Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ilişkin olarak genel merkezimizde düzenlediğimiz basın toplantısında Merkez Yönetim Kurulumuz adına konuşan Eş Genel Başkanımız İbrahim Kara, açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarının kritik aşamaya geldiğine dikkat çekerek, açlık grevi eylemine katılanların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurguladı.
Cezaevlerinde yaşanan açlık grevleri sürecini izlemeye devam edeceklerini belirten Kara, “Açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin durumlarının tespiti için sendikamızın da içerisinde olduğu sağlık örgütleri ve insan hakları örgütlerinden oluşan bir heyetin cezaevlerine ziyaretlerde bulunmasına izin verilmesi talebimizi bir kez daha yineliyoruz. Tutuklu ve hükümlülerin kalıcı zarar görmemesi ve can kayıplarının yaşanmaması için Adalet Bakanlığı’nı ve Sağlık Bakanlığı’nı diyalog zemini oluşturarak gerekli adımları atmaya davet ediyoruz” diye konuştu. Açıklamanın Tamamı Aşağıdadır
Cezaevleri bir kez daha açlık grevleri ile gündemimize gelmiştir. Sendikamıza ulaşan bilgilere göre 08 Kasım 2018 tarihinde başlayan açlık grevleri 22-01-2019 tarihi itibari ile 60 cezaevinde 293 kişi ile devam etmektedir.
Açlık grevleri, gerek sağlık açısından, gerekse etik ve politik açıdan oldukça karmaşık bir süreçtir. Uluslararası alanda uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda konu ile ilgili pek çok evrensel tıbbi, hukuk ve etik normlar ortaya çıkmıştır. Sendikamız da açlık grevleri ve ölüm oruçları konusundaki yaklaşımını bu evrensel normlar üzerinden değerlendirmektedir. Her zaman yaşamdan yana olan ve yaşam hakkını savunan sağlık emekçileri, insan yaşamını her türlü kavram ve kaygının ötesinde ele almış, her şeyin merkezine insanı, yaşamını ve sağlığı koyarak şekillendirmiştir.
Cezaevlerinde açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarına ilişkin avukatlarından ve görüşmecilerinden almış olduğumuz bilgilere göre kritik aşamaya gelinmiştir. Özellikle Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan ve süresiz dönüşümsüz açlık grevinin 76. gününde olan Leyla Güven’in bitkin ve yorgun olduğu, ciddi kilo kaybı yaşadığı, görme bozukluğu olduğu, tansiyon düşüklüğü yaşadığı, eklem ve kas ağrıları çektiği, bulantı nedeniyle sıvı almada zorlandığı, ses ve gürültüye karşı hassasiyetinin olduğu ve özellikle son bir hafta içerisinde enfeksiyon bulgusu olabilecek ateş yüksekliği şikayetlerinin olduğu, avukat ve ziyaretçi görüşmesine çıkmakta zorlandığı ifade edilmektedir.
Açlık grevi eylemine başvuran tutuklu ve hükümlülerin başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerekmektedir. Adalet Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın Kasım 1991’de 43. Dünya Tıp Kongresi tarafından Malta’da kabul edilen ve en son 2017’de güncellenen Malta Bildirgesi’ne uygun olarak davranmaları ve gerekli hassasiyeti göstermeleri gerekmektedir. Sağlıkçılar, mesleki değerler ve etik ilkeler dışında davranmaya zorlanmamalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikası olarak etik ve mesleki değerlerimizi ve ilkeleri her koşulda savunacak ve bunları savunan sağlık emekçilerinin yanında olacağız. Sağlık açısından olağan dışı bir durum olan açlık grevlerine karşı sorumluluğumuz bugüne kadar evrensel etik ilkeler, mesleki değerlerimiz ve ettiğimiz yemine göre belirlenmiştir. Bundan sonraki süreçte de cezaevlerinde görev yapan ve açlık grevcilerinin sağlığından da sorumlu olan sağlık emekçilerini bu değerlere bağlı kalmaya, açlık grevcilerinin sağlık durumunun izlenmesinde rehber niteliğindeki Malta Bildirgesi’ne uygun davranmaya çağırıyoruz.
Yine tutuklu ve hükümlülerin ‘hekim seçme ve 2. bir görüş alma hakkının kullandırılması gerekmektedir, sendikamız böyle bir talep olması durumunda sağlık kontrollerinin yapılabilmesi için sorumluluk alacaktır.
Cezaevinde kalanların onurları, insan hakları, yaşam hakkı ve sağlık hakkının korunması devletin sorumluluğundadır. Açlık grevlerinin herhangi bir aşamasında cezaevi kurumlarının olası şeker, tuz ve vitamin yasağı, yaşam hakkı bağlamında zamana yayılmış işkence ve kötü muamele olarak ele alınabilecek bir tutumdur. Bu ve benzeri tutumlar ne yazık ki, geçmiş yıllardaki açlık grevlerinde sakat kalma ya da ölümle sonuçlanabilecek ağır sonuçların yaşanmasına neden olmuştur.
Bu nedenle açlık grevi yapanların sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B1 vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçilerinin olması, zor kullanmaktan kaçınılması gibi konular ek sağlık sorunları ortaya çıkmasını engelleyecektir.
Yine açlık grevi yapanların açlık grevini bıraktıklarında en az sağlık sorunu yaşamalarına olanak verecek bakımını ve bırakanların tedavi koşullarının sağlanması için çaba harcamak, yaşam ve sağlık hakkının gerçekleşmesi devletin sorumluluğundadır. Açlık grevlerinde “sıvı, B grubu vitamin, tuz, şeker ve karbonat” alımı yaşamsal olduğu kadar, eylem sonlandıktan sonra kalıcı beyin hasarlarının önlenmesi açısından da kritik önemdedir.
Vücutlarında engellik oluşturacak tahribatlar oluşmaması ve ölümlerin yaşanmaması için hükümeti ve ilgili bakanlıkları ulusal ve uluslararası sözleşmelere uygun, insan hakkı ve yaşam hakkını savunan bir tutum içerisinde olmaya davet ediyoruz.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikası olarak, cezaevlerinde yaşanan açlık grevleri sürecini izlemeye devam edeceğiz.
Açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin durumlarının tespiti için sendikamızın da içerisinde olduğu sağlık örgütleri ve insan hakları örgütlerinden oluşan bir heyetin cezaevlerine ziyaretlerde bulunmasına izin verilmesi talebimizi bir kez daha yineliyoruz.
Tutuklu ve hükümlülerin kalıcı zarar görmemesi ve can kayıplarının yaşanmaması için Adalet Bakanlığı’nı ve Sağlık Bakanlığı’nı diyalog zemini oluşturarak gerekli adımları atmaya davet ediyoruz. 22.01.2019
MERKEZ YÖNETİM KURULU