26 Nisan 1986’da Çernobil’de yaşanan nükleer felaketin üzerinden 30 yıl geçti. Aradan geçen otuz yıla rağmen yaşanan felaketin etkisi Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkemizde de hala hissediliyor.
AKP iktidarı ise Mersin, Sinop ve Trakya’da nükleer santral yapma planlarından ve doğayı talan eden projelerinden vazgeçmiyor.
Nükleer Karşıtı Platform’un (NKP) çağrısı ile Sinop’ta buluşan yaşam savunucuları dün ( 24 Nisan 2016 Pazar) gerçekleştirdikleri mitingle bir kez daha “Nükleere, HES’lere inat yaşasın hayat “ dedi.
Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun’da yapımına başlanan nükleer santrallerin yapımının durdurulması, nükleer enerjiden ve Karadeniz’de doğayı talan eden projelerden vazgeçilmesi talepleri ile gerçekleştirilen Mitingde ülkenin dört bir yanındaki yaşamı savunanlar bir araya geldi.
Çok sayıda dernek, platform ve siyasi parti ve taraftar grubunun yanı sıra sendikaların, meslek odalarının destek verdiği mitinge KESK Sinop Şubeler Platformu kitlesel katılım sağladı.
Diyojen Heykeli önünde toplanan yaşam savunucuları “Nükleere inat yaşasın hayat”, “Susma haykır nükleere hayır” ve “Yaşamak için nükleerden vazgeçin” sloganlarıyla Uğur Mumcu Meydanı’na yürüdü.
Burada yapılan konuşmalarda Nükleer Karşıtı Platform Yürütme Kurulu Üyesi ve Tertip Komitesi Başkanı Murat Şahin, yaşam alanlarına sahip çıkmak için mücadele eden ve mitinge destek vermek için Sinop’a gelen herkese teşekkür etti. Yaşam alanlarının miras değil, emanet olduğunu ve bu emanetlerin gelecek kuşaklara taşınmak zorunda olduğunun altını çizen Şahin, yaşadığımız doğayı çocuklara temiz olarak bırakmak için doğasına yaşamına sahip çıkanların ortak mücadele etmesi gerektiğine dikkat çekti. Çernobil’in üzerinden 30 yıl Fukişima’nın üzerinden 30 yıl geçtiğini, sonrasında da birçok nükleer santral kazası yaşandığını söyleyen Şahin, buna rağmen siyasi iktidarın Türkiye’de nükleer santral planlarından, doğayı tahrip eden projelerden vazgeçmediğine kaydetti.
Tüm bilimsel verilere rağmen, mahkeme kararlarına rağmen nükleer santrallerden, siyanürle altın aranmaktan ve termik santrallerden vazgeçilmediğini kaydeden Şahin ‘Uluslararası şirketler ve siyasi iktidarların bitmek tükenmek bilmeyen rant hırsları uğruna nükleer santraller, HES’ler, ve termik santraller yapmak için sahte ÇED raporlarıyla doğayı ve yaşam alanlarımızı katlediyorlar. Çernobil’in 30’uncu yılında nükleeri değil, doğayı ölümü değil, yaşamı savunanlar olarak yan yana, omuz omuza alanlardayız. Ne Sinop’ta, ne Akkuyu’da ne de ülkemizin herhangi bir yerinde nükleer santral kurulmasına izin vermeyeceğiz.” diye konuştu.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise, “Türkiye’nin ve dünyanın hiçbir yerinde nükleer santral istemiyoruz. Güvenlik ve katı atık sorunu olan nükleer santraller, insanlık için büyük bir tehdit. Bizler ülkemizde nükleer santral istemiyoruz” dedi.
Konfederasyonumuz adına mitinge katılan Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse ise yaptığı konuşmada, kapitalist barbarlığın ve onun sözcüsü AKP iktidarının saldırılarının ardının arkasının kesilmediğine dikkat çekerek daha fazla kar ve rant için insanı, doğayı, yaşamı sermayeye devir etmeyi hedefleyen saldırıların da bunun parçası olduğunu vurguladı. Buna rağmen AKP iktidarının toplumun yaşanan saldırılara karşı kayıtsız kalmasını istediğini kaydeden Eş Genel Başkanımız “Biz kayıtsız kalamayız. Çünkü biz ölümden, kandan, gözyaşından değil, yaşamdan yanayız” diye konuştu.
AKP iktidarının “Türkiye ekonomisi büyüyecek, kalkınacağız. Çocuklarınızın değil, sermayenin büyümeye ihtiyacı var. Bunun için nükleer santraller kuracağım, canlı yaşam olanaklarını cansızlaştıracağım. Oyun, hile çok. Şuraya olmadı buraya nükleer santraller kuracağım” dediğini kaydeden Eş Genel Başkanımız “ Ama biz kayıtsız kalamayız. Çünkü ekolojik kriz, kapitalizmin buhranının ayrılmaz veçhesi. Yaşama kast etmenize izin vermeyeceğiz. HES’lerinizi, RES’lerinizi, Nükleer Santrallerinizi alın gidin. Kendi buhranınızda boğulun” dedi.
Emeği, Doğayı, Yaşamı savunan tüm kesimlerinin kendilerine dayatılan tekçi, militarist, cinsiyetçi, müsrif, toplumun çeşitliliğini yok etmeyi hedefleyen ‘yeni rejimie” karşı mücadeleyi yükseltmek görevi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse “ Bu gücümüz var. Bize rağmen yapamazlar, bu o kadar kolay değil. Yaptıkları her şeyden sorumlular, yargılanacaklar. Biz baş veririz, baş eğmeyiz” diyerek konuşmasını tamamladı.
Eş Genel Başkanımızın Konuşmasının Tamamı İçin Tıklayınız.
Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse’nin 24 Nisan Sinop “ Nükleere İnat Yaşasın Hayat” Mitingi’nde Yaptığı Konuşma
Otoriter ve totaliter bir ‘yeni’ rejim inşa edilirken bütün direnç odakları, bütün aykırı ve muhalif sesler susturulmak isteniyor. Böyle bir baskı ve sindirme ortamında sokağı, alanları ve yaşamı korumak için her 24 Nisan’ı itiraza çeviren Sinop Nükleer Karşıtı Platform bileşenlerini, Sinopluları, bu mücadeleye güç katan bütün katılımcıları konfederasyonum KESK adına saygıyla selamlıyorum.
Kapitalist barbarlığın ve onun sözcüsü AKP’nin saldırılarının ardı arkası kesilmiyor. Kapitalist barbarlık ve sözcüsü AKP,
Yaşamı karartmak için;
Nükleer santrallerle, 3. Köprülerle, İstanbul Kanal Projeleriyle, ‘yeşil yol’larla, ekolojik dengeyi alt üst edecek dayatmalarla karına kar katmayı hedefliyor.
Kapitalist keyfilik ve onun sözcüsü AKP;
Kuralsızlaştırma¸ Güvencesizlik, Güvencesiz gelecek dayatıyor.
Kapitalist barbarlık ve onun sözcüsü AKP;
Özel İstihdam Büroları ile bize, kiralık ev, kiralık araba yani ‘mal’ gibi ‘Kiralık İşçilik’ yani kölelik dayatıyor.
Kapitalist barbarlar müştereklerimiz olan ormanlarımıza, sularımıza, kıyılarımıza topyekûn el koymak için ellerini ovuşturarak torbadan çıkacak tombalayı bekliyor.
Kentleri kuşatıyor, yaşam alanlarını yerle bir ediyor. Ardından her yere TOKİ Cumhuriyeti.. Biz Cerattepe için direnirken o Artvin’i topyekûn ortadan kaldırmak için Cengizlere bahşediyor.
Bunların hepsinin bir karşılığı var. Kapitalist barbarlığın sözcüsü AKP doğayı, insanı, yaşamı kapsayan karlılık alanlarının sermayeye devrini gerçekleştiriyor.
Bunun için Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
İçeride ve dışarıda savaş politikaları uygulayacağım, ‘barış’ derseniz sizi cezaevlerine tıkarım, kadın-çocuk-yaşlı demem keskin nişancıların hedefi haline getiririm, canlı bombalarla katlederim.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Çünkü biz ölümden, kandan, gözyaşından değil, yaşamdan yanayız. Ne yaparsanız yapın, kimse ölmesin diye daha güçlü, daha güçlü daha güçlü ‘BARIŞ’ istemeye devam edeceğiz.
Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
Müştereklerinizi, ormanlarınızı, sularınızı, kıyılarınızı sermayenin büyük bir açlıkla yok etmesine hizmet edecek bütün yasal düzenlemeleri torba yasalar içinde çıkaracağım. İtiraz edeni “VURUP GEÇERİM”.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Yok etmeyi, sermayeye peşkeş çekmeyi hedeflediğiniz her şey gelecek kuşaklarımızındır. Çelikten duvar oluruz, vurup geçemezsiniz.
Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
Türkiye ekonomisi büyüyecek, kalkınacağız. Çocuklarınızın değil, sermayenin büyümeye ihtiyacı var. Bunun için nükleer santraller kuracağım, canlı yaşam olanaklarını cansızlaştıracağım. Oyun, hile çok. Şuraya olmadı buraya nükleer santraller kuracağım.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Çünkü ekolojik kriz kapitalizmin buhranının ayrılmaz veçhesidir. Yaşama kast etmenize izin vermeyeceğiz. HES’lerinizi, RES’lerinizi, Nükleer Santrallerinizi alın gidin. Kendi buhranınızda boğulun”
Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
Fıtratınızda var, taciz, tecavüz, şiddet size mubah. Beden politikaları sizi ıslah edeceğiz.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Sınıflı, sömürücü, cinsiyetçi ve hiyerarşik düzenin temsilcileri kadını yeniden ast konuma iade etmek ve bir kez daha zapturapt altına almak için dağarcıklarında biriktirdikleri bütün şiddet, hile ve ideolojik üstünlük yöntemlerini devreye sokuyor. Fakat kaçırdıkları bir şey var. Bizim direnişimiz anaerkil ve komünal dönemin kadim hafızasının yeni bir çağa aktarılmasının direnişidir. Bulunduğumuz her yerde; evde, işte, okulda, sokakta erksiz, hiyerarşisiz bir yaşamı kurmak için ilerleyeceğiz. Mekâna, kapitalist zamansallık anlayışınıza, beden politikalarınıza, yaşamın bütün hücrelerine bir özne olarak değeceğiz. İsyankâr bir özene olarak..
Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
Kazanılmış ne kadar hakkınız varsa; kıdem tazminatı iş güvencesi sosyal güvenlik, örgütlenme ve grev hakkı, emeklilik hakkı sizin neyinize…Tümünü sermayenin taleplerini karşılamak için kaldırıyoruz. Sessiz kalın, copla, gazla, gözaltılarla size baş eğdiririm.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Çok korkuyorsunuz bizden. İşçi hareketinin, toplumsal ve sınıfsal hafızanın derinden derinden gün yüzüne çıktığının farkındasınız. Korkun da zaten..’Yeni’ rejiminizi de, saldırılarınızı da durdurmak için yeniden, yeniden dikileceğiz karşınıza kuşkunuz olmasın.
Bize Diyorlar ki; KAYITSIZ KALIN!
İktidarıma, sermayeye biat eden, boyun eğen yeni kuşaklar yetiştirmek için eğitimi dinselleştireceğiz. Çocuklarınızı bu eğitime teslim edeceksiniz. Öğretmen olanlarınız çocukları bu eğitime göre yoğrulmasına katkı sunacak. Yoksa sizi cezalara, sürgünlere boğarım, işinizden ederim.
AMA BİZ KAYITSIZ KALAMAYIZ!
Muktedirler, Çocuklarımızı yutmaya çalışan aç gözlüler…Size feda edecek tek bir çocuğumuz yok. Her gün, çürümüşlüğünüze, bataklık haline getirdiğiniz bu ülkeye ve yaydığınız pis kokulara uyanıyoruz. Çocuk istismarı, Diyanet fetvalarıyla olağanlaştırılan taciz ve tecavüz haberlerine uyanıyoruz. Her tarafa pis kokular yayıyorsunuz…
AKP iktidarı tepeden tırnağa bir yolsuzluk iktidarıdır. Bu iktidar kent rantlarıyla, doğa talanı rantlarıyla, derinden ailesel bir biçimde ilgilidir. Kent rantları, doğa rantları bu iktidarın kendi yedeğinde bir burjuvazi yaratmanın yoludur.
Ancak işçilerin, emekçilerin, gençlerin, doğa ve çevre savunucularının, kadınların, kent hakkı savunucularının, Kürtlerin içinde olduğu bir mücadele dizisi sürüp gidiyor.
Şimdi görevimiz, bu mücadeleleri birleştirerek kurulmakta olan ‘yeni’ otoriter-totaliter rejimi geri püskürtmektir. Bu rejimi adım adım kurumsallaştıran defetmeye odaklanmalıyız.
Ya DİKTATÖRLÜK ve giderek başkanlık sistemi ile taçlanmış yeni türden bir faşizm ya da DEMOKRATİKLEŞTİRİLMİŞ Bir Cumhuriyet..
Bize dayatılan tekçi, merkeziyetçi, militarist, asimilasyoncu, cinsiyetçi, toplumun çeşitliliğini yok etmeyi hedefleyen, Emeği, Doğayı, Yaşamı tehdit eden bu ‘yeni’ rejimi ters yüz edelim.
Bu gücümüz var.
Bize rağmen yapamazlar, bu o kadar kolay değil.
Yaptıkları her şeyden sorumlular, yargılanacaklar.
Biz baş veririz, baş eğmeyiz.
Günü geldiğinde de o sınır kapılarını tutacağız…