Günümüzde yaşanan ekonomik kriz hem içeride hem de dışarıda, yıkıcı etkisi ile devam etmektedir. Bugün ekonomik krizin derinleştiği, iflasın eşiğinde olan ülkeler “kemer sıkma” yöntemleri ile krizin faturasını emekçilerden çıkartmaya yönelirken, büyük bir insanlık krizinin de görüntüleri oluşmaktadır.
Bugün İspanya ve Yunanistan emekçileri parlamento önündeki meydanları birer direniş alanına çevirirken, gasp edilen haklarının ve insanca yaşam koşullarının iade edilmesi için sürdürdükleri mücadelede kararlı olduklarını da ortaya koyuyorlar.
Ülkemizde ise AKP hükümeti “büyüyen ve güçlü bir ekonomi”nin var olduğunu savunurken, aynı anda krizi en derin yaşayan ülkelerdeki emekçilere dayatılan koşulları aratmayacak biçimde kemeri emekçilerin boğazında sıkmaya ısrarla devam ediyor.
Bu süreçte AKP hükümeti 657 sayılı Kanunda yapmak istediği düzenleme ile kamu emekçilerini iş kaybı tehlikesinin, sendikasızlaşmanın ve daha düşük ücretlerin bulunduğu güvencesizliğe doğru hızla itiyor. Yetmezmiş gibi “bütçe” bahanesi ile sosyal harcamaları en alt düzeye indirmeye ve en temel kamu hizmetlerini neredeyse tümüyle piyasanın hizmetine devretmeye çabalıyor. Bugün gelinen nokta, emekçilere daha ağır çalışma koşullarının dayatıldığı, sömürünün daha da sertleştiği ve geleceğin belirsiz bir karanlığa doğru sürüklendiği, ARTIK BARDAĞIN TAŞTIĞI SON NOKTADIR!
Bugünlerde AKP kanadından açıklama üzerine açıklama, tasarı üzerine tasarı gelmektedir. Oldubittiye getirilen yasalar artık neredeyse gece yarısı operasyonları şeklinde bizlere dayatılmak istenmektedir. Nabız yoklamak için en son ortaya atılan emeklilik yaşının yükseltilmesi ve kıdem tazminatının törpülenmesi gibi açıklamalardan da anlaşılan odur ki, AKP hükümetinin emekçilerin sosyal ve özlük haklarına ilişkin planları gelecekte daha da sertleşerek devam edecektir.
Ardı arkası kesilmeyen bu dayatmalar zincirinde önceki hafta, işten atılmayı ve düşük ücreti keyfi bir hale getirecek olan performansa dayalı ücretlendirme karşımıza çıkmıştı. Bu hafta ise 2013 yılı Bütçe Kanun Tasarısı ile sıra fazla mesai ücretlerinin kaldırılmasındaydı. Ayrıca aynı tasarıda yer alan kamuya ait kreşlere, misafirhanelere ve spor tesislerine hiçbir şekilde yeni personel alınmayacağı ve bu alanlara hiçbir şekilde bütçeden ödenek aktarılmayacağı maddesi de yürütülen bilinçli saldırı politikasının yeni girişimleri oldu.
Bugün yoksulluk sınırının 3,351 TL olduğu koşullarda kamu emekçilerinin ortalama geliri 1,546TL’dir. Performansa dayalı ücretlendirme ve fazla mesai ücretinin kaldırılması ile hiç kuşku yok ki yoksulluğun pençesine mahkum edilen kamu emekçilerinin sayısı daha da artacaktır. AKP hükümeti, bu koşullarda daha ağır sömürüye maruz kalan emekçiler için ayrıca bir de zorunlu giderler yaratmaktadır. Kreş, çocuk bakımevi, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerinin bundan böyle bütçeden karşılanmaması kararı ile birçok ek maliyet yine emekçinin sırtına yüklenmiş olacaktır. Çalıştığı için çocuğuna bakamayan aileler zorunlu olarak çocuğunu kreşe vermek isteyecek ve aylık yaklaşık 1,000 TL gibi ek bir maliyetle karşı karşıya kalacaklardır. Buradan da anlaşılan odur ki, AKP hükümetinin artık emekçilerden beklediği var olan ücretleri ve her gün bir yenisi dayatılan yeni giderleri ile hayatta kalmak için mucizeler yaratmasıdır.
AKP hükümetini bir kez daha uyarıyoruz, KESK olarak bu dayatmalara asla izin vermeyeceğiz!
Kazanılmış haklarımıza göz dikenler, belli sermaye çevrelerini sürekli bizden aldıkları ile besleyenler dikkat etsinler, her adımlarında karşılarında emekçilerin barikatını, kamu emekçilerinin örgütlü gücü KESK’in “Geçit Yok” duvarını göreceklerdir.
Yürütme Kurulu