İktidarın elinde tehlikeli bir sopaya dönüşen OHAL süreciyle birlikte, en temel hak ve özgürlükler gibi sendikal hak ve özgürlükler de ayaklar altına alınmakta, OHAL sürecinde siyasi ve idari kararlar üzerinden hukuk dışılık ve keyfiyet olağan hale getirilmektedir. Bugüne kadar çıkarılan KHK’ler ile eğitim alanında 34 bine yakın hukuksuz ihraç yaşanırken, ihraç edilen öğretmen sayısının darbe girişimi nedeniyle ihraç edilen asker sayısından fazla olması, iktidarın ‘darbecilerle mücadele’ söyleminin ne kadar ciddi ve gerçekçi olduğunu göstermektedir.
Darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL KHK’leri ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde çalışan 34 bin öğretmen, 5 bin 295 akademisyen ve 1194 idari personel tamamen siyasi ve idari kararlar ve tasarruflarla, ne ile suçlandıklarını bile bilmeden ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir.
İktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim alanına yönelik gerici, ırkçı ve piyasacı politikaları karşısında kamusal, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim mücadelesi yürüten sendikamıza yönelik baskı ve tehditlerin her geçen gün artması dikkat çekicidir. Okulların açılmasına sayılı günler kala, sendikal eylemler nedeniyle açığa alınan üyelerimize yönelik olarak MEB tarafından büyük bir sürgün furyası başlatılmış, tamamen idari ve siyasi tasarruflarla 1190 Eğitim Sen üyesi hukuksuz bir şekilde sürgün edilmiştir.
Eğitim Sen olarak yaptığımız tüm girişimlere rağmen sürgün edilen üyelerimizden sadece 327’sinin sürgün kararı durdurulmuştur. MEB sürgün kararlarını aynı gerekçeyle almış olmasına rağmen, sadece 327 üyemizin sürgün kararının durdurulmuş olması, yaşanan keyfiyetin ve hukuksuzluğun en açık göstergesidir. Sürgünlerle sadece üyelerimiz değil, aynı zamanda öğrenciler de mağdur edilmiş, üyelerimizin çocuklarının eğitim hakları bizzat MEB eliyle kesintiye uğratılmıştır.
Her fırsatta aile kavramına vurgu yapan siyasi iktidar, bu konudaki ikiyüzlülüğünü sürgün kararlarında da göstermiş, sürgün edilen evli çiftler özellikle ayrı illere sürgün edilerek bir kez daha cezalandırılmıştır. MEB’in hukukla uzaktan yakından ilgisi olmayan sürgün kararları ile ağırlıklı olarak orta Anadolu illerine sürgün edilen üyelerimiz sosyal medya hesapları üzerinden hedef gösterilmekte, il milli eğitim müdürlükleri can güvenliği tehdit altında olan üyelerimizi korumaya yönelik hiçbir somut adım atmamaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Hukuka Meydan Okumakta ve Suç İşlemektedir!
Devlet kurumları bütün kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı olmak ve herhangi bir konuda soruşturma yürütürken tarafsız ve hukuka uygun davranmak zorundadır. Ancak Türkiye’de özellikle 15 Temmuz sonrasında yaşananlar, idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl katledildiği, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile “suç” kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin hayata geçirildiğini göstermektedir.
Kamu görevlilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıkça tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullandıkları için suçlanmaları, ihraç ve sürgün cezaları ile karşı karşıya bırakılmaları kabul edilemez.
Sendikal faaliyetlerimizin adli ve idari soruşturma, ceza konusu yapılamayacağına dair sayısız mahkeme ve AİHM kararı olmasına karşın OHAL ile birlikte yargı kararlarının yok sayılması, hukuka karşı açık bir meydan okuma anlamına gelmektedir.
Bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özellikle temel hak ve özgürlükler konusunda, en temel sendikal hakların kullanılması ile ilgili olarak çok sayıda hukuk dışı girişimde bulunmuş, hukukun en temel ilkelerini ayaklar altına alan kararlara imza atmıştır. MEB’in yasakçı ve hukuk dışı karar ve cezaları mahkemelerden, yüksek yargıdan birer birer dönmesine karşın, bakanlık Eğitim Sen’e yönelik baskıcı ve ayrımcı uygulamalarına ısrarla devam etmektedir. Kendisini temel hukuk kurallarının üzerinde gören Milli Eğitim Bakanlığı, kendi hukuk müşavirliğinin kararlarını bile yok sayarak hareket etmekte, Türkiye’de laik bilimsel eğitimin en güçlü savunucu olan Eğitim Sen’i ve Eğitim Sen üyelerini yıldırmaya ve sindirmeye çalışmaktadır.
Eğitim Sen üye ve yöneticilerine yönelik olarak, sendikamızın mücadele tarihiyle yaşıt hale gelen baskı ve tehditler, ihraçlar ve sürgün kararlarıyla daha da şiddetlenmiştir. İktidarın politikalarına itiraz eden herkesin hedef haline getirildiği bu dönemde ülke çapında başlatılan ‘cadı avı’nın hedefinde uzun bir süredir Eğitim Sen üyeleri bulunmaktadır. AKP’nin ideolojik çizgisinde siyasallaşmış idari makamların disiplin soruşturmaları, verdikleri sürgün ve görevden alma kararları bu nedenle bizler için şaşırtıcı değildir.
En temel sendikal faaliyetlerin bile suç sayıldığı, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü önemseyen, savaşlar karşısında barışı savunarak demokratik tepkilerini gösteren üye ve yöneticilerimizin son derece keyfi gerekçelerle sürgün edilmesi, çeşitli cezalar önerilmesi hatta hukuk dışı bir şekilde görevden alınmak istenmesi hangi “ileri demokrasi” anlayışına, hangi adalete, hangi hukuka sığmaktadır?
Darbecilerin İzinden Gidenlere Karşı Mücadelemiz Kesintisiz Sürecektir!
Ömürleri darbelere karşı mücadele ile geçmiş, her darbenin ardından en ağır bedelleri ödeyen eğitim ve bilim emekçilerine ve onların örgütlü gücü olan Eğitim Sen’e, darbecilerin yöntemlerini kullanarak saldıranlar amaçlarına ulaşamayacaktır. Laiklik ve bilim düşmanı eğitim politikalarına karşı çıkan eğitim ve bilim emekçilerine ve onların örgütlü mücadelelerine darbecilerin başarılı olması halinde yapılacakların bizzat sivil iktidar eliyle hayata geçirilmesini onaylamamız ve seyirci kalmamız mümkün değildir.
Ülkemizin en temel sorunlarından olan eğitim sorunları, yeni müfredat, yeni ders kitapları, öğretmen açıkları ve ataması yapılmayan öğretmenler sorunu çözüm beklerken, MEB bu sorunları bir tarafa bırakmış ve kendisine sadece Eğitim Sen’i hedef almıştır. Laik bilimsel eğitim düşmanı yeni müfredata karşı yürüttüğümüz mücadeleden rahatsızlık duyanlar, okulların açılmasına sayılı günler kala aldıkları hukuk dışı sürgün kararlarıyla laik bilimsel eğitim mücadelesini bölmeyi ve zayıflatmayı hedeflemektedir.
Ülkenin ve eğitim sisteminin ve adım adım sonu görünmez bir karanlığın içine çekilmeye çalışıldığı bugünlerde, birlik, dayanışma ve örgütlü mücadele ile karşı karşıya olduğumuz gerici kuşatmayı kırmaya kararlıyız. Başta ihraçlar ve sürgünler olmak üzere, tamamen idari ve siyasi tasarruflarla hayata geçirilen her türlü anti demokratik uygulamaya karşı örgütsel ve hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir. Laik bilimsel eğitim, sendikal özgürlükler ve demokrasi mücadelemizi baskı altına alarak bizleri yolumuzdan döndürmek isteyenler, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar asla başarılı olamayacaklardır.
İktidarın hukuksuz uygulamalarına dayanak haline getirilen OHAL derhal kaldırılmalı, darbe girişimiyle ilgisi olmayan KHK’lar geri çekilmeli, sürgünler durdurulmalı hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine derhal iade edilmelidir.