Irkçı, şoven politikalarını sürdürerek halkların barış içinde bir arada yaşamasının önüne set çekmek isteyenler geçmişte olduğu gibi bugün yine işbaşındadır. Linç kültüründen beslenenlerin, benzerlerine defalarca tanık olduğumuz vahşeti son olarak Halkların Demokratik Kongresi (HDK) heyetinin Karadeniz gezisinde bir kez daha yüzünü göstermiştir.
Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) barış ve kardeşliğin güçlendirilmesi için başlattığı Karadeniz gezisi çerçevesinde Sinop ve Samsun’da yaşanalar ülkemizde barışın dilinin hâkim olmasını istemeyen aşırı milliyetçi odakların ve kontra örgütlenmelerin “organize işlerini” açığa çıkarmıştır. Heyet daha gezilerine başlamadan günler önce internet sitelerinden halkı kışkırtıcı yayınlar yapan, bildiriler dağıtan faşist güruh, önce Sinop’ta ardından Samsun’daki provokasyonlara imza atmıştır. Heyetin güvenliğini sağlamakla görevli polis ise ırkçı-şoven güruhun vahşetini izlemekle kalmamış, oluşturduğu “güvenlik çemberi” ile adeta saldırganları koruma altına almıştır. Heyette yer alanların sığınmak zorunda kaldığı öğretmenevini yakmaya kalkacak kadar azgınlaşan saldırganların yerine heyete destek verenler gözaltına alınmıştır.
Tüm bu yaşananlar, suçu başkalarının üzerine atmaya çalışan AKP’nin olayların doğrudan sorumlusu olduğunu fazlasıyla ortaya koymaktadır. Kaldı ki farklı din, kültür, kimlik ve inançlara yönelik nefret dilini kutsayan da AKP’den başkası değildir. 12 Eylül’ün ırkçı zihniyetinin “tek kimlik, tek din, tek mezhep” anlayışının mirasçısı olan AKP’nin bu konudaki sicili kabarıktır. Sivas katliamı sanıklarının zamanaşımından yararlandırılmasından, Hizbul kontracıların afla dışarı salıverilmesine, Hırant Dink katliamının tetikçisi ile fotoğraf çektiren polislerin terfi ettirilmesinden Adıyaman’da Alevi yurttaşların evinin işaretlenmesini “çocuk işi” diyerek geçiştirilmesine kadar daha sayamadığımız pek çok ırkçı-gerici politikaya imza atanların sütten çıkmış ak kaşık olmadığı bilinmektedir.
Samsun ve Sinop’taki linç girişiminin şu ya da bu parti mensupları tarafından kışkırtıldığını tartışmanın hiçbir anlamı yoktur. Saldırganların ve yanında, arkasında yer alan güçlerin mensubu oldukları partiler bir yana, Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası olan ve 40 bini aşkın insanımızın yaşamına mal olan Kürt sorununun barışçı yollarla çözülmesini, halkların kardeşçe bir arada yaşamasını istemeyenler olduğu açıktır. Dolayısıyla ülkemizde kalıcı barışı ve demokrasiyi istemeyen, içerde ve dışarıda savaş çığırtkanlığı yapanlar hangi partinin mensubu ya da sempatizanı olursa olsun beslendikleri zihniyet tektir.
KESK olarak, HDK heyeti nezdinde barış ve kardeşlik talebine yönelik bu ırkçı-şoven zihniyetin ürünü saldırganlığı kınıyoruz. Öte yandan barışa, kardeşliğe dair umutların yeniden yeşerdiği bir dönmede Sinop ve Samsunda yaşanan provokasyonlar, ırkçı-şoven atmosferin yaratmaya çalıştığı kara bulutları dağıtma konusunda tüm demokrasi güçlerinin sorumluluğunun arttığını göstermektedir. Bu sorumluluğun bilincinde olan KESK, kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına yıllardır barışa hasret kalan bu ülkenin halklarının yanında olmayı sürdürecek, farklılıklarımızla bir arada, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratik özgür bir Türkiye'ye doğru uzanan yolda her zaman barıştan, halkların kardeşliğinden yana olmaya devam edecektir.
Yürütme Kurulu