, ekolojik dengenin korunması, kadın mücadelesi ve emek örgütlerinin birlikte dayanışmasıyla mümkün olacaktır. 21. yüzyılda Türkiye’nin çağdaş, laik, demokratik bir hukuk devleti haline gelmesi için her türlü antidemokratik uygulamaya karşı duracağız.
Bu vesileyle tüm kamuoyuna çağrımızdır: Barışı sahiplenelim, savaşın tüm dinamiklerine karşı emek ve demokrasi cephesinde buluşalım.
KESK – Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Yürütme Kurulu