İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan 105. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) konferansında bu yıl konuşma ve sunumlarda öne çıkan konulardan biri de mültecilik ve göç konusu oldu. AKP’nin faşizan politikalarına destek sağlamada adeta bir silah olarak kullandığı mültecilik konusu uluslararası sendikal hareketin de gündemine girmiş durumda.
Konferansta ortak bir sunumda bulunan ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow ve ETUC Genel Sekreteri Luca Visentini, “ITUC ve ETUC, Hükümet politikalarındaki birlikten ve insanilikten yoksun durum karşısında dehşete kapılmaktadır” dediler.
“Tüm dünyada hükümetler mülteciler için sorumluluk almaktan kaçıyor.”
“Sendikalar mültecilere hoş geldiniz diyor!”
Dünya, İkinci Dünya Savaşından bu yana gerçekleşen en ciddi mülteci kriziyle karşı karşıya, ancak bugün en zengin Hükümetler kendi tarihlerini unutmuş görünüyor. 60 milyondan fazla insan savaştan, terörden veya fakirlikten ve çaresizlikten kaçıyor.
Yerlerinden edilen insanların % 80’inin gelişmekte olan ülkelerde kalması ile, Avrupa ve diğer G20 ülkeleri göçmen alımını en aza indirmek için adeta çırpınıyor. Almanya ve İsveç istisnaları dışında, çaresiz insanları güvenli bölgeden uzak tutmak için sınırlara duvarların ve askeri hatların inşa edilmesine şahitlik ediyoruz. Birleşik Devletlerde, Kanada’da ve Avustralya’da hükümetler asgari sayıda Suriyeli mülteci almayı teklif ettiler ve diğerlerini de geri göndermeye dönük bir mantığı kabul edecek düzeyde bir duyarsızlaşma söz konusu.
Yunanistan, İtalya, Ürdün, Lübnan ve Türkiye gibi ülkelerin daha fazla desteğe ihtiyacı olduğu doğrudur ve evlerini ve topluluklarını mültecileri ağırlamak için insanların fedakarlıkları hükümetleri utandırmaktadır. Ancak Türkiye’ye mültecileri Avrupa’nın dışında tutması karşılığında para vermek kabul edilebilir bir çözüm değildir ve asla da olmayacaktır. Bu, temel insan haklarının ihlalidir.
İnsanlar ticareti yapılan metalar değildir.
Yeniden yerleştirme olmaksızın entegrasyon olma şansı yoktur. Avrupa hükümetlerini, bütün çabalarını kapıları kapatmak üzere sarf etmek yerine yeniden yerleştirme ve entegrasyon tartışmalarını yeniden başlatmaya çağırıyoruz. Mültecilere yönelik sorumluluk basitçe alınıp satılamaz.
Avrupa’nın Türkiye ile anlaşması, uluslararası yükümlülüklerden kaçmaya yönelik iki yüzlü bir çabadır. Aynı şekilde Avrupalı mültecilerin pek çok milletin işgücüne katılarak ağırlandığı, ve bir toplum sözleşmesi ile, iş olanaklarının büyüdüğüne ve ekonomilerin iyiye gittiğine şahit olduğu geçtiğimiz yüz yılın tarihini de inkar etmektedir.
Avrupa ülkeleri dahil pek çok ülke nüfuslarının yaşı nedeniyle işçiye ihtiyaç duymaktadır. Mültecileri ev sahibi ülkelere katkı olarak sağlayacağı beceriler ve gelir ve destekleyecekleri yatırımlar ekonomik büyümeyi ve iş olanaklarını hem mültecilerin hem de ev sahibi toplulukların yararına canlandıracaktır. Ancak bu, yatırım gerektirir. Gün, liderler için ekonominin durumuna daha fazla önem verme günüdür ve işverenler ve sendikalar mültecilerin ve göçmenlerin çözümün bir parçası olduğu konusunda hem fikirler.
Ancak, bu krizin merkezinde insanlar bulunmaktadır. ITUC ve ETUC, Hükümet politikalarındaki birlikten ve insanilikten yoksun durum karşısında dehşete kapılmaktadır.
İçimizi rahatlatan husus neredeyse tüm milletlerden insanların merhameti hükümetlerininkinden ileridedir. Tent Foundation’ın on ülkede düzenlediği ankette , insanların % 73’ü mültecileri kabul etmeye ilişkin sorumluluklarını tanımıştır.
ITUC BM’de, G7’de ve G20’de tüm göçmenler için güvenli bölge ve iş hakkının desteklenmesini talep etmektedir. Bu, küresel ve işbirliği içinde bir yeniden yerleştirme stratejisini ve mültecilerin ev sahibi ülkelerdeki ihtiyaçlarının karşılanması için sosyal koruma ve altyapı için hayati bir önem arz eden küresel fonlar gerektirmektedir.
İnsan yaşamını değerli kılacak dayanışmayı gösterme konusunda başarısızlık nefret uyandırıcı ve siyasal alandaki artan yabancı düşmanlığı tedirgin edicidir. İşyerinde eşit muameleye yönelik her hangi bir güvence, daha iyi bir gelecek için altyapıyı iyileştirmeye, iş olanaklarını arttırmaya ve büyümeyi sağlamaya ve herkes için fırsatlar yaratmaya yönelik her hangi bir ciddi plan olmaksızın gelenlerin insanların işlerini elinden alma tehdidi taşıdığı yönündeki korku tellallığı kıt görüşlüdür.
Tüm dünyada Hükümetler mülteciler için sorumluluk almaktan kaçarken, sendikalar mültecilere hoş geldiniz diyor.
Her demokratik ülke risk altındaki insanlar için güvenli bölge sağlamak adına daha iyisini yapabilir, fakat ayrıca liderlerimiz çatışmayı ve yerinden edilmeleri sona erdirecek adımları da atmalıdır. Nasıl ki mültecilere hoş geldiniz diyorsak, aynı zamanda onların evlerinde barış ve güvenlik içinde yaşamalarının en büyük dileğimiz olduğunu da beyan ediyoruz. Suriye ve komşularında bombaları susturmak ve demokrasiyi sağlamak üzere acil küresel girişimlerin vakti çoktan gelmiş durumdadır.
Sharan Burrow Luca Visentini
ITUC Genel Sekreteri ETUC Genel Sekreteri