Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) kasım ayı toplantısı bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Reşat Moralı Salonunda gerçekleştirildi.
“Kamu personel mevzuatının ve sosyal diyaloğun geliştirilmesi” gündemi ile yapılan toplantıya Konfederasyonumuzu temsilen Genel Sekreterimiz Şenol Köksal katıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan toplantının açılış konuşmasına Cumhuriyet’in 100. yıl dönümünü kutlayarak başladı. Ardından Filistin’de yaşanan katliama değinen Işıkhan “Filistin’de, tüm dünyanın gözü önünde soykırıma uğrayan kardeşlerimizin acısını yaşıyoruz” diyerek İsrail’in uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini kaydetti.
Kamu Personeli Danışma Kurulu’nun (KPDK) kamu kurum ve kuruluşlarıyla kamu görevlileri sendikaları arasındaki sosyal diyaloğun geliştirilmesi amacıyla her yıl mart ve kasım aylarında toplandığını ifade eden ÇSGB Bakanı Işıkhan “Bu sebeple Bakanlık olarak her fırsatta sosyal paydaşlarımızla bir araya geliyor, istişarelerde bulunuyor ve sorunların çözümü noktasında da gerekli olan tüm mekanizmalarımızı canlı bir şekilde tutmaya gayret ediyoruz.” Diye konuştu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yaptığı konuşmada geçtiğimiz dönem Toplu Sözleşmesine ilişkin olarak “hizmet kollarına yönelik çok sayıda kazanım” elde edildiğini iddia ederek “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarıyla da kamu görevlilerinin geneline yönelik bizim de masada üzerinde anlaştığımız hususlar dahil olmak üzere önemli sorunların çözümüne katkı sağladık” dedi.
2010 Anayasa referandumunun ardından 2012 yılında 4688 sayılı kanunda önemli değişiklikler yapıldığını, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının toplu sözleşmeyle de belirlenebilmesi sürecine geçildiğini kaydeden, bu süreçte 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu başta olmak üzere mevzuatta çok sayıda değişiklikler gerçekleştirdiklerini ifade eden ÇSGB Bakanı Işıkhan böylece “kamu personel yönetiminde çözülemeyeceği düşünülen bütün sorunların tek tek çözüme kavuşturulduğunu” iddia etti.
Konfederasyon ve sendikalar ‘paydaş’ olarak gördüklerini kaydeden ÇSGB bakanı Işıkhan sözlerini “Birlikte yürümeye, sizleri daha çok dinlemeye ve birlikte hareket etmeye devam edeceğiz. Sosyal diyalog temasıyla gerçekleştirdiğimiz Kamu Personeli Danışma Kurulu kasım ayı toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek tamamladı.
KESK Genel Sekreteri Köksal: Ortada Sunulduğu Gibi Pembe Bir Tablo Yok
Konfederasyonumuz adına söz alan Genel Sekreterimiz Şenol Köksal konuşmasına Cumhuriyetin 100. Yılını kutlayarak başladı. Konuşmasının devamında İsrail’in Filistin halkını hedef alan, adeta soykırıma dönüşen saldırılarını kınayan Genel Sekreterimiz “Öte yandan İsrail Devletinin vahşetini kınamak yetmiyor. Filistin halkı ile dayanışmayı büyütmek için somut adımlar atılması, Filistin halkının kendi topraklarında özgürce yaşamasını garanti altına alan bir çözüm sağlanıncaya kadar İsrail devleti ile siyasi, ticari, askeri tüm ilişkilerin askıya alınması gerekiyor” diye konuştu.
Genel Sekreterimiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açılış konuşmasında kendi cephesinden bir değerlendirme yaptığını kaydederek kamu emekçilerinin ve emeklilerin içinde bulunduğu durumun Bakan Işıkhan tarafından çizilen pembe tablo ile taban tabana zıt olduğunun altını çizdi.
Köksal: KPDK En Başından Beri İşlevsiz Bir Yapıdır
Genel Sekreterimiz, ‘Sayın Bakan her fırsatta sosyal paydaşlarımızla bir araya geliyor, istişarelerde bulunuyor ve sorunların çözümü noktasında da gerekli olan tüm mekanizmalarımızı canlı bir şekilde tutmaya gayret ediyoruz’ cümlelerini kurdu. Açıkçası bu sözleri duyunca insan kendi kendine acaba biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz? Diye sormadan edemiyor.
Başkalarını bilmiyoruz ama KESK olarak biz kamu idaresi ile öyle her fırsatta bir araya gelemiyoruz. Çoğu kez randevu taleplerimize bile yanıt alamıyoruz. Kaldı ki 4688 sayılı yasada temel amaçlarının başında sosyal diyaloğun geliştirilmesi olan KPDK bile düzenli toplanmıyor. Evet. 4688 sayılı yasaya göre KPDK toplantılarının her yıl mart ve kasım aylarında yapılması, yani KPDK’nın yılda iki kez toplanması gerekiyor. Belki de Sayın Bakan’a bilgi verilmemiştir. Ya da eksik bilgi verilmiş olabilir. Ben yine de hatırlatayım. Son KPDK toplantısı 30 Kasım 2021 tarihinde, pandemi koşulları nedeni ile çevrim içi olarak yapıldı. O günden bugüne KPDK toplantısı yapılmadı. Ondan önceki yıllarda da KPDK’nın yasada belirtilen sürelerde toplanmadığı zamanlar oldu” diye konuştu.
Genel Sekreterimiz konuşmasını 2012 yılından bugüne yapılan toplantıların KPDK’nın en başından beri işleviz bir yapı olduğunu defalarca teyit ettiğini ifade ederek sürdürdü.
KPDK toplantılarının ne amaç ne de işleyiş bakımından kanunda, yönetmelikte belirlendiği gibi işletilmediğini kaydeden Genel Sekreterimiz, “Çoğu kez gündemsiz toplandık. Hep aynı şey oldu. Bakanımızın açılış konuşması, ardından biriken, Toplu Sözleşme süreçlerinde çözülmediği için daha da artan sorunlarımıza ilişkin bizlerin konuşmaları ve kapanış. Dolayısıyla bugüne kadar yapılan KPDK toplantılarından sonuç aldığımızı söylemek mümkün değil. Ne yazık ki KPDK en başından beri işlevsiz kaldı” dedi.
Genel Sekreterimiz bugünkü toplantıda da yıllardır sürdürülen şeyin tekrar edildiğini vurguladığı konuşmasını “Bakanlık bu toplantı için haftalar öncesinden hepimizden gündem önerisi istedi. Hepimiz önerilerimizi gönderdik. Ama görüyoruz ki bakanlık gündem olarak, kanunda zaten bu kurulun görevleri arasında sayılan iki temel konuyu hem de içeriği epey geniş iki konuyu gündem olarak belirlemiş durumda” diyerek sürdürdü.
Köksal: Sosyal diyalog varmış gibi yapılıyor. Ama her şey tek taraflı olarak belirleniyor
Genel Sekreterimiz Şenol Köksal konuşmasının devamında KPDK toplantısının ana gündeminin sosyal diyaloğun geliştirilmesi olduğunu ancak sürecin yıllardır tek taraflı kararlarla yürütüldüğünü vurgulayarak sürdürdü.
Genel Sekreterimiz, “Eğri oturalım doğru konuşalım. Biz de sosyal diyaloğun sadece adı var. Sanki bir sosyal diyalog süreci işletiliyormuş gibi yapılıyor.
Bizler bu ve benzeri toplantılarda sorunlarımızı, çözüm önerilerimizi paylaşmakla kalıyoruz. Ancak işin icraat kısmında ne yazık ki tamamen monolog süreci işletiliyor. Bizleri yok sayan tek taraflı adımlar atılıyor. İktidar tek taraflı düzenlemeleri torba yasa tekliflerinin arasına koyup yasalaştırıyor. Bu durumun sayısız örneğini yaşadık, hangi birini sayalım” diye konuştu.
Köksal: Mevcut 4688 sayılı yasa evrensel sendikal normlara uyumlu hale getirilmedikçe ‘ben yaptım oldu’ düzeni devam edecek
Sadece son toplu sözleşme sürecinde yaşananların bile tek başına ortada bir sosyal diyalog olmadığını göstermeye yettiğinin altını çizen Genel Sekreterimiz, “Sayın Bakan konuşmasında son Toplu Sözleşmeden sanki önemli kazanımlar elde ettiğimiz bir süreç gibi bahsetti. Oysa biz KESK olarak tam tersini düşünüyoruz. Süreç sosyal diyaloğun sadece sözde kaldığını, bizlerin görüşlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını tüm açıklığı ile ortaya koymuştur” diye konuştu.
Geçtiğimiz toplu sözleşme sürecinde toplantıların ne zaman yapılacağının bile son anda öğrendiğine, Kamu İşvereni olan hükümetin 2. Teklifini yaptıktan sonra adeta sessizliğe büründüğüne dikkat çeken Genel Sekreterimiz Hakem Kurulu sürecinin başlayacağı son gün bile Kamu İşverenin ikinci teklifin yenilenip, yenilenmeyeceği, bir toplantı çağrısı yapılıp yapılmayacağı konularının belirsiz bırakıldığını hatırlatarak, “En önemlisi hem toplu sözleşme masasında hem de Hakem Kurulunda tüm konfederasyonlar kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan erime konusuna dikkat çekmesine, özellikle kira yardımı konusunun yakıcı bir ihtiyaç olduğunu vurgulamasına rağmen Kamu İşvereni temsilcileri bunları sadece dinlendi. Konfederasyonların Hakem Kurulunda görev yapan temsilcileri burada. Saatlerce dil döktük, haklılığımızı sayısız örnekle açıkladık” diye konuştu.
Kamu İşveren kesiminin temsilcilerinin sayıca fazla olduğu Hakem Kurulu’nun kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarının 2024-2025 dönemi için hedeflenen enflasyonun bile 15 puan altında artırma kararı aldığını, kira yardımı başta olmak üzere onlarca talebin yok saydığını, Çalışma Bakanı’nın 2. Teklifi açıklarken “olumlu olarak değerlendirdiğimiz maddeler” diye nitelendirdiği “Görevde yükselme ve unvan değişiklikleri’, ‘Disiplin Cezalarının Affı’, ‘Mobbing’ gibi başlıkların bile Hakem Kurulunca ‘uzlaşılamayan maddeler olarak tutanakta yer almıyor’ diyerek gündeme dahi alınmadığını hatırlatan Genel Sekreterimiz, “Tüm bunlara rağmen sayın Bakan Toplu Sözleşme sürecinden sanki önemli kazanımlar elde etmişiz gibi bir değerlendirme yapıyor. Bunu anlamak mümkün değil” diye konuştu.
Genel Sekreterimiz, Türkiye’de mevcut durumunda kamu emekçileri ve emekliler açısından sadece adı ‘toplu sözleşme’ olan ancak gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan bir sistemin hakim olduğunu vurgulayarak “Biz KESK olarak gittikçe köhneyen bu sistemin ülkenin kamu emekçilerine, emeklilerine layık bir sitem olmadığını, tarafların katılımıyla, evrensel sendikal normları temel alan, grev hakkı ile tamamlanan , örgütlenmenin önünü açan yeni bir yasanın yapılmasının gerektiğini en başından beri anlatmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki mevcut ‘işveren de ben olacağım, toplu sözleşme uyuşmazlığında hakem de ben olacağım, yasaları tek taraflı olarak yapan da ben olacağım’ anlayışını yıllardır aşamıyoruz. En temel kıstasların bile yok sayıldığı bu mevcut sistemde, kimse kusura bakmasın ama sosyal diyalogdan, sosyal diyaloğun geliştirilmesinden söz etmek zaten mümkün değil” diye konuştu.
Köksal: KESK’i Dışlama, Yok Sayma Tutumu Kaygı Verici
Genel Sekreterimiz Şenol Köksal konuşmasında; KESK’in hem toplu sözleşme süreçlerinde hem de genel olarak kamu alanını ilgilendiren tüm süreçlerde ayrımcı bir tutumla karşı karşıya bırakıldığına, dışlanmak, yok sayılmak istendiğine dikkat çekti.
Genel Sekreterimiz, “Özellikle son iki dönemedir toplu sözleşme süreçlerinden KESK’i adeta bir dışlama çabası söz konusu. İllerde üyelerimizin yaşadığı sorunlara ilişkin olarak valiliklere yaptığımız randevu başvurularımıza bile yanıt almakta zorlanıyoruz. Az önce de işaret ettim, toplu sözleşme oturumlarının hangi tarihte, saat kaçta olacağını dahi ısrarlı çabalarımız soncunda öğrenebiliyoruz. Bizim de bulunmamız gereken toplantılardan 4688 sayılı yasaya aykırı hareket edilerek haberdar edilmediğimiz durumlar yaşanıyor.
Örneğin 28 Temmuz’da Cumhurbaşkanı yardımcısı sayın Cevdet Yılmaz’ın katılımıyla Orta Vadeli Program (OVP) gündemi ile 1 Ağustos’ta yapılacağı ifade edilen toplantıya telefonla davet edildik. Aynı gün yani 28 Temmuz’da yine telefonla söz konusu toplantının Toplu Sözleşme toplantısı ile çakıştığı için sabah saatlerine alındığı bildirildi. 1 Ağustos sabahı ise bu kez yine telefonla söz konusu toplantının iptal edildiği bildirildi. OVP’ye ilişkin görüşlerimizi bir yazı ile acil göndermemiz istendi. Biz de görüşlerimizi özetleyen bir rapor hazırlayarak gönderdik.
Ancak birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı yardımcısı sayın Cevdet Yılmaz’ın OVP sunumundan öğreniyoruz ki bize iptal edildiği söylenen toplantı yapılmış. Diğer iki konfederasyonun o toplantıya katılımı da sağlanmış. Ama KESK’e telefonla ‘toplantıyı iptal ettik. Siz görüşlerinizi acil yazılı olarak bildirin’ denilmiş” diye konuştu.
Köksal: OVP’de, Kalkınma Planı’nda, Bütçede Bizi İlgilendiren Onlarca Düzenleme Var. Ama Bu Ülkede Sanki Emek Örgütleri Yokmuş Gibi Bir Tutumla Karşı Karşıyayız.
Genel Sekreterimiz hem 6 Eylül’de açıklanan Orta Vadeli Program’da hem de 19 Ekim’de açıklanan 12. Kalkınma Planı’nda kamu emekçilerini çok yakından ilgilendiren; maaşların gerçekleşen değil öngörülen enflasyona göre artırılarak enflasyon farkı ödenmesinin kaldırılması, esnek çalışma, emekli aylığı bağlama göstergelerinde değişiklik, emekli olma yaşını yükseltme gibi başlıkların yer aldığını hatırlatarak buna rağmen yıllardır ne OVP’lerin ne de Kalkınma Planlarının hazırlığında emek örgütlerinin, sendikaların, konfederasyonların görüşünün, önerisinin dikkate alınmadığını vurguladı.
Genel Sekreterimiz, “Keza bütçe süreçlerinde de dışlanıyoruz. Davet edilsek bile daha önceden hazırlanan teklifler, tasarılar hakkında iki, üç dakikalık konuşma yapmamız isteniyor. Yaptığımız değerlendirme ve öneriler de dikkate alınmıyor. Dolayısıyla sayın Bakan’ın burada hala sosyal diyalog süreçleri işletiliyormuş gibi bir konuşma yapmasını, sosyal diyaloğun güçlendirilmesinden bahsetmesini kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Diye konuştu.
Genel Sekreterimiz, konuşmasının son bölümünde kamu emekçilerinin ve emeklilerin içinde bulunduğu tabloya dikkat çekti.
Hükümetin ve Çalışma Bakanlığının hala “işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” benzeri cümleler kurduğunu kaydeden Genel Sekreterimiz, Türkiye’nin TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon baz alındığında dahi OECD ülkeleri içinde enflasyonu en yüksek ülke olduğunu, 38 üyesi olan OECD içinde yüksek enflasyon sırlamasında Türkiye’den sonra %12 ile Macaristan’ın geldiğini, dolayısıyla Türkiye’nin enflasyon sıralamasında ardından gelen ülkeyi bile beşe katladığına dikkat çekti.
Özellikle dar gelirli kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonundaki tablonun daha vahim olduğuna dikkat çeken Genel Sekreterimiz, “Son üç ayda hem dünya genelinde hem de OECD ülkelerinde gıda enflasyonu düşüyor. Ama ülkemizde artmaya devam ediyor. OECD üyesi 38 ülke içinde gıda enflasyonunda da %72 ile açık ara öndeyiz. Gıda enflasyonunda OECD ortalaması %8,2. Yani biz OECD ortalamasının nerdeyse 9 katı bir gıda enflasyonu yaşıyoruz” diye konuştu.
Çarşıda, pazarda, mutafta yaşanan gerçek enflasyonun TÜİK verilerinden çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Genel Sekreterimiz, “Biz KESK olarak tüm vatandaşlar gibi TÜİK verilerine değil, gerçekte yaşadığımız hayat pahalılığına bakıyoruz. Bizim araştırmalarımız bugün dört kişilik bir aile için açlık sınırının 16 bin, yoksulluk sınırının 49 bin TL’ye dayandığı gösteriyor. Bugün 1 bardak çay 10 TL, 1 adet simit 10 TL. Dört kişilik bir ailenin her ferdi 3 öğün 1 bardak çay içip 1 adet simit yese bile aylık masrafı 7.200 TL ediyor.
Buna karşın milyonlarca emekli en düşük emekli aylığı olan 7.500 TL ile, yine milyonlarca kamu emekçisi emeklisi 8.500 ile 9.000 TL emekli aylığı ile yaşam mücadelesi veriyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı ancak yoksulluk sınırının yarısına denk geliyor. 4 kişilik bir ailenin her ferdi asgari ücretle çalışsa bile toplam gelir yoksulluk sınırına ulaşmıyor. Devlet her ay daha önce açıkladığı enflasyon tahminlerini yükseltiyor. Dolaysıyla hükümet kanadından yapılan ‘işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ açıklamalarının bu koşullarda hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır” diye konuştu.
Köksal: İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş ve güvenli gelecek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz
Genel Sekreterimiz kamu emekçilerinin ve emeklilerin 2024 yılı başında maaşlarında yapılacak artışlar konusunda belli medya kuruluşlarının bilinçli olarak kamuoyunu yanıltıcı haberler yaptığına dikkat çekerek “Malum medyada son haftalarda ‘Memurun ve memur emeklisinin maaşı 2024 Ocak ayında %50 artacak’ gibi sekiz sütuna manşet haberler yapılıyor. Sanki çok büyük bir müjde verircesine yapılan bu haberleri KESK olarak buradan kınıyoruz.
Biliyorsunuz Merkez Bankası her ay enflasyon tahminini artırıyor. En son bir hafta önce 2023 tahminini %65’e, 2024 enflasyon tahminini de %36’ya çıkardı. 2023 için %65 olan hedefin tutması için zaten son altı ayın enflasyonun %38 olması gerekiyor. Bu durumda 2023’ün ikinci altı ayı için verilen toplu sözleşme maaş artış oranını (%6) düştüğümüzde kabaca %30’lük bir enflasyon farkı doğuyor. 2024’ün ilk altı ayı için %15 oranlı toplu sözleşme artışını eklediğimizde 2024 Ocak itibari ile maaşlarda kabaca zaten %45 artış olması gayet doğal. Buna rağmen müjde verir gibi haber yapanlara şunu sormak gerekiyor. Son dört aydır bu ülkede fiyatlar artmadı mı? Enflasyon dondu mu? Önümüzdeki iki ay yine fiyatlar artmayacak mı? Enflasyon yükselmeyecek mi? Öte yandan bağımsız iktisatçılar tarafından yapılan araştırmalar ülkede TÜİK rakamlarının en az iki katı bir enflasyon yaşandığını gösteriyor ki bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar da bunun TÜİK rakamlarından çok daha gerçekçi olduğunu yaşayarak biliyor.Üstelik bu sene getirilen ilave seyyanen ödenek uygulaması devam edecek. Dolayısıyla ilave seyyanen ödenek taban aylığımıza yansıtılmadığı için emekli aylıklarımız da gittikçe düşecek.
Sürekli söylüyoruz ama buradan bir kez daha altını çizmekte fayda var. Dünyanın her yerinde enflasyon oranında maaş, ücret artışı reel olarak sıfır artış demektir. Ama Türkiye’de, ‘enflasyon farkı’ adı ile yapılan artışlar ise kamu emekçilerinin hanesine eksi yazılmaktan, maaşlarımızı daha da buharlaştırmaktan öteye gitmiyor. Çünkü Türkiye’de enflasyon zaten TÜİK vasıtası ile yaşanandan çok daha düşük gösteriliyor” diye konuştu.
Genel Sekreterimiz, konuşmasını “Biz burada diğer konfederasyonların sözcülerinin yaptığı gibi kamu emekçilerinin ve emeklilerin sorunlarına ilişkin olarak tek tek taleplerimizi sıralamayacağız. Çünkü yaşanan sorunların da buna ilişkin defalarca dile getirdiğimiz taleplerin de hem hükümet hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çok iyi bildiğini ancak tercihin yıllardır kamu emekçilerinden, emeklilerden yana kullanılmadığını görüyoruz. Bu nedenle KESK olarak her şeye rağmen insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş ve güvenli gelecek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.” Diyerek tamamladı.