Siyasi iktidar, giderek artan ve benzer örneklerini ancak faşist rejimlerde görebileceğimiz baskıcı, otoriter ve anti demokratik politika ve uygulamalarına itiraz eden ve sesini yükseltenlere karşı uzun bir süredir büyük bir tahammülsüzlük göstermektedir. Son dönemde adı, adresi, görev yeri belli olan kişilere yönelik kara propaganda eşliğinde gerçekleştirilen şafak baskınları, gözaltılar ve tutuklamalarla iktidarın baskı ve tehditlerine boyun eğmeyen, mücadeleci kesimlerini sindirme ve susturmaya yönelik girişimler belirgin bir şekilde artmaya başlamıştır.
Yıllardır karşısında en küçük bir muhalif ses istemeyen siyasi iktidar, bir taraftan ülkenin çeşitli illerinde 13 Mart katliamında yaşamını yitirenleri anmak isteyenlere her zaman yaptığı gibi acımasızca saldırırken, diğer taraftan “Kimsenin ölmesini istemiyoruz”, “Barış istiyoruz” diyen üç akademisyeni tutuklayarak, kendileri gibi düşünmeyen, kan ve gözyaşından başka bir şey üretmeyen politikalarına onay vermeyen herkesi hedef almayı sürdürmektedir. Bu durumun son örneği olarak, Eğitim Sen Bitlis Şube Yürütme Kurulu Üyesi Filiz Akılçağı ve üyemiz Lokman Akılçağı ile Eğitim Sen Cizre İlçe Temsilcisi Osman Tetik, bugün sabah saatlerinde evlerinden gözaltına alınmıştır.
Bugüne kadar çeşitli gerekçelerle mücadeleci kimlikleri ile öne çıkan sendikaları, sendikal eylemleri gerekçe göstererek baskıyla ve gözaltına alarak hizaya getirebileceğini sananlar büyük bir yanılgı içindedir. Bitlis ve Cizre’de yaşanan gözaltılar tamamen haklı mücadelemizi yıpratmaya ve kamuoyunun kafasında soru işaretleri oluşturarak, sendikal mücadelemizi zayıflatmaya yönelik bir tutumdur.
Aylardır iktidarın baskıcı uygulamalarına itiraz eden, 10 Ekim Ankara katliamını lanetlemek adına yapılan iki günlük iş bırakma eylemi ile ilgili olarak, katliamı yapanları değil, katledilenleri ananları suçlu göstermeye çalışan zihniyet, 10 Ekim sonrasında olduğu gibi, 13 Mart sonrasında da aynı saldırgan tutumunu sürdürerek kirli yüzünü bir kez daha göstermiş bulunmaktadır.
Bizleri baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelemizden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı ve fiili uygulama, Türkiye’nin nasıl bir yola girdiğini ve bu yolda önüne çıkan her engeli yerle bir ederek ilerlemek istediğini göstermektedir. Bugüne kadar gerçekleştirilen bu tür gözaltıların baskı ve yıldırma amaçlı olduğu, tıpkı öncekiler gibi asıl amacın sendikal mücadelemize yönelik bir gözdağı olduğu açıktır. Eğitim Sen’in nereden gelirse gelsin bu tür baskılara, tehditlere ve zorbalığa asla boyun eğmeyeceği bilinmelidir.
Gözaltına alınan yönetici ve üyelerimiz derhal serbest bırakılmalı, bizleri böylesi yöntemlerle korkutacağını ve sindireceğini sananlar, daha önce olduğu gibi yine hayal kırıklığına uğrayacaklarını unutmamalıdır!