Kamu emekçileri sendikal mücadelesinin kurucusu ve sözcüsü olmanın verdiği sorumluluğun bilinciyle hareket etmeyi ilke edinen KESK’in boş ve ucuz polemiklere itibar etmediği tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Diğer taraftan, son günlerde, 28 Şubat tartışmalarına ilişkin yazılı ve görsel medyada yapılan değerlendirmelerin bazılarına KESK’in adını karıştırarak hadlerini aşanların mesnetsiz açıklamaları karşısında suskun kalmamızı beklemeye de kimsenin hakkı yoktur.
Öncelikle 12 Eylül faşist cuntasının işkence tezgahlarından geçen onurlu insanlar tarafından kurulan KESK’in gerekçesi ya da yöntemi ne olursa olsun darbelerin asıl hedefinin emekçiler olduğunun ayrımında ve bilincinde olanların mücadele örgütü olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çiziyoruz. KESK, örtülü veya aleni, postallı veya postalsız, modern veya post modern hangi sıfatla tanımlanırsa tanımlansın; tüm darbelere, darbe girişimlerine karşı olmuş, tutumunu sadece kuru sözle değil, her zaman halkın, emekçilerin yanında saf tutan pratiğiyle de ispatlamıştır. Bu nedenle KESK’e yapılabilecek en büyük haksızlık adını darbecilerle, darbeye destek verenlerle birlikte anmaktır.
Çünkü KESK, sonradan “gömlek değiştirmekten” gurur duyanların aksine ne 28 Şubat muhtırası sürecinde, ne öncesinde ne de sonrasında yönünü esen rüzgârlara göre tayin etmemiş, “dün dündür bugün de bugün pragmatizmine” kapılmadığı gibi postal yalayıcılığına da soyunmamıştır. O dönem özellikle Kurucu Genel Başkanımız Sayın Siyami Erdem’in kamuoyuna yaptığı açıklamalar başta olmak üzere KESK adına yapılan tüm açıklamalar hala hafızlarda ve arşivlerdeyken, KESK’i 28 Şubat darbesini destekleyen yapılardan birisi olarak göstermeye çalışmak öncelikle halkın toplumsal belleğini yok saymaktır.
KESK, demokrasiden hak ve özgürlüklerin genişletilmesi mücadelesinde her zaman taraf olmuştur. Bunun için de emek ve halk düşmanı çevrelerin hedefinde olmuştur. Bu dün de böyleydi bugünde böyle. Emek ve demokrasi mücadelemizi sindiremeyen tüm iktidarlar gibi AKP iktidarının mücadelemize yönelik tahammülsüzlüğünün kaynağında da bu yatmaktadır. KESK’in sürdürdüğü mücadele nedeniyle çeşitli biçimlerde baskılara maruz kaldığı bilinmektedir.
En demokratik eylemleri bile şiddetle bastırılmaya çalışılan KESK’in mücadelesini engellemek için yönetici ve üyeleri nezdinde sürdürülen gözaltı ve tutuklamaların en üst boyuta ulaştığı bir dönem yaşandığı açıktır. Bu koşullarda, hiçbir veriye ya da bilgiye dayanmaksızın darbe tartışmalarına KESK’in adını karıştırmaya çalışmanın sürdürülen baskının ve karalama kampanyasının değirmenine su taşımaktan başka bir anlamı yoktur.
Bilerek ya da bilmeyerek bu sürecin parçası olan kişilere, kurumlara soruyoruz :
Hangi araştırmalar, bulgular üzerinden KESK’i “darbe destekçiliği” ile itham etme cüretinde bulunuyorsunuz?
28 Şubat sürecinde derin devlet yapılanması olan Susurluk olayının üzerini örtemeye çalışan, sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemlerine atfen “fasa fiso, mum söndü oynuyorlar” gibi aşağılamalarda bulunan, toplumun laik-anti laik cepheleşmesine iten yüzlerce açıklamaya, eyleme imza atan dönemin koalisyon hükümetini eleştirmemiz ne zamandan beri darbe destekçiliği oldu?
28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısı sonucunda hükümete tavsiye diye sunulan önerilerin gerçekte bir muhtıra olduğunu tüm açıklığıyla ifade edenlerin başında KESK’in yer aldığını unutturabilir misiniz? T
oplumda yaratılmaya çalışılan laik-anti laik çelişkisine, ekonomik sosyal ve siyasal sorunlarımızı demokrasiyi gerçekleştirerek aşmak gerektiğine, çözümün darbelerde değil demokraside olduğuna vurgu yaptığımız gerçeğinin üzerini örtebilir misiniz?
Bizi ve yıllardır kararlılıkla yürüttüğü onurlu mücadelemizi çok iyi bilen kamuoyu, darbelerin asıl hedefinin KESK’in sürdürücüsü olmaktan gurur duyduğu gelenek olduğunun da ayrımındadır. Bu temel gerçekliğin üzerinden atlayarak yapılan değerlendirmeler deyim yerindeyse lafı güzaftır. Çünkü bugün darbelerin ürünü olanların yanı sıra darbe karşıtı postuna bürünenlerin 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri sürecinde aldıkları pozisyonlar ortadadır. Başta bu çevreler olmak üzere, KESK’i “darbe destekçiliği” gibi ağır bir ithamla suçlamaya kalkmak hiç kimsenin haddine değildir.
KESK’i “darbe yanlısı” gösteren açıklamaları ile yaşanan gerçekliği çarpıtma girişimine alet olan tüm bu kesimlerin başta 235 bin üyemiz olmak üzere tüm kamuoyundan özür dilemeleri için henüz geç değildir. Darbe karşıtlığı adına AKP’ye payanda olanlar, önce kendilerini gözden geçirmeli, KESK’i bu tür temelsiz ithamlarla suçlayarak nasıl bir sürecin parçası olduklarının artık farkına varmalıdırlar.
Darbelerin ürünü olanların darbeden hesap sorması beklenemeyeceği gibi, gurur duyduğumuz tarihimizi, mücadelemizi yok sayarak yaptıkları mesnetsiz açıklamalarını düzeltmeyenlerin KESK’in hafızasından asla silinmeyeceğini bilmelerini isteriz.
YÜRÜTME KURULU
Kurucu Genel Başkanımız Siyami Erdem'in 6 Mart 1997 Tarihli Basın Açıklaması
KESK, TDB, TEB, TMMOB, TTB 10 Mart 1997 Tarihli
Ortak Açıklama Metni