Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 108. Konferansı İsviçre’nin Cenevre kentinde 10-21 Haziran 2019 tarihinde toplandı. ILO’nun kuruluşunun 100. Yılında yapılan konferansta Türkiye hükümetine 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi’nin ihlal edildiği gerekçesi ile önemli uyarılar yapıldı.
108. ILO konferansı öncesinde ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) tarafından Macaristan ve Bulgaristan’da hazırlık toplantıları gerçekleştirilmiş, söz konusu toplantılara KESK adına katılan Genel Sekreterimiz ülkemizde çalışma yaşamı ve sendikal hak ihlalleri alanında yaşanan sorunları dile getirmişti.
10 Haziran’da Cenevre’de başlayan 108. ILO konferansında ise her yıl olduğu gibi bu yıl da ILO Sözleşmelerine aykırılıktan dolayı ülkeler ile ilgili yapılacak görüşmeler en önemli tartışma başlığı oldu. Türkiye’nin ‘kara liste’ olarak bilenen “Double Footnoted” bölümde yer alıyor olması ve görüşülecek ülkeler arasında birinci sırada bulunuyor olması Türkiye ile ilgili yapılacak olan tartışmanın önemini artıran unsurlar oldu.
KESK ve bağlı sendikalardan ILO 108. Konferansına, KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), EĞİTİM SEN Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan ve Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç EI (Eğitim Enternasyonali) ve SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara ise PSI (Kamu Hizmetleri Enternasyonali) adına katıldılar.
Türkiye’nin 87 sayılı ILO “Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması” ILO sözleşmesine aykırı uygulamalarından dolayı değerlendirileceği CAS (Standartları İzleme Komitesi) toplantısı öncesinde 11 Haziran Salı günü çalışan temsilcilerinin katılımı ile bir hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Hazırlık toplantısına Türkiye’den KESK, EĞİTİM SEN ve SES’in yanı sıra Türk-İş, Hak-İş ve Türkiye Kamu Sen katıldı. Hazırlık toplantısında ayrıca farklı ülkelerden çok sayıda kurum temsilcisi de yapılacak olan tartışmalara çalışanlar adına destek vermek için katılım sağladı. Hazırlık toplantısında 12 Haziran tarihinde yapılacak olan CAS toplantısında nasıl bir yöntem izleneceği, konuşmacılar vb. konular değerlendirildi.
12 Haziran Salı günü saat 15.00’de başlayan CAS toplantısında ilk olarak Türkiye Hükümeti Çalışma Bakanlığı adına yapılan konuşma ile ILO Uzmanlar Komitesi raporunda ortaya konulan eleştirilere yanıt verilmeye çalışıldı. Türkiye hükümeti adına yapılan sunumda ILO Uzmanlar Komitesi raporunda yer verilen eleştirilere geçerli ve ikna edici yanıtların verilemediği, eleştirilerin genel geçer söylemlerle karşılanmaya çalışıldığı gözlemlendi. ILO çalışan ve çalışan ve işveren sözcülerinin raporla ilgili görüşlerini açıklamasının ardından Türkiye’den katılan çalışan ve işveren temsilcilerine söz verildi.
Türkiye çalışan temsilcileri adına söz alan TÜRK-İŞ ve TÜRKİYE KAMU SEN tarafından yapılan sunumlarda ILO Uzmanlar Komitesi raporunda yer verilen sorunlara kısmen değinilse de 87 sayılı sözleşme bağlamında ayrıntılı bir durum tespiti yapılmadığı gözlemlendi. Toplantının devamında ise uluslararası örgütler ve kimi devlet temsilcileri söz aldı.
Bu bölümde KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz, Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan ve SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, 87 sayılı sözleşme bağlamında yaşanan ihlaller konusunda, Çalışma Bakanlığı ve ILO Çalışma Standartları Birimi ile paylaştığımız, aşağıdaki linkten ulaşabileceğiniz, raporumuzu temel alarak katılımcılara ayrıntılı sunum yaptı.
KESK, Eğitim Sen ve SES temsilcileri tarafından yapılan konuşmalarda 87 sayılı ILO sözleşmesi kapsamında yaşanan sorunların özellikle OHAL döneminde arttığına dikkat çekilerek, KHK’ler ile yaşanan ihraçların hukuksuzluğuna, hükümetin ‘sivil ölü’ muamelesi yaptığı ihraç kamu çalışanlarının yaşadığı mağduriyetlere, OHAL komisyonunun; kuruluşu, çalışma biçimi ve bugüne kadar verdiği kararlar gözetildiğinde bir oyalama aracına dönüştüğüne vurgu yapıldı.
OHAL döneminde yapılan ve kalıcı hale getirilen antidemokratik düzenlemeler ile örgütlenme özgürlüğünün ciddi bir darbe aldığını ifade eden Konfederasyon ve sendika temsilcilerimiz, Türkiye’de sendikal ayrımcılık ve sendika çokluğu ilkesine ilişkin aykırılıkların hiç olmadığı kadar arttığına dikkat çekti. Ayrıca güvencesiz istihdam tiplerinde yaşanan artış, sürgün, açığa alma, sendikal etkinliklerin yasaklanması gibi baskıların Türkiye’de kamu emekçilerinin iş güvencesini ve çalışma hakkını ortadan kaldırdığını ifade eden Konfederasyon ve sendika temsilcilerimiz yaşanan tablonun 87 sayılı ILO sözleşmesine aykırılıkları arttırdığının altını çizdi.
Romanya Çalışma ve Sosyal Adalet Bakanlığı Danışmanı Tache , Avrupa Birliği ve Üye Ülkeleri adına yaptığı açıklamada, Türkiye hükümetini ayrımcılık, baskı ve tehditlerin olduğu iklimden uzaklaşmaları için gerekli adımları atmaya çağırdı. Eylemler, basın açıklamaları sırasında sendika üye ve yöneticilerinin tutuklanmalarından, sendika yöneticilerinin pasaportlarına el konulmasından ve sivil hakların kısıtlanmasından dolayı kaygı duyduklarını dile getiren Tache, kamu da dahil olmak üzere tüm emekçilerin üyesi olmak istedikleri kuruluşlarda sendikalaşma haklarına sahip olduklarını vurguladı.
ETUCE Avrupa Direktörü Susan Flocken ise sendikaların ve sendikal faaliyetlerin işleyişine müdahale etmek ve engellemek, sendikaların bağımsızlığına ve özerkliğine saygı duymamak anlamına geldiğini ifade ederek her ülkenin sosyo-ekonomik dinamikleri için, insan ve sendikal haklara uyumun esas olduğunu vurguladı. Flocken, ETUCE ve üye kuruluşların Türkiye’deki özellikle kadın meslektaşlarını, çocuk haklarını ve ifade özgürlüğünü içeren insan hakları ve sendika haklarının ve özgürlüklerinin korunmasında meslektaşlarını coşkuyla desteklemeye devam edeceklerinin altını çizdi.
Toplantıda söz alan çok sayıda uluslararası kuruluş temsilcisi tarafından yapılan konuşmalarda da Türkiye’de yaşanan sendikal hak ve özgürlük ihlallerine geniş bir şekilde yer verilirken Türkiye hükümetinin uygulamalarına Katar, Fas, Cezayir, Azerbaycan, Kazakistan, Pakistan gibi ülke temsilcilerinden, neredeyse aynı cümlelerle destek gelmesi dikkatlerden kaçmadı.
Ardından çalışan ve işveren sözcüleri yapılan değerlendirmelerle ilgili son sözlerini söylediler. Son olarak Çalışma Bakanlığı adına yapılan konuşmada tıpkı hazırlık toplantısında olduğu gibi eleştirilerin genel geçer söylemlerle karşılanmaya çalışıldığı gözlemlendi. Hükümet sözcüsü KESK’e bağlı sendikaların üyelerinin sendikal faaliyetleri nedeni ile hedef haline getirilerek OHAL KHK’leri ile ihraç edildiği yönündeki eleştiriyi cevaplamak yerine MEMUR SEN’e bağlı sendikalardan 10.600, Türkiye Kamu Sen’e bağlı sendikalardan ise 4.400 civarında kamu emekçinin de ihraç edildiğini söyledi. Dolayısıyla KESK’in ILO Uzmanlar Komitesi raporuna da giren ‘sendikal faaliyetler gerekçesi ile ihraç’ eleştirisine yanıt vermek yerine diğer konfederasyonlar suskun kalırken sadece kendisine bağlı sendikaların değil, hukuksuz bir şekilde ihraç edilen tüm kamu çalışanlarının da hakkını arayan tek konfederasyon olduğu bizzat hükümet temsilcisinin ağzından itiraf edilmiş oldu.
OHAL Komisyonun bir ‘oylama aracına’ dönüştüğü yönündeki eleştiriye hükümet sözcüsü tarafından verilen cevapta ise komisyonun ‘yeterince hızlı’ çalıştığı, bugüne kadar kendisine yapılan toplam 126 bin 120 başvurudan 70 bin 406’sı hakkında karar verildiği, bunlardan 65 bin 156’sının (%92,5‘inin) ret ile sonuçlanırken sadece 5 bin 250 kamu çalışanının (%7,4) görevine iade edilmesine karar verildiği söylenmiştir.
Öte yandan Hükümet sözcüsü, OHAL Komisyonunun kendisine yapılan toplam başvurunun %56’sı hakkında karar verirken KESK’e bağlı sendikaların üyesi 4.269 kamu emekçisinden sadece 588’i (KESK toplam ihraçlarının %14’ü, kamudan toplam ihraçların %0,8’i) hakkında karar verdiği dolayısıyla KESK’e bağlı sendikaların üyelerinin dosyalarının incelenmesinin geriye bırakılarak mağduriyetlerinin arttırıldığı yönündeki eleştiriye açıklık getirmek yerine komisyonun KESK bağlı sendikaların üyesi 588 kamu emekçisinin 199’nun hakkında göreve iade kararı verdiğini söyleyerek, söz konusu rakamın oransal olarak göreve iade edilen kamu çalışanlarına nazaran yüksek bir orana tekabül ettiğini savunmuştur.
Aplikasyon Komitesi’nden Türkiye’ye Önemli Eleştiriler
ILO Aplikasyon Komitesi, 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesini ihlal ettiği gerekçesiyle gündeme aldığı Türkiye’ye önemli uyarılarda bulundu.
Aplikasyon Komitesi raporunda Türkiye’de işçi örgütlerinin kurulması, üye olunması ve faaliyet göstermesi üzerindeki engellemelere ilişkin iddiaların “endişeyle kayıt altına alındığını” vurgulandı.
Medeni haklara riayet etmenin örgütlenme özgürlüğünün vazgeçilmez temel önkoşulu olduğunun vurgulandığı ön raporda “komite işçi örgütlerinin kurulması, üye olunması ve faaliyet göstermesi üzerindeki kısıtlamalara ilişkin iddiaları endişeyle kayıt altına alır” denildi.
Raporda Türkiye Hükümetinden;
- Örgütlenme özgürlüğünün-hangi sendikaya üye olunduğuna bakılmaksızın-güvence altına alınabilmesi için medeni haklara riayet edilen normal koşullarda ve şiddet, baskı ile tehditlerin olmadığı bir iklimde uygulanabilmesinin sağlanabilmesi yönünde her türlü uygun önlemin alınması;
- İşçi ve işveren örgütlerinin ve onların üyelerinin olağan yargı prosedürü ve hukuki süreçlerinden faydalanabilmesinin güvence altına alınması;
- Herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan-kamu sektörü dahil olmak üzere-bütün işçilerin, ILO sözleşmesine ve pratiklerine uygun biçimde, örgütlenme özgürlüğünden faydalanabilmesi için 4688 sayılı yasanın, en fazla temsile haiz işçi ve işveren örgütleriyle istişare ederek, gözden geçirilmesi;
- 5 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin işçi ve işveren örgütlerini kapsam dışında bırakacak şekilde revize edilmesi;
- Sendikaların kapatılması işleminin sadece mahkeme kararı sonucunda yapılması ve savunma hakkının bağımsız yargı aracılığıyla tamamen güvence altına alınması istendi.
Ayrıca Aplikasyon Komitesi Türkiye hükümetinden yukarıda bahsedilen tavsiyelere ilişkin kaydettiği ilerlemeleri Uzmanlar Komitesinin Kasım 2019’daki toplantısına sunmasını talep etti.