2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, göz göre göre, planlı bir şekilde 33 aydın ve 2 otel emekçisi diri diri yakıldı. Bu, münferit bir “linç” değil; örgütlü, kışkırtılmış, cezasızlık zemininde büyütülmüş bir derin devlet operasyonuydu. Katliam öncesi günlerce dağıtılan bildiriler, yayılan yalanlar, hedef gösteren manşetler, göz yumulan gerici mitingler ve nihayetinde seyirci kalan kolluk kuvvetleri; hepsi aynı senaryonun parçalarıydı.
Karanlık dehlizlerde planlanıp uygulanan katliamda, ateş sadece Madımak Oteli’ne değil, sönmemek üzere yüreklerimize de düştü.
Yüreğimiz hâlâ kanıyor, hâlâ yanıyor… Çünkü Madımak ’ta yalnızca insanlar değil; düşünce ve ifade özgürlüğü, laiklik, eşit yurttaşlık ve birlikte yaşama umudu da yakıldı.
AKP iktidarı boyunca cemaatler ve tarikatlarla kurulan ittifaklar sayesinde eğitimden yargıya, sağlıktan güvenliğe kadar her alan dini referanslarla yeniden dizayn edildi. Bir cemaatin tasfiyesi, başka cemaatlerin önünü açarak telafi edildi. Laiklik karşıtı bu politikalar sadece kurumları değil, toplumsal dokuyu da tahrip etti. Kadın hakları, LGBTİ+ bireylerin yaşam hakkı, Alevilerin inanç özgürlüğü, seküler eğitim sistemi doğrudan hedef alındı. Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumu dinsel referanslara göre şekillendiren bir aparata dönüştürüldü. Kamusal kaynaklar dini dernek ve vakıflara aktarıldı.
Bu uygulamalar, Sivas Katliamının zihinsel zeminini oluşturan tekçi ve otoriter anlayışın günümüzdeki yansımalarıdır.
Cezasızlık politikası, aynı zihniyetin iktidarda olduğu AKP döneminde daha da pervasızlaştı.
Aradan geçen bunca yıla rağmen gerçek failler yargılanmadı; tersine, ödüllendirildi. Firari sanıklar hakkında etkin bir soruşturma yürütülmedi. Adresleri bilinen failler korunarak, kamu görevlerinde çalışmaları, askerlik yapmaları, evlenmeleri görmezden gelindi. Arama kararları olmasına rağmen hiçbir işlem yapılmadı. Üstelik katliam sanıklarının avukatlarının AKP tarafından milletvekili, belediye başkanı, bakan ve hatta Anayasa Mahkemesi üyesi yapılması, yalnızca adaletsizliği değil, aynı zamanda ideolojik ortaklığı da açıkça ortaya koymaktadır.
Laikliğe, Adalete, Emeğe, Barış İçinde Birarada Yaşama İdealine Saldırılar Sürüyor!
Bugün iktidarda olanlar, sadece geçmişin karanlıklarını aydınlatmaktan kaçınmakla kalmıyor; aynı karanlığı derinleştirmeye devam ediyor. Kutuplaştırıcı dil, hedef gösterme siyaseti, muhalefeti kriminalize eden uygulamalar artarak sürüyor.
Biliyoruz ki laiklik karşıtı politikalar sadece Alevilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin demokratik geleceğini, özgürce birarada yaşam iradesini tehdit etmektedir.
Sivas Katliamı, sadece bir inanç grubuna değil; tıpkı 10 Ekim Katliamı gibi, farklı olan herkese, tüm muhalif kimliklere, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve barış taleplerine karşı organize bir sindirme operasyonudur.
Katliamlara, ölümlere alışmayacağız!
Alışmayacağız! Alışmak yeni katliamlara davetiye çıkartmaktır!
Alışmayacağız! Alışmak faşizmin kurumsallaşması demektir!
Alışmayacağız! Her türlü gerici, ırkçı dayatmaya karşı mücadele etmeye devam edeceğiz!
Unutmayacağız, unutturmayacağız!
Unutmuyoruz! Çünkü unutturulmak istenen her gerçek, gelecekte daha büyük adaletsizliklerin kapısını aralar.
Unutmuyoruz! Çünkü bu ülkede hâlâ laik, demokratik, eşit ve özgür bir yaşam için direnen milyonlar var.
Unutmuyoruz! Sivas’ın hesabı sorulana, gerçek failler yargılanana ve Madımak Oteli bir “Utanç Müzesi”ne dönüştürülene kadar bu ülkenin vicdanı olarak mücadelemizi sürdüreceğiz.
Sivas Katliamının 32. yılında, yaşamını yitiren canları saygıyla anıyoruz.
Sivas Katliamını Unutmadık, Unutmayacağız!
YÜRÜTME KURULU